"Küçük bir çocuğun yokuş aşağı koşması gibi seni düşünmek. Biraz heyecan, birazda düşecekmiş korkusu..."
Çölde saat öğlen vakitlerindeydi,aşık iki genç birbirlerine sımsıkı sarılmış uyuyorlardı. Kimsenin de onları uyandırmaya niyeti yoktu. Yaşlı şifacı çadırına girdiğinde gördüğü manzaradan ötürü ruhu yumuşamıştı. İki genç sedirin üzerinde elleri birbirlerine kenetli, sımsıkı sarılmış bir şekilde uyuyorlardı. Elçin kafasını Arhat'ın göğsüne yaslamış, Arhat ise ellerini Elçin'in beline dolamıştı. Dün yaşanan olay onları epey yıpratmış ve yormuştu.
Dün gece iki genç rahat uyusunlar diye yaşlı şifacı çadırını ve düzenini gençler için feda etmiş, çadırından bir örtü alıp geceyi dışarıdaki hamağında geçirmişti. Ama bundan rahatsızlık duymuyor aksine çok mutlu oluyordu.
Bu ona karısıyla olan eski anılarını anımsattı ve kendi kendine anılarının olduğu kutuyu açıp, anılarına doğru yolculuğa çıktı. Yaşlı şifacı o zamanlar yirmili yaşlarında, karısı Alice ise on yedi yaşındaymış. Tabi o zamanlar karı koca değil sevgililermiş. Genç şifacı ve sevgilisi Alice yazın keyfini çıkarıyor ve çiçekli, yemyeşil kırların üzerinde el ele tutuşmuş uzanıyorlardı.
sessizliği bozan Alice oldu. "Sevgilim" "efendim Alice'm" "bu gece ikimizde çadırlarımızdan kaçsaydık şu karşıdaki tepeye örtü serip ikimiz beraber uyusaydık ne güzel olurdu dimi? Kimsenin bizi rahatsız etmediği bir yerde, meraklı gözler olmadan." " e neden yapmıyoruz?" "Öyle şey mi olur sevgilim hem kaçamayız ki. Nasıl kaçacağız? "Ben seni kaçırırım." "Ciddi misin sen, yoksa yine şaka mı yapıyorsun?" "Gayet ciddiyim. Bu gece sizin çadırın önünde olacağım, sen herkes uyuduğunda dışarı çıkarsın. Kaçarız sabah olmadan da döneriz."
Alice'nin gözleri umut ışığı ve heyecanla doldu. Biricik sevgilisini aşk ve sevgi dolu bir öpücükle donattı. Genç şifacı bu öpücük sayesinde yeniden doğmuş gibi oldu. Issız çölü her zamanki bir karanlık kapladı. Herkes sıradan bir şekilde gününü bitirirken genç şifacı ve sevgilisi Alice için gün yeni başlıyordu.
Genç şifacı sözleştikleri gibi Alice'nin çadırına gidebilmek için kendi çadırından sesizce çıktı ve Alice'nin yanına gitmek üzere ilerlemeye başladı. Alice'nin çadırının önüne vardığında Alice çoktan dışarı çıkmış ve elindeki örtülerle sevgilisini bekliyordu. Genç şifacı hemen Alice'nin elindeki örtüleri aldı ve elini tuttu. "Seni beklettim mi?" "Hayır bende daha yeni çıkabildim çadırdan." "Uyudular mı sizinkiler?" "Evet, sizinkiler?" "Onlarda uyudu."
Birbirlerine gülümseyen iki sevgili sözleştikleri tepeye doğru hızlı adımlarla yürümeye başladılar. Bazen genç şifacı sevgilisinin gülmesi için fıkralar yapıyor, o gülünce de dünyalar onun oluyordu.
"Öleceğim zaman gelip bana öldüğünde seni nereye gömelim? Diye sorsalar: Alice'min gülünce dudağının kenarında oluşan çukura derim. Mezarımın yanındaki dudakların cennetim, karşımdaki gözlerin manzaram olurdu." Alice bu söze karşın ne yapacağını bilemez bir şekilde yüzü kızardı ve çarpan kalbine daha fazla karşı koyamayıp dudaklarını sevgilisinin dudaklarıyla birleştirip, ateşi tekrar buldu.
Alice ve genç şifacı tepeye gelince zaferlerini kutlamak için sarıldılar. Ellerindeki örtüleri yere serdiler ve örtünün üzerine rahatça uzandılar. İki heyecanlı aşığın vücudunu esen rüzgar süzüyordu. Yalnızlık ve aşk ruhlarını tarif edilemez duygularla dolduruyordu. Baş başalardı, huzurluydular en önemlisi de aşıklardı.
Yaşlı şifacı bunları düşünürken gözünden sayısız yaşlar akıyordu. Arkasından gelen ayak seslerini duyunca gözündeki yaşları sildi, gelen Tacide Hanım idi. "Nasılsınız efendim? Umarım iyisinizdir." "İyiyim Tacide Hanım siz nasılsınız?" "Sizin yanınızda duran birinin kötü olma şansı yok. Ama dünkü facia beni etkiledi." "Evet, çok kötü bir olaydı umarım hiç bir zaman öyle bir olay tekrarlanmaz." "Umarım, bugün sabah oldu sanıyordum meğerse siz uyanmışsınız efendim."Tacide Hanım bu sözü söyledikten sonra kıs kıs gülmeye başladı. "Ya ya ne demezsiniz teşekkür ederim." Yaşlı şifacı Tacide Hanım'ın başka bir sözüne daha maruz kalmamak için daha uzak bir yere yürümek istedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALNIZ PRENSES
FantasyRuhlar dünyası her zamanki gibi huzurla yaşarken ve birlikteliğini sürdürürken gölge adında güçlü kötü bir ruh ruhlar dünyasını ele geçirmek için ruhların annesi olan Ophelia yı boşluğa kilitler ve ruhlar dünyasının anahtarını sahiplenir bu durumdan...