1.0

16 4 0
                                    

Ballarımmm! İyii bayrrraammlaaarrrr 🤭 Umarım güzel bir tatil ve bayram geçirirsiniz. Bu bölümde artık bir şeyleri açıklamanın vakti diye düşündüm. Sonuçta 10 bölüm yazdık. Her neyse ben sizi tutmayayımm 💖💫

Alyayla yine sahilde oturmuş asalak asalak etrafa bakıyorduk.

"Ee konuşmayacak mıyız?" deyince Alya, gözlerimi babasıyla oynayan küçük erkek çocuktan çekip ona çevirdim.

İkimizin de babası iş adamıydı ve çok çalışıyordu. Babamızın yüzünü bir haftada hepi topu iki gün görüyorduk. O günler ise dinlenmeye ayırıyorlardı kendilerini.
Ye, iç, yat, işe git, gece yarısı eve gel;
ye iç yat...

"Şarkıcı olursam ilk önce babama şarkı yazacağım." dedim.
'Anlamadım?' dercesine bakışlarını attıktan sonra Alya'nın iç sesimi dinleyemediğinin farkına varıp bunları dışa vurdum.

"Keşke babalarımız bize zaman ayırabilseydi." dedim en sonunda.
Açık ve netti. O da biliyordu.

"Cidden." diye bana katıldığını ifade etti.

Bu sefer ikimizin de dikkatini dağıtan şey telefonuma gelen bildirim sesiydi.

Uğursuz: Lütfen cevap ver
Uğursuz: Biliyorum lisede çok rekabet içindeydik ama en azından bir kelime söyle

Siz: Sana iki tane kelimem olacak
Siz: Defol git

Uğursuz: Peki anladım

Siz: Zahmet oldu ama

"Ben bile kırıldım şu an." dedi Alya.
Yüzümü buruşturdum.

"Ne yaşadın da bu kadar nefret ediyorsun bu çocuktan?" diye ekleyerek kaşlarını çattı.

"Yanlış sordun. Ne yaşattı da bu kadar nefret ediyorsun diyecektin."
Çatık kaşlarını geri düzeltti.

Sanki geçmişi tekrar yaşıyormuş gibi uzaklara diktim gözlerimi.
"Hatırlıyor musun, sana açılan çocuğu nasıl dövdüğümü?"

"Unuttun sanıyordum." dedi.

"Ölsem bile o olayı unutamam." Kıkırdaştık.

"O gün senden hoşlanan çocuğun yanındaki arkadaşı Uğurdu. Bu savaşın ilk kurşunu bu şekilde ben attım." diye devam ettirdim.

Evet, âşık olmak suç değildi fakat lisedeyken aşka fazla karşıydım. O zaman çocuk sayılırdık. Bırakta kim kime âşık olursa olsun sana ne be kızım! İşte kendimce Alyayı kandırmasınlar diye uğraşıyordum. Hem ben o zamanlar kimseye güvenemezdim. O yüzden arkadaşım da pek yoktu.

"Oha ben fark etmemiştim!" Ellerini ağzına kapatarak şaşkınlığını bastırmaya çalıştı Alya.

Bu tepkisi komiğime gittiğinden genişçe gülümsedim. Sonra caf caflı rengi olan sandaletlerime doğru boynumu eğdim.

"O olaydan sonra ben, tiyatro provasının müzik ayarları için kulise girdim. Masada yanlışlıkla kendi flash belleğimi unutmuştum. Tiyatro müziğiyle ilgili olanı da kendi cebime atıvermişim..."

Alya olayın sonunu tahmin edercesine gözlerini kısarak kafasını eğdi. Yüzüne daha net baktım.

"Daha sonra tiyatroyu seyretmek adına ben de oradaydım. Fakat ben dâhil herkes, olağan üstü yeteneklerimle hazırladığım Winter'ın remixini dinlemişti. Hem de Trajedi türünden bir tiyatronun başlangıcında."

Gözlerimi kapatarak sağ elimin avcunu alnıma hızlıca çarptım.

"İşte o zaman bir mallık yapıp flash belleği karıştıran kişinin ben olduğumu söyledim. Daha sonra dürüstlüğümden dolayı cezalandırılmıştım. Uğur her gün farklı bir dedikodu yayıyordu etrafa. Okulu bırak, çevremde de duyuluyordu bu. Annem duymasın diye kırk takla atıyordum. Daha sonradan herkes masum olduğumu anladı lakin ben çoktan o olaydan etkilenmiştim bile."

"Ne gibi dedikodular?"

"Garip garip ironili şarkı hesaplarına ismimi yazıyordu. İtiraf sayfalarına benim intihara kalkıştığımla ilgili dedikodular yayıyordu. Hatta sonra 'Ne var? En azından biri sana acır, seni düşünür diye düşündüm. İyi yapmamış mıyım?' gibisinden şeyler söylemişti. Neyseki karne günü anlaştık ve sosyal deney falan diyip ikimiz de olayların gerçek yüzünü okul halkına ilettik. Ama gel gör ki benim hissettiklerim kimsenin umrunda bile değildi."

"Bunu neden bana daha önceden anlatmadın?" dedi soğuk bir sesle. Gerilmiştim.

"O zaman yoğun bakımdaydın. O dönemler çok hassas olabilirsin diye anlatmadım. Zaman geçtikçe sebepsiz yere anlatmamaya kesin bir damga basmıştım. Sana her anlatmaya yeltenişimde içimde bi' huzursuzluk vardı." dedim kalbimi tutarak. Gözlerim dolmuştu.

"Şu hislerine güvenme artık be kızım. Tamam hislerine güven ama fallara cartlara curtlara da inanmayı bırak artık. Boşu boşuna kendini üzüyorsun ya da umutlandırıyorsun."

"N'apayım, 'Ya gerçekse?' diye her şeyi garantiye alıyordum."

Dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı ve kollarını iki yana açtı.
Az daha yanına yanaşıp ona sarıldım. Göz yaşlarımı serbest bırakmıştım. Kendimi ağlamamak için tuttuğumda burnum sızlardı. Şu anda da öyle hissediyordum.

"Özür dilerim." dedi.

"Benim yüzümden sınava çalışman vakitte insanlara kendini açıklamaya çalıştın." diye ekledi.

"Hayır be. Ben sınavıma gayet odaklıydım. Kimse beni alakadar etmedi o dönem." dedim hızlıca çenemi omzundan çekip.

"Dedikodu mu varmış? Haspam! Çokta umrumdaydı. Yansın dünya banane." Son cümleyi inandırıcı olsun diye bastırarak ve melodili söylemiştim.

Gülümsedi. O gülümseyince içim rahatlamıştı.

"Ee, ne yapacaksın uğür böcüşünü?"

Göz yaşlarımı silip kıkırdadım.

"Uğur böcüşü mü?" dedim sonunda nefes alarak.

"Hı." diyerek onayladı.

"Bilmem. Az daha özür dilesin belki affederim."

"Sen var ya sen." dedi Alya ayağa kalkarak

"Nee?" diyerek güldüm ve ben de ayağa kalktım.

"Korku filmine devam edelim mi? O gün zaten zurnanın zırt dediği yerde bölündü."

"Eğer film uğur böcüşü sayesinde bölünmeseydi, az sonra biz ortadan ikiye bölünecektik."

"Doğru. Hadi o zaman gidip devam edelim filme."

Kıkırdayarak eve doğru yürüdük. Bugünün akşamı, benim için huzurlu bir akşam olmuştu. İçime attığım, bir şeylere kırıldığım anları Alyaya anlatmıştım sonunda. O benim yakın ve tek arkadaşımdı. Onu çok seviyorum.

ŞANS MELEĞİM // Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin