...
Her seferinde bir şey unutuyorsun, sıcak,
Termometrede yükselen çizgi çizgi.
Kim bilir nerelerde soğuyorsun...Senin gözbebeklerin var ya, kadın kadın gülen
İnsan insan bakan gözbebeklerin,
Beni tutsa tutsa gözlerin tutar ayakta,
Beni yıksa yıksa gözbebeklerin yerle bir eder.Adını bilmediğim bir birinci sınıf seçtiği şiiri okurken kafamı sıraya yaslayıp yanımdaki bebeğin şiirle mestolmuş yüzüne daldım.Bal rengi gözlerini amfinin önüne dikmiş, çocuğun ağzından dökülen her bir kelimeyi dinliyordu.
"Bu kadar güzel olma." dedim ona bakarken hızlanan kalbimi sakinletmek için uğraşırken.
Bir saniye kadar duraksadı. Parlayan gözlerini bana çevirdi. Fısıldadığında küçük kırmızı dudakları hareket etti yavaşça. "Ben mi güzelim? "Düşünmeden söylediğim sözlere cevaben başparmağımla çenesini okşadım. Yanakları al al oldu. Güzel gözleri çok aydınlık olmayan içeride güneş gibi parlıyordu.
"Ben sanırım..." Sözlerini tamamlayamadan amfide çınlayan sesle çenesinden çektim elimi.
"Nâzım Atay..." Şiirler tarihi profesörü yuvarlak çerçeveli gözlüklerinin üzerinden amfide gözlerini dolaştırdı. Beni fark ettiğinde sessiz amfide gürültü yaratacak şekilde şıklattı parmaklarını."Sıra sende. "
Bu dersin amacını, yapılış nedeni hiç anlamamıştım. Gerçi edebiyat okumak istediğim de yoktu ama yıllar önce yaptığım tercih sonucu buradaydım. Herkes hatalar yapıyordu sanırım.
Vera'nın narin dizlerine değmemeye çalışarak sıradan çıktım. Bu sefer amfinin en arka sıralarından birine oturmamıştım çünkü Vera arkaya ilerledikçe masaların sivri köşelerine çarpma ihtimali artıyordu, öyle ki ben arkada olduğum zaman Vera ya benim yanıma oturuyor ya da ders arasında yanıma geliyordu ve ben onun canına kıyamazdım.
Sakin adımlarla tahtanın önüne kadar yürüyüp hocaya baktım. Kollarını önünde birleştirmiş ve kendi masasına yaslanmıştı.
Kafasını eğip başlamam için işaret verdi."Ben bugün William Shakespeare'in sonelerinden birini paylaşacağım sizlerle. Öncelikle sonelerin çok tartışılagelen hikayesini anlatayım. Shakespeare, yazdığı soneler, 1609 yılında 'Soneler' adlı kitapta ilk kez toplanıp basıldığında ithafını Bay W. H. adında birine yaptı. Bay W. H. nin kim olduğu edebiyat dünyasında tartışıldı ama net bir isim yok.
Kimine göre Bay W.H., III. Southampton Kontu Henry Wriothesley'dir. Kimine göreyse Will Hughes adında bir tiyatro oyuncusudur ama her kim olursa olsun sonelere baktığımızda aşktan ihanete, tutkudan şehvete çok zengin temalarla karşılar bizi Shakespeare. Kim olduğunu bilmediğimiz Genç Adam'a müthiş bir aşk besler, tutkusunu ifade eder ve onun güzelliğini yere göğe sığdıramaz. "Büyük amfide beni pür dikkat dinleyen birinci sınıflara şöyle bir göz gezdirip dudaklarımı yaladım. Sonrasında sadece Vera'ya odaklandım. Dirseklerini masaya dayamıştı ve yanaklarını avuçlarının arasına almıştı. Gözleri yüzümdeydi.
"Shakespeare yazdığı 154 soneden ilk 126'sında 'Güzel Genç' olarak adlandırdığı, sarışın, güzel bir gence olan aşkından bahseder. Son 28 sone ise Karanlık ya da Esmer olarak çevirilebilecek , ki her iki anlama da geliyor olabilir, bir leydiye yazılmıştır."
Göz ucuyla hocaya baktığımda onaylayan bakışlarını yakaladım. Çenesinin ucunu aşağı indirdiğinde devam ettim.
"Ben bugün Soneler arasında en çok bilinen soneyi okuyacağım size. 18. Sone..." Yüzümle ve tüm bedenimle Vera'ya döndüm. Parmak uçlarım uyuşmuştu hızlı atan kalbimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KULAĞINA ŞİİRLER FISILDAYACAĞIM
Novela Juvenil"Sizin için yola çıkmış bir şarkı, Düşünülmüş gözleriniz üstüne. İçin için yaratılmış bir şarkı, Bırakılmış yollarınız üstüne. Sizsiz sizi yaşanılmış bir şarkı... " diye fısıldadı dudakları dudaklarımın hemen altında olan çocuk. Sıcak nefesleri...