20. Bölüm

692 27 3
                                    

\\20. Bölüm\\

"Çok şükür gelebildik! Yol hiç bitmeyecek sandım ya," itiraz eder gibi söylediğim şeyi herkes kafasıyla onayladı ve yavaş yavaş, yorgun yorgun eve doğru yürüdük.

Hastaneden sonra yer kavgası yapmıştık, yolda bazen ara vermiştik, konuşa konuşa gelmiştik ama acayip yorulmuştuk.

"Celâl anahtar?"

Söylediğim şey ile herkesin gözü Celâl'e gitti.

"Ben anahtarı Beyza'ya vermiştim."

Onun söylediği bu şey ile herkesin gözü Beyza'ya gitmişti.

"Ben de Sahra'ya vermiştim."

Bu sefer herkesin gözü Sahra'ya dönmüştü.

"Ben de Ediz'e vermiştim..."

Ve şu an gözler Ediz'deydi.

Ediz, gözlerini devirdi ve cebindeki anahtarı çıkarıp bana verdi.

"Teşekkür ederim," diye fısıldayıp kapıyı açtım.

Kapıyı açtığımda içeri giriş yapacaktım ki herkes beni iterek içeriye girdi. Arkama baktığımda sadece Ediz'in kaldığını görebilmiştim. Yanıma geldi ve kolumdan nazikçe tutup beni yürüttü.

Gülümseyip ona ayak uydurdum.

"Ayris çabuk getirdiğin ojeleri kap ve yanımıza gel. Acil! Bordo alarm!"

Sahra'nın bordo alarm dediğini duyduğum gibi kolumu Ediz'den kurtarıp ojelerimi yanıma aldım ve onların yanına doğru koştum.

"Ne oldu, ne oldu? Ojelerinizi getirmeyi mi unuttunuz yoksa salaklar?"

Bu sözümle ikisi de gözlerini nazikçe devirdi ve ojeleri saymaya devam etti.

Ben de onlara uyuo kendi ojelerimi saydım.

1, 2, 3, 4, 5, 6... 38, 39, 40, 41.

SADECE KIRK BİR TANE Mİ OJE GETİRMİŞTİM YANİ?!

Ne?!

Tekrar saydım, sonra tekrar, sonra tekrar ve tekrar... Ama aynıydı sayı.

Hızla ojelerin renklerini kontrol ettim.

Bebek mavisi, açık pembe, siyah, sarı, mavi, lacivert, gri, antrasit renkler... Bir sürü renk ojem buradaydı ama bir bordu ve kırmızı ojem burada yoktu.

Ofladım canım sıkılmışçasına. Diğer ikiliye baktığım da onların da hüzünle hâlâ ojeleri saymakta olduklarını gördüm.

Kafamı iki yana sallayıp onların ojelerinin renklerine baktım. Benimkilerle neredeyse hep aynı renkler vardı.

Tam konuşacaktım ki birinin fotoğraf çekme sesini duydum ve direkt arkamı döndüm.

Celâl bize sırıtarak bakıyordu.

Onun niyetini anlayınca hemen elinden telefonu aldım, fotoğrafı kendime attım, ondan sildim ve tekrar ona verdim telefonunu.

"Sakın bu fotoğrafı paylaşmıyorsun Celâl. Doğrarım seni."

Üzüntüyle kafasını iki yana sallayıp odadan çıktı.

Arkasından, "çöp kutusundan silmedim. Ama oradan alıp bir yerlerde paylaşırsan görürsün. Anı kalmasını istersen sen de kalabilir," diye bağırdım gülerek.

Matematik Hocam +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin