-3-

54 5 0
                                    

Multimedya Güneş.

O günden sonra birçok kez beni aradı ve ayrıca çok kez bizi ziyaret etti. Ama bu ziyaretlerden en çok memnun olan annem gibiydi. Sık sık bana onun ne kadar iyi biri olduğundan,yaptığı şeylerden bahsediyordu. Ne yapmaya çalıştığını anlıyordum. O gitmişti ve bana onun yerini dolduracak bir eş adayı arıyordu. Böylece onu unutacaktım. Zaten onlara uygun değildi. Kafamda bunu kabullenemediklerini asla sindiremedim. Çünkü ben her gün onu özlüyordum. Her gün daha sıradan ve bayattı. Gittikçe kalbimdeki yokluk daha da ağırlaşıyordu. Kime söylesem bunu anlamıyordu,anlatamıyordum.
"Sanki o burada hep yanımdaymış gibi." Demiştim bir keresinde Mert'e.
"Ama o gitti Güneş." Evet biliyorum,dedim içimden. O gitti ve güneş de battı.
İlk bir hafta en zoru. Sonra bir ay yokluğu daha da anlıyorsunuz ve cehennem gibi geliyor. Sonra aydan aya acınız tazeleniyor. İlk altı ayımı sıklıkla onun mezarının başında geçirdim. Altı ayda birçok şey kaybettim. Onu,sağlığımı ve kendimi... Ama daha sonra hayatın devam ettiğinin nasıl olduğunu bilmeden farkına vardım. Hem başım sıkıştığında onu düşlüyordum ve mezarında soluğu alıyordum. Orada konuşunca kendimi iyi hissediyor ve rahatlıyordum. Bazen Mert de geliyor ve beni bekliyordu.
"Hadi gidelim." Dedim ona dönüp. Elimi tutup beni kaldırdı.
"Sana bir sürprizim var." Dedi. Kafamı ciddi misin anlamında çevirdim. Elini bırakmadan yürümeye devam ettim. Onu unutmam bu kadar kısa sürmedi. Sadece bazı şeyler de çabuk gelişiyordu. Arabayla bir yere geldiğimizde Mert gözlerimi kapattı ve bana sarılıp yürümeme yardımcı oldu. Durduğumuzda geldiğimizi anladım. Yine gözlerimi açtı ve bir sürü arkadaşımızın ve kocaman bir pastanın olduğu bir yere geldiğimizi görünce bugünün doğumgünüm olduğunu fark ettim. Ve sonrasında kafamı hemen Mert'e çevirdim.
"Bunu istemediğimi söylemiştim." Dedim sakince.
"Ben senin için hoş olabileceğini düşünmüştüm."
"Ben gidiyorum Mert." Dedim sadece. Kapıdan dışarı çıktım.
"Anlamıyorum. Bunun nesi yanlış?" Dedi peşimden gelip.
"Benim hakkımda pek bilgin yok Mert. Altı senedir doğumgünümü bana o en sevdiğim pastaneden getirilen küçük baton pastayla kutlarım. Basit şeyleri severim. Sadelikten yanayım. Ve o olmayınca bunlar çok saçma. Kutlamaya ihtiyacım yok. Kutlama o insanlar için. Mutlu olanlar için. Benim kutlayacak hiçbir şeyim yok." Hepsini söyledikten sonra onun yüzüne bakmamak için arkama döndüm. Gözlerimi hemen sildim.
"Etrafındaki insanların seni mutlu etmesine izin vermezsen mutlu olamazsın zaten. Bir kez olsun etrafına baksan senin için çırpındığımı fark edebilirsin. Bana hiç değer vermiyorsun di mi?" Ona ne söylememi bekliyordu bilmiyorum. Seni seviyorum diyemezdim. Ama ona elbette minnettardım. Zor zamanlarımda hep yanımdaydı.
"Seni önemsiyorum. Ama beni anlaman gerek."
"Seni en çok anlayan benim. Ama seni bazen anlamakta zorlanıyorum. Üstesinden geliyordun." Üstesinden gelmeye çalışıyordum diye düşündüm içimden. Elimi alnıma koyup ofladım. Herkese dert anlatmaktan bıkmıştım. Görünüşe bakılırsa ona da anlatamıyordum.
"Eve gitmek istiyorum." O da ofladı.
"Tamam seni bırakayım." Kolundan tutup durdurdum
"Hayır ben gitmek istiyorum. Sen kal. En azından misafirlerinle konuş."
"Hayır seni bırakmak istemiyorum. Sinirlenince kendini dağıtıyorsun." Güldü. Ben de güldüm. Başımı salladım. Arabanın kapısını açıp bindi. Ben de bindim ve sessizlik içinde eve gittik.
"Biraz daha sakinledin mi?"
"Evet. Sert çıktığım için üzgünüm."
"Önemli değil. Ben sadece seni düşünüyorum. Onu çok seviyordun. Bunu görmedim ama anlıyorum. Ama tekrar söylesem ve bu seni bıktırsa da o gitti. Ve bence mutlu olmanı her şeyden çok isterdi. Keşke bunu göz önünde bulundursan ve çevrendekileri biraz daha fark etsen."
"Peki. Ben kör değilim. Zaten farkındayım. Sadece buna emin değilim. Çevremdekiler beni onun kadar tanıyıp değer veriyor mu?" Saçlarını karıştırdı.
"İzin versen tanırım belki. Değer vermeye gelince,bunun farkında olduğundan emin değilim." Kendinden üçüncü şahıs gibi bahsetmeyi bırakmıştı.
"Bana bunları geride bırakmama yardımcı olabilecek misin? Zor biriyim biliyorsun."
"Tabi güneşli havalar insanı mutlu eder ama seni yakar da." Güldük. Ben de saçlarımı geriye attırdım.
"Yani,napıyoruz?" Dedim. Uzun süredir bu muhabbetlerden uzaktım. Yani biriyle nasıl flört edilir bunu bile unutmuştum.
"Şimdi girip biraz kafanı dinle. Yarın seni ararım." Dedikten sonra yanağıma bir öpücük kondurdu.
"İyi geceler." Dedim ve evin kapısını çaldım. O da arkasını dönüp yürüdü. Deniz asla arkasını dönmezdi

GÖĞE KADAR SEVMEKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin