Ayyy helüüüüü
Nasılsınızzzzz?
Ben çookkk iyiyimmm.
Size bir flörtleşme bölümü gibi yazdımm.
Bakalım beğenecek misiniz???
Hadi ben yine bölüm sonu geleceğim.
Alp, Mustafa amcasının verdiği iki dosyayı da halletti ve odadan çıktı. Odadan çıktıktan sonra yatakhaneye doğru çıktı merdivenlerden.
Yatakhaneye geldi ve siyah kazağı, beyaz pantolonu ve siyah deri ceketini dolabında aramaya başladığı sırada içeriye Yaşar girdi.
"Selamün aleyküm komutanım," diyerek yatağına oturdu Yaşar. Oturduğu yerden dolabında kıyafet arayan komutanına baktı.
"Aleyküm selam Yaşar," dedi Alp dolabında hala ceketini ararken. Yaşar merakla kafasını uzattı.
"Ne arıyorsunuz komutan'ım?" Dedi Yaşar. Alp dolabındaki ceketini nereye koyduğunu hatırlamaya çalışıyordu.
"Ceketimi." Dedi Alp. Sonra da geri aramaya devam etti. Nereye gitmişti bu ceket?
"Bir yere mi gidiyorsunuz?" Diyerek sordu Yaşar. Alp derin bir nefes verdi. Bu kadar soru sorulmasını çok da sevmiyordu. Sonra da Yaşar'a döndü ve yüz ifadesini sanane der gibi değiştirdi.
"Sanane lan?! Ne yapacaksın nereye gittiğimi?" Dedi Alp dolabını darmadağan etmiş bir şekilde. Yaşar'ın yüzünde garip bir yüz ifadesi belirmişti.
"Kusura bakmayın komutanım. Ben sadece merak etmiştim." Dedi Yaşar mahçup bir ifade ile.
"Fazla merak iyi değil derler Yaşar. Şu an başka bir şey derdim de, sen ne diyeceğimi anladın." Dedi Alp dolabındakileri yere atarak. Yaşar komutanının ne diyeceğini anlamıştı.
"Anladım komutanım." Dedi Yaşar. Alp yere fırlattığı kıyafetleri dolaba bastı. Ve kafasını aşağı yukarı salladı.
"İyi öğrenmişsin az çok ne diyeceğimi." Dedi Alp. Sonra ise kafasını yatağına uzattı. Yatağının üzerindeyi ceketi. Yatağın üzerindeki ceketi de aldı ve yaptığı kombini giydi.
En son ise bir kaç fıs parfüm sıktı, cüzdanını da yanına almayı ihmal etmedi.
"Ben kaçar." Dedi Alp. Sonra da merdivenleri hızlı hızlı indi ve göz bebeği olan Fiat Egea Cross arabasının yanına gittim.
Arabasının içine de mutlaka bir araba kokusu koymayı ihmal etmezdi. aynasında sallanan Rize yazılı anahtarlığa baktı. Rizeliliği iliklerine kadar yaşardı.
Arabasının anahtarını arabaya taktı ve arabasını çalıştırdı. Arabasının direksiyonunu hafifçe okşadı.
"Hadi Yakışıklım bu gün yüzümü kara çıkarma. Yarı yolda bırakma beni. Yarın bozuluyorsan bozul, ama bu gün bozulma." Diyerek direksiyonuna bir öpücük kondurdu. Ve arabasını çalıştırdı.
Saat geçti ama Aylin mesaisi yeni bitmişti. Özlemişti kumral saçlı, yeşil gözlü Aylin'i. Her kahverengi gözlüye, bir yeşil gözlü lazımmış. Neden bu kadar etkilenmişti Aylin'den. Anlamıyordu. Ama garip bir şekilde onu görünce içinde kelebekler uçuşuyordu.
Alp'ın kahverengi gözleri Aylin'e bakarken büyüleniyordu. Hastaneye doğru yol aldı Alp. Yolda giderken de kendini tembihlemeyi unutmadı.
"Oğlum bak şimdi, hislerine dikkat ediyorsun bir. Kıza çok sırnaşmıyorsun iki. Şiveni kaydırmıyorsun üç. Sinirine, diline, eline mukkayet oluyorsun dört. Ha bir de Aylin üzüldüğü zaman elini tutuyorsun beş. Bu taktikleri ibne Oğuz'dan aldım ama, hadi bakalım işe yaramazsa siktim belanı Oğuz." Diyerek saçlarını dikiz aynasından bakarak düzeltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doktorum
General Fiction"Ne yapıyorsun ya?" "Araban bozulmuş, arabanı tamir etmeye çalışıyorum." "Bozuldu da bundan sanane?" ********* "Ne yani sen Recep amcanın hiç görmediğim oğlu musun?" "Evet O'yum" ***** Hakkaride ailesi ile yaşayan 26 yaşında bir kadın. Aylin... B...