21. bölüm

171 116 16
                                    

"Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte."Nazım Hikmet Ran

Selam arkadaşlar nasılsınız?

Duru

Revirde oturmuş Reyyan ile beraber sohbet ediyorduk. En son benden önceki doktorla pek sohbeti olmadığını anlatmıştı. Doktor işine o kadar bağlıymış ki hiçbir hemşire ile sohbet etmezmiş. Şimdi ise askerlerden bahsediyor. Bu konu nereye çıkacak acaba?

"Ee Duru, Ozanla iyi anlaşmışa benziyorsunuz."dedi. Hah ben de bu soru ne zaman gelecek diyordum. Sırıtarak konuşmaya başladım.

"Evet, iyi anlaşıyoruz. İyi biri kendisi."

"Çok merak ettim. Nasıl tanıştınız?"dedi gülüşüm daha da büyüdü. Ne oluyordu bana?

"Buraya ilk geldiğim gün. O gün daha işe başlamamıştım. Bir kaç evrak bırakmak için buraya gelmiştim. Tam giderken askeri bir aracın geldiğini gördüm."dedim derin bir nefes alıp anlatmaya devam ettim. Nedense bunu anlatırken çok heyecanlanmıştım.

"İçerisinden tek tek asker çıkıyordu. Ben tam arabayı çalıştıracakken Ozan araçtan indi. Kolu kanıyordu. Hemen arabadan inip yardım etmek istediğimi söyledim. Tabi kendisi biraz öküz olduğu için kolay kolay kabul etmedi."dedim heyecanım hâlâ geçmemişti. Reyyan güldü.

"Bu kadar heyecanlanacağını düşünmemiştim."dedi cevap veremedim. Başımı ellerime çevirdim.

"Duru beni yanlış anlama ama Ozan'dan hoşlanıyor olabilir misin?"dedi göz bebeklerim bir anda büyüdü. Şok içinde Reyyan'a döndüm. Bunu nasıl anlamıştı ki?

"Ne?"dedim bir anda Reyyan dediğim şeyle güldü.

"Ben aldım cevabımı."dedi hâlâ tebessüm ederken.

Sonra bir daha da konuyu açmadık. Onun yerine daha başka sohbetler ettik. Fiziki olarak burada olsam da aslında ruhum şuan Ozan'ın yanındaydı.

Acaba şuan ne haldeydi?
Yaralanmış mıydı?
Başına bir şey gelmiş midir?
O da beni düşünüyor muydu?

Biraz sonra binbaşının yanına gidip Pençe Timi'nin son durumunu sorsam iyi olacak. Hoş, bana cevap verir miydi acaba?

Ozan

Araba terör örgütünün bulunduğu depoya doğru yol alırken arabanın içinde olan sessizlikten eser kalmamıştı. Tüm ekip oturmuş Fırat'ın boş esprilerini dinliyorduk.

"Buraya ilk geldiğimde hepiniz çok neşesizdiniz ben geldim diye hepinizin keyfi yerine geldi, bunu kabul edelim."

"Oğlum, sen ilk geldiğinde biz de yeni gelmiştik ya hani."dedi Poyraz şoför koltuğundan göz ucuyla Fırat'a bakarak.

"Valla ben orasını bilmem komutanım. Hepiniz oturmuş bir köşeye kimseyle konuşmadan birbirinize bakışıp duruyordunuz."

"Oğlum sen bizden farksız mıydın sanki, oturmuş annen için ağlıyordun."dedim Fırat'a alayla bakarak. Fırat kocaman gözlerini bana diktiğinde hiç düşünmeden konuşmaya başladı.

"Kim, ben mi?"dedi birden gerçekten de hiç düşünmemişti. Oysa ben ilk toplantımız da gözlerinin nasıl dolduğunu hâlâ hatırlıyorum. Cevap vermek yerine başımı evet anlamında salladım. Biraz düşünür gibi oldu ve hemen ardından konuşmaya başladı.

"Sonuçta ilk defa evden uzaklaşıyordum komutanım."

"Ha ana kuzusu olduğunuzu kabul ediyorsunuz yani komutanım."dedi Leyla sırıtarak. Konuşmaya yeni dahil olmuştu. Leyla ilk günlerde herkesten farklıydı. Hiç ağlamaz hep sert bir duruş sergilerdi. Bunun sebebini çok sonra fark ettik. Leyla'nın anne ve babası o daha küçükken onu yetimhaneye bırakmışlardı. Leyla bu konuları pek konuşmak istemese de bir yerlerde olan o kırgınlığını çok iyi biliyordum.

YILDIZLARA BAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin