0.8

14 4 4
                                    


Telefonumu koltuğa bırakıp hemen dış kapıya yöneldim.
Alya da mutfaktan bir-iki tane bıçak ve polisi aramak adına telefonunu aldı.

Koridorda bekliyorduk. Binadan yavaş yavaş gelen ayak seslerini duyduk.
İlk önce adım sesi gibi harici bir ses işitmedik.
Ama birkaç saniye sonra bizim zilimiz çaldı.

Kapıyı açmadık.

Sonra büyük bir gürültü koptu.
Bir silah sesiydi bu.
Dış kapımıza biri ateş etmişti.

Alyayla endişe içerisinde mutfak kapısına yöneldik. Bir yandan da polisi aramıştık. Artık netti. Biri bizi öldürmeye çalışıyordu!

"Adım Melek Gürgen, yanımda sadece arkadaşım Alya Korkut var. 19 yaşındayım lütfen acele eder misiniz?!"

"Lütfen aramayı kapatmayın. Ekiplerimizi gönderdik."

Bir tane daha silah sesi duyduk. Beklemediğimiz bir anda geldiği için kısa bir çığlık atmıştık.

"İyi misiniz? Lütfen hatta kalın."

"Lütfen hızlı olun!

Büyük ihtimalle komşularımız uyanmıştı.

Yine ve yine silah sesi duyuldu.
Artık patırtılar ve çığlıklar kopuyordu binada.
Biz ise korkudan ne yapacağımızı bilmez hâlde dış kapının önündeki mutfak girişinde bekliyorduk.

Daha ne kadar bekledik bilmiyorum ama sonradan sesler dinmeye başladı.
Kapı zili çalındı.

"Kim o?"
"Polis!"

Kilidi çevirdim ve artık mermiyle ateş edilen kapımızı açtım.

"Melek Gürgen?"

Kapıda orta yaşlarda bir erkek polis duruyordu.

"Evet benim. Aramayı ben yaptım."

"Bizimle karakola kadar eşlik edeceksiniz. Yanında arkadaşın da gelsin."

"Peki."

Polis memuru yana doğru çekilince, işte o simayı gördüm.
Onu.
Uğursuzu.

Benim onu fark ettiğimi görür görmez arkasını döndü ama ben çoktan onun yüzünü görmüştüm. Arkasını dönünceyse omzuyla karışık kolundan yaralandığını fark ettim. Vurulmuştu.

Bu çocuğu hatırlıyordum. Ben, onu... Hatırlamak ne kelime? Ondan nefret ediyordum.

Yerde ise sudan çıkmış balık gibi çırpınan ve elektroşokla müdahale edilmeye çalışılan adam duruyordu. O adamı da tanıyordum.

Gülsümün babası.

ŞANS MELEĞİM // Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin