11)Bölüm
^bu bir son değil^
⚠︎
KAYA
Sonunda işimi bitirmiştim, Adliyenin çıkışına doğru ilerliyordum. kapının hemen önünde duran Ali ve Selime selam verip merdivenleri inmeye başladım. Bu gün eve fazla geç kalmıştım. Dicle ve Parla çoktan uyumuş olmalılardı. Arabama yerleşip eve doğru yol aldım.
Onlara karşı çok suçlu hissetsemde bu yaptığım bana doğru geliyordu. Yol akıp giderken düşüncelerden kurtulmayı ve rahat bir uyku çekmeyi istedim.
Sitenin kapısına gelince geçmem için açıldı. bekçi Muhsine selam verip devam ettim kendimden nefret ediyordum ona yaptıklarım katlanılmazdı.Arabayı otoparka park edip asansöre bindim. Sekizinci katta duran asansörden idim ve ceplerimi karıştırmaya başladım. Anahtarımı arıyordum fakat yoktu. En sonunda çalışırken arka cebime koyduğum anahtar rahatsız ettiği için masama bıraktığım ve orda unuttuğumu hatırladım içimden kendime ve unutkanlığıma lanet ederek telefonumu çıkardım,
Dicleyi aradımDİCLE aranıyor...
Beş defa çaldı fakat armayı cevaplamadı sıkıntılı bir nefes verip Parlayı armaya karar verdim.
KIZIM aranıyor...
Parlada açmayınca sinirden başıma ağrı girmeye başlamıştı. Gözlerimi etrafta gezdirirken kapının farkedilmeyecek kadar Aralık olduğunu gördüm bu kadar dikkatsiz olmak kesinlikle fazla çalışmamın sonucuydu.
Kapının neden Aralık olduğuna anlam veremesemde kapıyı ittirdim ve içeriye geçip kapattım.
İlk önce yatak odamıza girdim Dicle daha gelmemişti galiba ikimizde aynı anda mesaiye kalmıştık.banyoyu kullanmam gerekecekti fakat sanki bir koku vardı içeride. Umursamayarak banyoya girdim ılık bir duş aldıktan sonra belime havluyu doladım. Kendimi daha dinç ve ferahlamış hissederken rahat bir şeyler giydim
Yatak odasından çıkıp salona geçtim Parla kendine yemek pisirmişti dolapta tabakata bir kaç köfte bulunuyordu.
Onun odasına doğru ilerledim.
Odasına yaklaştıkça bir koku belirdi bu kokunun ne olduğunu anlamam işim gereği pek uzun sürmemişti ve lanet olsun ki tahmin ettiğim günün gelmesini istemiyordum ben onu kendi ellerimle ölüme vermek istemiyordum bu yaptığım şeyin ne kadar yanlış olduğunu şimdi fark ediyordum onun ölmemesi hâlâ yaşaması en büyük temennimdi kapıyı yavaşça araladım ve içerideki manzarayla yaşla dolan gözlerimi sıkıca kapattım burnumun direği sızlarken onun tek katili bendim kendimden her hücremden her zeremden nefret ediyordum ama kendimi durduramamıştım bu gün niye bu kadar çabuk gelmişti ki... lanet olsun pişmanlık duygusu baş göstermeye başladı. onun bu hali benim yüzümdendi... Ve ben bir katildim suçluları yakalayıp hapse gönderen kendi kızının sonu olan bir katil...
***
DİCLE
Kızıma daha çok zaman ayırmam gerekiyordu son günlerimizde bu beni ne kadar üzsede bir bakıma sevindiriyordum artık acı çekmeyecekti. Anahtarımla kapıyı açarken, kayanın ağlama seslerini duydum o ağlamazdı ki... Telaşa kapılarak sesin geldiği yöne doğru gittim. Parlanin odasından geliyordu ne olmuştu düsündüklerimin olmaması için dua ediyordum henüz erkendi böyle konuşmamıştık..
Aralık kapıdan içeriye korkak bir adım attım ve yerde kanlar içinde yatan kızımı ve ona sarılarak ağlayan kayayı gördüm. Gözyaşlarım yanaklarıma hucum ederken ellerim titredi nöbetin eşiğindeydim.
Ayaklarım artık beni taşıyamazken dizlerimin üstüne düştüm bu kadar acı hissedebileceğimi hiç düşünmemiştim daha önce böylesini yaşamamıştım.
Parlaya yaklaşım eline başımı gömdüm ve bağırmaya başladım nasıl silinirdi acım... kaya çığlığımı duyunca benim yanıma gelip kollarını bana. Doladı fakat ben kızımdan ayrılmak istemiyordum. Ona acı veren bizdik.