Kapı yavaşça açıldığında önlerinde bunca zaman sonra ailelerini yeniden görmenin heyecanını duyan büyük bir kalabalık vardı.
Önlerinde ilk olarak büyükanneleri Magna vardı.
Magna çok yaşlıydı ve yüzündeki gülümseme tüm kırışıklıkları gösteriyordu, kızların dedesi olan kocasının ölümünden sonra çok yaşlandı ve stresten yüzü ve vücudu çok kırıştı.Magna'nın arkasında Karlo, gri bir ceketin altına beyaz bir gömlek ve pembe bir kravat takıyordu.
Karlo'nun arkasında eşi Vlaya vardı. Vlaya çok şık giyiniyordu, bu zarafet onu çok çekici kılıyordu, kendine bakmayı seviyordu, kendini çok süslüyordu.Bir bakan birdaha bakıyordu.Çok alımlı bir kadındı.Özellikle de dekolte giyinmek onun için tam bir tarzdı.Dekolte kadınıydı ve bu seferde karşılamaya omuz dekolteli şekilde geldi.
Vlaya'nın yanında İrena ve Miris ile yaşıt olan kızı Tina vardı.Tina diğer aile üyelerinden dış görünüş olarak farklıydı.Saçı doğal bir kızıldı.Ve yanaklarında hafif çilleri vardı.Tina'nın büyükanneside gençliğinde böyle olduğundan genlerini nereden aldığı belli oluyordu.Saçını arkadan toka ile bağlamış ellerini ise birbirine birleştirmiş İrena ve Miris'e dik dik bakıyordu.
Tina'nın arkasında ise kızların diğer amcası Marko vardı.Marko'da ailede kendine çok bakan ve karizmatik görünmeye çalışan biriydi.Magna'nın en genç oğluydu.Genç, dinamik, enerjik ve şık giyinmeyi seven bir adamdı.Asla yanında ayırmadığı saati ve gözlüğü yine üzerindeydi.Siyah bir gömlek altınada alacakaranlık siyahı bir pantolonla kendini hemen belli ediyordu.
Marko'nun yanında ise eşi Gabrijela vardı.Gabrijela da kocasına uyarak siyah bir elbise giymişti.Marko ile hemen hemen yaşıt olan Gabrijela ise saçını düzleştirmiş sert bir mizaçla yeni gelen kapıdaki aileye gülümseyerek bakıyordu.
Gabrijela'nın beline sarılan bir el vardı.Bu elin sahibi Gabrijelanın oğlu Zoran'ın eliydi.Zoran da babası gibi yetişmiş onunda hep taktığı saati vardı.Babasının yetiştirmesi sebebiyle pek çok huyunu da babasından almıştı.
Zoran'dan sonra da kızların çocukluklarında çok birlikte gezdikleri eğlendikleri halaları Amelda onları dört gözle bekliyordu.Gözlerinden sarılmak için can attığı çok belli oluyordu.Amelda'nın kucağında oğlu Teo da kızları hatırlamaya çalışan ve baştan aşağı süzen gözlerle onlara bakıyordu.Teo'nun yanında ise babası Amelda'nın eşi Pervko vardı.Kızların eniştesi olan Pervko kızları çok da severdi.Onlarda bir o kadar Pervko amcalarını severlerdi.
En arkada ise tek başına yorgun gözlerle, bitkin bakışlarla diğer halaları Brigita vardı.Brigita evlenip boşanmış bir kadındı.Zorlu aşk hayatından çektiklerine katlanan ama bir o kadar da dirençli bir kadındı.Zira aldatılmasına rağmen sağlam bir şekilde durmuş boşanmış ve hayatına devam etmişti ama bu zorluklar onu çok yıpratmıştı.Karlo, Magnaya fırsat vermeden söze girmişti bile.
"Sefa getirdiniz.Vinco, kardeşim...Seni ne kadar özledim anlatamam."
Aynı duyguları paylaşan Vinco da Karlo'ya doğru adım attı ve yüz yıldır görüşmemişlercesine sarıldılar.İki kardeşte birbirini çok özlemişti.Şimdi ise Magna dayanamayarak Vinco'ya sarıldı.Boyu kısa olduğu için aşağıda kalsada Vinco onun için eğildi ve kucaklaştılar.Kızlarda tek tek tüm aile üyeleriyle görüştü, sarıldı ve en sonunda onlar için hazırlanan büyük akşam yemeği masasına geçtiler.
Büyük Salonun tam ortasında büyük bir masa kurulmuştu.Hizmetçiler ve hizmetçi başı Katya yemekleri harıl harıl yerleştirirlerken büyük bir heyecan tüm salonu kaplamıştı.Herkes yerine oturdu.Özellikle Tina, İrena ve Miris yanyana oturmuştu.Teo ise annesinden izin alıp Miris ve İrena'nın yanına oturmak istedi.Yemekler yenmeye başladığında sohbet koyulaştı.Karlo yine ilk sohbeti başlatanlardandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Köşk
Romanceİki kız kardeşin evlerinden taşınıp büyük aile evlerine gelmeleri ile başlayan maceraları ve evde kaosun bitmeyeceği günler.Onları neler bekliyor?