Küçük parmaklarının ucuyla duvar boyunca hareket eden Vera'yı izliyordum. Biraz önce abisinin birazdan geleceğini söylemişti ve sonra yerinde oturamayıp ayağa kalkmıştı. Büyük oturma odasında etrafı keşfetmeye çalışıyordu.
"Bu oda bomboş Nâzım. Sadece koltuklar var ve perde. " Ellerini iki yana açıp kapı pervazının yanında durdu. Üşümesin diye üstüne geçirdiğim hırka dizlerine inmişti. Kalın kıyafetin içinde kaybolmuştu.
"Evet, burası öğrenci evi çünkü... Vera." Adını telaffuz etmek bile içimin sıcacık olmasını sağlıyordu.
Çarpmasın diye kenara itelediğim köşeleri sivri orta sehpasını teğet geçip ufak adımlarla sesimi takip etti. Dizleri diz kapaklarıma değip de durduğunda eline uzanıp yavaşça yanıma çektim bal gözlüyü.
"Sen tanıştığımızdan beri hiç adımı kullanmamıştın. Bugün üçüncü kez 'Vera' dedin. Ellerini havaya kaldırdı, yüzünü bana döndü. Kanepenin üstünde bağdaş kurduğunda ben de tüm bedenimle ona döndüm.
"Değişik hissettiriyor ismimi ağzından duymak. Sınıftaki kızlar bana direkt bebiş filan demeye başladı. Erkekler benimle konuşmuyor çok. Annem dünya üzerindeki tüm sevgi sözcüklerini kullanıyor sanırsın. Babam 'göz ağrım' der hep. Abilerim, gerçi sadece bir tanesiyle aynı evdeyiz, abilerim birbirlerine kedi köpek gibi davrandıkları için beni de kendilerinden ayırmıyorlar. Genelde argo takılırlar. Yani bana ismimle hitap eden bir tek Nidâ abi vardı yine de o bana Vera, dediğinde
böyle olmuyor." İki yana açtığı ellerini ellerimin içine alıp aramıza bıraktım. "İşte böyle şeyler yaptığında da değişik oluyor. " dedi fısıldayarak. Güzel gözlerini kucağına dikmişti."Nasıl hissettiriyor?"Saçlarına dokunmak için uzattığım elime çevirdi gözlerini. Yağmurun ıslattığı saçları kabarmıştı. Bukleleri dağınıkça dökülüyordu omuzlarına.
Saçlarını ellemeden çektim elimi. İstiyordum, Vera'ya dokunmak istiyordum. Birçok şeyimi de sürekli elim teninde olsun diye feda edebilirdim ama yapmamalıydım.
"Bilmiyorum." Omuzlarını sakince kaldırıp indirdi.
"Öğrenirsen... Bana da söyle tamam mı? " Zaten bildiğim şeyleri ağzından duymak ne güzel olurdu. Belli ki onun da kalbi benim gibi atıyordu veya içinde kıpır kıpır hissettiren şeyler vardı, olmalıydı.Gözlerini ovalarken yanağını kanepenin sırtına yasladı. Esnerken araladığı küçük ağzını eliyle örttü hemen.
"Tamam, öğrenirsem... İlk sana söyleyeceğim. Ben ilk öğrendiğim şeyleri hep babamla paylaşırım. O da yorum yapar ve akıl verir bana.
... Nâzım uykum geldi. Abim sanırım on dakikaya gelir. O zamana kadar birazcık uyusam olur mu? "Sorduğu soruya cevap vermediğimde gülümsedi. Açık tuttuğu gözlerinin yavaş yavaş kapanmasına izin verdi. Aramızda duran elinin parmakları dizime temas ediyordu.Öylece durdum ve dakikalarca yüzünü seyrettim. Hep seyrediyordum. O görmüyordu, bense onu izliyordum. Amfide, fakülte bahçesinde, kantinde... Görebildiğim, göremeyeceğim, önceden olsa uğramaya dahi tenezzül etmeyeceğim her yerde Vera'yı gözlüyordum.
Saniyeler sonra yüz kasları gevşedi, saçları gibi sarı kirpiklerinin gölgesi yanaklarına süzüldü tane tane.
Parmak uçlarımla kendimin bile zor hissettiği bir şekilde gözlerinin altına dokundum. Görmeden gören gözlerinin...
Dakikalar, saatler dursa şu anda sıkışıp kalsam istedim. Ben hiçbir şeyi böyle istememiştim oysaki.
Çok şeyler kaybetmiştim, hiç şeyler kazanmıştım ama tanrıya aşk, sevgi için yakarmamıştım. Vera beni sevsin diye yakarırdım.
Kardeşler kaybederken canım çok acımamıştı, Vera'yı kaybetsem acım beni öldürürdü.Bir haftada aşık olunur muydu tanrım?
Olunuyordu.
İzlediğim güzel yüzden sıyrılmama neden olan şey çalan zilin gür sesiydi. Yanağı avucumda duran çocuk irkildi ama saniyeler sonra uyumaya devam etti.
Hareketten etkilendiği için yavaşça kalktım yanından. Kısa koridoru geçip eski çelik kapıyı açtım. Vera'nın gözlerine benzeyen gözleri endişeli bakan bir adam selam vermeden direkt içeri daldı. Ona benzemeyen, başka bir adam kapının önünde durup birkaç saniye beni süzdü.
"Koray'ın kusuruna bakma, Vera ilk kez birinin evinde yalnız başına bulundu. Endişelendi. " diye açıkladı. Açık kahve gözleri dürüsttü. Kafamı aşağı yukarı sallayıp "Sorun değil. " dedim. Ben de endişelenirdim çünkü.
İçeri dönmek üzereyken Vera'yı kucağına almış abisi çıktı. Biraz önceki endişesinden arınmıştı, sakince diğer adama uzattı Vera'yı bebekmiş gibi. "Tut iki dakika Nidâ. Sıkma kardeşimi. " diye fısıldadı.
Nidâ... Vera'nın iki kez bahsettiği o ismi duyunca şimdi Vera'yı kucağında tutan adama baktım. Kucağındaki küçük çocuğa eğilip saçlarından öptü, sonra benim dokunmaya dahi çekindiğim kıvırcık saçların arasına burnunu yaslayıp sessiz sessiz nefeslendi kokusunu.
Hareketlerini hiç kaçırmadan izlerken gözleri beni bulduğunda irkildi. Nefes almayı unutmuştum. Kalbim gümbürdüyordu.
Nasıl baktım bilmiyorum ama Nidâ denilen adam Vera'yı tutuşunu gevşetti. O sırada ayakkabılarını giydiği için yeniden kardeşini kucağına aldı Vera'nın abisi.
"Kusura bakma. Kendimi bile tanıtmadan evine daldım. Vera arayıp bir arkadaşımın evinde olduğunu söyledi. Bu ilk defa duyduğum bir şey ondan. " Vera'nın sırtına sardığı elini çekip bana uzattı. Vera ise pozisyon değiştirip abisinin boynuna sarıldı çocuk gibi,bacaklarını beline doladı. "Koray ben. "
Uzattığı eli sıkıp "Nâzım ben, endişelenmekte haklısın. Sorun yok. " dedim titreyen sesimi bastırmak için genizden konuşarak.
Aklım hâlâ Vera'ya değen dudaklardaydı."Endişelenmekte haklı değilsin abi... " Vera uykulu sesiyle, kafasını yaslandığı omuzdan kaldırmadan mırıldandı. Ama güzel gözlerini açmıştı. Bayık bayık bana bakıyordu. "Nâzım çok çok çok iyi biri. Bana kendi kıyafetlerinden verdi. Sonra saçlarımı kuruttu.Biliyorsun ben saçlarımı kurutmaktan nefret ediyorum." diye fısıldadı. İnce sesi kaybolurken yeniden uyuyakaldığını fark ettim.
Yüzümde kontrol edemediğim bir gülümseme peydah oldu.
Abisi de gülümsüyordu."Vera işte. Uyurken bile çok konuşuyor. "Çok konuşmuyordu ya da bana öyle gelmiyordu ya da ben onun ağzından düşecek her bir sözcüğü pür dikkat dinlediğim için bana az bile geliyordu. Bunları söylemedim.
" İyi akşamlar. " Nidâ konuştuğunda çattığım kaşlarımla basit bir kafa selamı verdim ve merdivenden dikkatli adımlarla inişlerini seyrettim. Vera'nın sarı saçları kaybolduğunda görüşümden, içeri geçtim.
Parmaklarım titriyordu. Vera'nın ayakkabılıkta duran beyaz kelebekli ayakkabılarını, krem rengi bel çantasını ve yatağımın üstüne saçılmış ıslak kıyafetlerini görmek bile sakinleştirmedi beni.
Dürüst olduğunu düşündüğüm kahve gözlerin sahibinin, çocuğuma değen dudakları içimi alevlendiriyordu.Hızlıca tuşladığım numara ilk çalışta açıldı.
"En az dört kafes istiyorum Hara abi. " dediğimde cevabı sadece 'tamam'dı. Telefonu kapatıp dışarı çıktım. Yağmur durmuştu.
Islak kaldırımlarda kontrol edemediğim öfkem biraz olsun dinsin diye yürüdüm. Yürüdüm. Yürüdüm.
Başarılı olamadım.***
Düşünsenize Nâzım aslında sinir hastasıymış falan. Bera 2...
Finallerim bugün bitti. Son pratik sınavı da bütünlemesiz hallettim çok şükür. Teşekkürler Allah'ım..
Anlayışınız için de teşekkürler tabi. Bekletrim azıcık.
Bu da kısa bir bölüm ama zaten ara bölüm. Daha güzel bölümler gelecektir diye umuyorum.Kitabı okuyan çok sevgili okurlar. Lütfen oylayın. Beni çok mutlu edersiniz.
Bölümü Asmin_sor sana yazdım canım içi... Öptüm güzel gözlerinden.
Görüşürüz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KULAĞINA ŞİİRLER FISILDAYACAĞIM
Roman pour Adolescents"Sizin için yola çıkmış bir şarkı, Düşünülmüş gözleriniz üstüne. İçin için yaratılmış bir şarkı, Bırakılmış yollarınız üstüne. Sizsiz sizi yaşanılmış bir şarkı... " diye fısıldadı dudakları dudaklarımın hemen altında olan çocuk. Sıcak nefesleri...