¹²

106 20 0
                                    

Kaşınan gözlerimden zorla ayırdım göz kapaklarımı. Gözümü açar açmaz kaşınma sebebi dank etmişti. Hâlâ geceydi ve televizyon karanlıktaki tek ışık kaynağı olduğundan gözlerimi kaşındırıyordu. Gözlerimi kısarak kafamı iki yana çevirdim. Amacım kumandayı bulmaktı ama yanımda bir yerlerde olmadığı kesindi.

Kafamı uzandığım yerden ayırıp az önce kafamın bulunduğu yere göz attım. Nerede uyukladığımı bile hatırlayamacak kadar kafam kötüydü. Yeonjun'un bacağında uyuduğumu farketmemle gözlerim az önceki acıyı unutmuş gibi açılmış, elim refleks olarak ağzımı kapatmıştı.

Tamam, bu o kadar da beklenmedik birşey değildi hatta güzeldi ama yine de çığlık atma isteği uyandırmıştı. Gözlerimi bacağından kaldırarak karnına, göğsüne, boynuna, dudaklarına ve... Vesi yok dudaklarında kalakalmıştım. Karanlıkta televizyon ışığı vuran o lanet dudakları fazla öpülesiydi. Dudağımı ısırdığım da aynı zamanda kendime içimden küfürler ederek gözlerimi dudaklarından ayırdım.

Ayağa kalktım ve Yeonjun'un dirseğini kanepenin koluna yaslayıp elini alnına koyarak uyuduğunu gördüm. Ben onun bacağında mükemmel bir uyku çekerken o bu şekilde yatıyordu.

Telefonumu kapıp saate baktım. Saat beş buçuktu. Bir kaç dakika sonra güneşin doğacağından emin olduğum için asla yapmamam gerekecek kadar aptal bir hareket yapıp gündoğumunda yüzünü izlemeye karar vererek onu kaldırmadım.

Kumandayı bulup televizyonu kapattım ve perdeleri açtım. Çok geçmeden gökyüzü kızarmaya başlamıştı zaten. İç çekerek oturduğum pufu ona daha çok yaklaştırdım ve onunla aynı yere dirseğimi yaslayıp ayni konuma geldim.

Pekala, karşı koyamayacağım yeterince belli değil mi? Eğer yapacaksam en azından bunu o uyurken yapmalıyım. Evet, kesinlikle öyle.

Kendimi içimden kandırarak kafamı salladım ve gözlerimi kapattım. Gök gittikçe aydınlanırken dudaklarımız arasındaki mesafeyi tamamen kapattım ve o an zaman algım beni terketmiş, yalnızca saatlerimi bu pozisyonda geçirmek istediğimi farkedeceğim kadarı kalmıştı.

Kıpırdanmaya başladığında boynuna temas etmek üzere olan elimi bacağıma indirip dudaklarımı onunkilerden ayırdım. Bir ömür bununla idare etmek zorunda bile kalabilirdim belki.

≈≈≈≈≈

Kahvaltımızı yapıp mutfağı topladıktan sonra sonunda tekrardan salona geçebilmiştik.

"Ah be oğlum! Ben size bu kadar dağıtmayın demedim mi?!"

Annesi bizi azarlarken bir yandanda yerdeki çöpleri toplamak için eğilmek üzereydi. Elinden tutup tekrardan dikelttim.

"Biz toplarız." dedim olabildiğince sessiz konuşarak.

"Daha da çok dağıtacak gibi bir haliniz var."

"Yok yok. Toplarız hemen şimdi." dedim ve Miyung teyze kafasını sallayarak odadan çıktı.

Yeonjun elini sehpada ki cips paketine atarken "Annemin inadını da kırdığınıza göre yeni oğlu olma ödülünü kazandınız!" dedi tebrik eder gibi.

"Ah keşke!"

Odayı tamamen topladığımız da dikelerek derin bir nefes aldım.

"Gece bu kadar şey olması hiç doğal değil."

"Sen hemen uyuyunca ben biraz fazla rahatladım." dedi ve elini ensesine attı. "Aslında çoğu benim çöpüm."

'Ah ah' diye söylendim çöpleri topladığımız poşete eğilirken.

"Çocuk gibisin."

Yanıma gelip saçlarımı karıştırdı. Elini saçımdan ayırmadan tutup kafamı kaldırdı. Gözlerimizi birbirine kenetlenmişti.

"Diyorsun?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp dışarı çıktım. Sonra da kapının arkasından başımı uzattım ve elimle ağzıma fermuar çeker gibi yaptım.

"Demedim."

Bana doğru koştuğunda kaçmam gerektiğini anlamam biraz zamanımı almış olacak ki bir kaç saniye içinde ikimizde yerdeydik. Kalbim hızlanıp vücudum hemen ter atmaya hazırlandığında dudağımın içini ısırdım. Üstümde gözlerime bakıp burnumdan makas aldı.

"Seninle olmayı seviyorum..." dedi üzerimden kalkıp yanıma yatarken. Her söylediği sözcüğün ardından kalbimin nasıl çarptığını bilse bir daha asla konuşmazdı diye geçirdim aklımdan.

"Bende... Bende öyle."


×××××
oy verin su garibana amk

arabella || yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin