¹⁰

77 15 0
                                    

soobin
yeonjun
teşekkür için
bişeyler yapip
size geldim
ama evde yoksun
nerdesin
iletildi

yeonjun
iyi misin
iletildi

annen beş dakika
diye çıktı dedi
yarım saattir yoksun
iletildi

≈≈≈≈≈

Telefonumu kitleyip Miyung teyzenin korku dolu gözlerine baktım.

"Miyung teyze ben gidip biraz bakınayım buralara. Geri geleceğim."

Oturduğu koltuğa ilerleyip elini tuttum. Sakinleşmesini umarak hafifçe okşadım.

"Söz. Söz veriyorum bulacağım onu."

Söz verirken guven vereceğini düşünüp kafamı salladım. Oda elini yanağıma getirip okşadı. Hafifçe 'tamam' diyebilmişti sadece.

Dışarı çıkıp ayakkabımı giyerken hiç bilmediğim bir sokağı arayıp onu nasıl bulacağımı düşünüyordum. Dilediğimde derin bir nefes alıp bahçeden çıktım.

Koşarak kafamı bir o tarafa bir o tarafı çevirerek bütün ara sokaklara bakıyordum. Ayaklarımdaki gücün yavaş yavaş beni terk ettiğini fark ettiğimde durup diz kapaklarıma ellerimi bastırdım. Biraz nefeslendikten sonra ayağa kalktım.

Koşmaktan değil de başına bir şey gelmiş olma ihtimalini düşünmekten kuruyan boğazımı sertçe ıslatmasını umarak yutkundum.

Elimden geldiğince hızlı yürüyerek çaprazımda duran ıssız sokağa girdim. Tekrar koşmaya başladığımda yolun tekrar ikiye ayrıldığını farkettim. Küfür etmek için hazırlanıyormuş gibi bir ses çıkarıp kafamı geri attım.

"Ne bok yiyeceğim?!"

Kafamı gökyüzünden ayırıp tekrardan yere indirdim.

"Soobin!"

Ah bu sesin şu an beni fazlasıyla rahatlaması gerekirdi. Ama çok uzun süre geçmeden bu sesin Yeonjun'a ait olmadığını farkettim. Gözlerimi kocaman açıp karşımdaki gözelere baktığımda nefesim bir anlığına bana yük gibi hissettirmiş, kilolarca ter atmaya başlamıştım.

"Ba-baba..."

Gözlerimin dolmaya başladığını farkedince hızlıca arkama dönüp koşmak umuduyla nefes almaya çalıştım. Ama arkama bile dönmemiştim. Koluma sertçe yapışan elinin üzerine elimi koyup itmeye çalıştım. Ama nafileydi.

"İki gecedir seni arıyorum piç yavrusu. Paran var mı paran?"

"Yok param falan!"

Kolumu iyice sıktı.

"Bir kuruşun bile olsa onun sahibi benim nankör çocuk. Ben olmasam bu yaşına kadar kim bakardı sana."

Kolumu ayırmaya çalışırken kazağımın boğaz kısmını da avcunun arasına alarak yüzünü yüzüme yaklaştırdı.

"Paramı ver!"

"O para senin değil!"

Kolumdaki elini ayırıp yüzüme savurdu. Elimi refleks olarak oraya attığımda gözlerim göz yaşı kotasını tamamen doldurmuştu.

"Nankör piç! Paramı ver dedim!"

Bu sefer de iki eliyle kazağımı tutup beni sertçe sarstı. Kendine doğru çekip sertçe yere kelimenin tam anlamıyla fırlattığında dirseğimin komple etten ayrıldığıni hissetmiştim.  Acıdan kıvranırken elimi dirseğime bastırdım dişlerimi sıkıp.

"Yeter artık! Dur baba! Ne olur dur artık!"

Göz yaşlarım yanaklarımı ıslatırken tek duygusu alkolü özlemek olan bir adama vicdan yaptırmaya çalışıyordum.

Tekrar üzerime doğru gelmeye başladığında bir anda olduğu yerde durdu ve bayıldı. Onun o pis suratının arkasından Yeonjun ile bakışıyordum. Elindeki elektroşok ile az önce o adama ne olduğunu anlamam pek uzun sürmedi.

Koşarak yanıma geldi ve bir elini boynumun altına öbür elini ise belime koyup kalkmama yardım etti.

"Ah tanrım! İyi misin Soobin?!"

Elimi koluma attığımı farkettiğinde kazağımı sıyırıp yukarı çekti. Görmüyordu ama kanadığından adım kadar emindim.

"Of çok kötü olmuş."

Biraz üfledi. Elini kolumun altına koyarak tamamen ayaklanmama yardım etti.

"Yürüyebilecek misin?"

"Bacaklarımda bir şey yok kollarım biraz kötü oldu sadece."

Kafasını salladı ama elini belimden ayırmadı. Eve girene kadar hiç konuşmadık. Eve girdiğimizde Miyung teyzenin bir kaç yakınması ve ne olduğunu anlatmam için yaptığı bir kaç ısrar dışında sessizlik vardı aramızda.

Yeonjun beni odasına götürdü. Ben yatağa oturduktan sonra oda çekmeceden üzerinde ayıcıklar olan yara bandı kutusunu aldı.

"Annem uzun süre önce almıştı ben kullanmadım ayıcıklı diye. Kullanırsın değil mi?"

Gülümsemeye çalışarak kafamı salladım. Az önce annesinin getirdiği ıslak bezle kanı temizlemeye çalışırken tısladım. Bir kaç özür sıraladıktan sonra iki dirseğimi de silip yara bandını yapıştırdı.

"Oldu. Daha iyi misin?"

Kafa salladım. Oda yanıma kurulmuştu şimdiden.

"Yeonjun... Ben... Ben gerçekten nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum..."

"Görevimi yaptım Soob."

"Hayır senin görevin birilerini korumak değil."

"Zaten birilerini korumak değil. Görevim seni korumak."

Gözlerimi halının desenlerine indirdim oda bu sıra da ellerimi avcuna almıştı.

"Ne olduğunu az çok anladım. Tahmin etmek de zor olmadı. Senden dinlemek de isterdim ama sanırım biraz daha zamana ihtiyacın var."

"Gözlerine bakarak anlatamam."

"Ne? Neden?"

"Bani fazla konuşturuyorlar çünkü. Herseyimi iyisiyle kötüsüyle sana dökmeme sebep olacaklarından korkuyorum."


×××××
ne yapıyorum ben amk

arabella || yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin