Gizemli Köy 2 [Minsung]

05

Seo Changbinden...

"Ne demek mezar boş!? Nasıl olur bu ya!?"

Chan hyung çıldırmış gibi saçlarını çekiştiriyor ve volta atıp duruyordu.

"Hyung sakin ol lütfen... Ayrıca bizde bilmiyoruz... Gittiğimizde mezar boştu..."

Chan hyung sakinleşmiş bir şekilde koltuğa otursada sağ bacağını titretip duruyordu.

"Dileğim hiçbir işe yaramadığı halde kurt özelliğim elimden alındı ama onlar geri dönmedi... Mezarlar nasıl boş olabilir ki..?"

"Ya bizden saklanıyorlarsa?"

"İmkanı yok! Evi değiştirdik, nasıl saklansınlar bizden Changbin?"

"Of hyung... Nasıl bulacağız onları şimdi? Ya birisi bunların cesetlerini alıp kaçtıysa? biz salak gibi ortada kalırız."

"Sevgilim mal mısın? Jisungla Minho'nun cesedini ne yapsınlar? Ayrıca Jisung kül, Minho hyung sıvı oldu. Alamazlar."

"Ne bileyim Jeongin ya... Öyle aklıma geldi söyledim, acaba biraz etrafımı gezsek? Belki birşeyler buluruz?"

"İlk defa haklı konuştun Changbin."

"İlk defa mı? Çok ayıp Seungmin."

---

Hyunjin, Felix, ben ve Jeongin grup olmuş dolaşıyorduk. Seungmin Chan'ı gizlice araştırma yaparken yakaladığı için kırgındı. Bu yüzden onları yanlız bırakmıştık.

"Düşünsenize bir bakıyoruz orman Jisung'un mavi alevi ile kaplanmış."

"Hep böyle yapıyorsun ama Hyunjin! Söyleme şöyle şeyler!"

Felix Hyunjin'i azarlarken Jeongin'in koluna girmiştim.

"Sen bu salak Hyunjin'e bakma, ayrıca hiç korkma tamam mı? Ben varım."

"Sen olunca ne değişiyor? Ben senden daha cesurum."

"Ekmeğim bu her ne kadar doğru olsada ben varım, beni yem edersin sen."

"Birazdan başkalarına yem olmak yerine bana yem olacaksın, beni sinir etme!"

"Tamam ekmeğim özür."

Hyunjinlere döndüğüm gibi direkt önüme dönmüştüm.

Çünkü; Felix'in bacaklarını Hyunjin'in beline sarmış başını Hyunjin'in boynuna yerleştirmiş kızarmış yüzünü saklamaya çalışmıştı.

Hyunjin ise bir elini Felix'in kalçasının içine doğru götürmüş, diğer eli ile Felix'i tutuyordu.

"Yah! Bunlar sevişiyor!"

Dudaklarımı büzerek isyan etmiştim ama bir boka yaramamıştı. Hâlâ yapmaya devam ediyorlardı.

"Hyunjin hyung! Bence siz eve gidin!"

Jeongin Hyunjin'e seslendiğinde Hyunjin sırıtarak kabul etmiş ve arkasına dönerek eve doğru ilerlemişti.

"Ayıp olmasa hemen şu ağaca Felix'i dayar ve siker, çok ciddiyim. Yapar yani."

"Boşver Binnie, onlar azgın ikili olarak herşeyi yaparlar."

"Çok kez sana katılıyorum bebek ekmeğim."

"Bebek ekmek değil, kanlı ekmek."

"Bana göre bebek olan ekmek!"

"Amacımız Jisungla Minho ile ilgili ipucu bulmakken ne ara bu duruma geldik?"

"Hiç bir fikrim yok tilkim, neyse gel yönümüzü değiştirelim."

Jeongin başıyla onaylayınca yönümüzü değiştirmiş ardından ise hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştık.

"Sence barışmışlarmıdır?"

"Öyle düşünüyorum, Seungmin hemen onu affeder zaten."

"Umarım öyle olmuştur... Birbirlerine kırgın olmaları bizide kötü etkiliyor... Taraf seçmek istemiyorum..."

"Ama Chan hyungda bir yandan haklı."

"Haklı değil Changbin! Aynı şeyleri deneyip durdu, hiç birşey de olmadı! Denemeseydi Seungmin ona kızmazdı!"

"Chan hyung hem senin arkadaşını hemde kardeşini kurtarmaya çalışıyor ve o haksız mı Jeongin? Siz Jisung'u kurtarmasını istemesenizde illahaki kardeşi için çalışmasına devam edecekti."

"Boşuna kendisini yoruyor işte."

"Boşuna değil, sırf biz üzülmeyelim diye tüm yükü yüklenerek onları tek başına kurtarmaya çalışıyor."

"Yinede Seungmin'i es geçerek çalışmalarına devam etti."

"Seninle kavga etmeyeceğim Jeong, neyse hadi gidelim."

Jeongin ofladığında birşey dememeye çalıştım, haksız olduğu hâlde arkadaşını savunması saçmaydı.

İlerlerken kül kokusu almam ile duraksamış ve Jeongin'in bileğinden tutarak arkama almıştım.

"Yakınlarda yangın var, avcılarda var olabilir."

Yavaş ve temkinli adımlarla ilerlerken gördüğüm mavi alevler ile hızla o tarafa ilerledim.

Toprak kokusu, duman kokusu ve kan kokusu çok yoğundu. Özelliklede o polisin ve Minho'nun.

O alana gittiğimde bir kısmın sıvılaşarak çökmüş olduğu ve bazı ağaçların alev aldığını görmüştüm.

"Sikeyim... Bunlar yaşıyor mu..?"

Devam edecek...