Mile'den
Hayatımın tamamen değişeceği adımı atıyordum şuanda. Aylar öncesinden ayarlanan her şey onaylanmış ve karara varılmıştı.
Yıllardır formasını terlettiğim ülkenin vatandaşı olmuştum.
Milli takımda forma giyecektim bu beni mutlu ettiği kadar da heyecanlandırıyordu.
Bir tarafımda burukluk vardı kendi ülkemde yaşadığım şeyler beni çok zora sokmuştu. Böyle olsun istemezdim.
Olan olmuştu belki bu beni daha hırslandırmıştı bilmiyorum ama daha bir sürü şeyi başaracağıma inanıyordum.
Fenerbahçe bana çok şey katmıştı,ailem olmuştu takım ayrı taraftar ayrı sevip desteklemişti.
Çevremdeki herkes duygularımın olmadığını söylüyordu aslında sadece iyi bir oyuncuydum. Duygularımı hep içimde yaşayıp dışarıya belli etmiyordum. Yoksa duygusu olmayan bir insan elbet olamazdı.
Milli takımda kendimi yalnız hissetmeyeceğime emindim tanıdığım kişiler vardı. Kaptanımız,Aslı ve Gizem onlarla gerçekten çokta iyi anlaşırdım.
Ve o...
Uzaktan izlediğim ve sürekli takip ettiğim kişi.
Ona olan hislerim neydi bilmiyordum.
Seviyordum emindim bundan ama aşk bu duygularım için fazla kaçıyordu.
Aynı takımda oynayacaktık ki onunla aramız da hiçbir zaman arkadaşlıktan fazla bir şey olamazdı.
Bu beni üzüyordu çünkü yönelimi hakkında pek bilgim yoktu.
1 hafta sonra
Beklediğim gün gelmişti.Bugün takımla tanışacaktım.Bunun için heyecanlıydım ama asıl heyecanımın kaynağı bu değildi.Onunla aynı takımda olacaktık ve beni asıl heyecanlandıran şey kesinlikle buydu.
Arabayla takımın buluşacağı salona doğru gidiyordum.Eda Abla'nın aradığını görünce hemen açtım 'Milem nerdesin seni bekliyoruz hepimiz' salona ulaşmama çok az kalmıştı.5-10 dakikaya orada olacağımı söyleyerek telefonu kapattım.
Salona geldiğimde herkes farklı bir yerdeydi.Kimisi soyunma odasında üzerini değiştiriyor,kimisi kendi arasında sohbet ediyor kimisi de yavaştan ısınma hareketlerine başlamak için hazırlık yapıyordu.Eda Abla beni görünce direkt yanıma geldi ve bana sarıldıktan sonra herkesi yanına çağırdı.Takım toplandıktan sonra kendimi tanıttım;
'Merhaba ben Melissa Teressa Vargas Abreu.Ama bana kısaca Mile demeniz yeterli..'O da oradaydı ve beni pür dikkat dinliyordu.Ben onu çok yakından tanıyordum,her zerresini biliyordum. Fakat o beni tam olarak şu an tanıyordu.
Ben kendimi tanıttıktan sonra sırayla herkes kendini tanıttı.Hepsinin çok cana yakın insanlar olduğuna emindim.
Takımla tanıştıktan sonra antrenör Santarelli ile konuştum.Onu zaten takıma gelmeden önce bilgi almak amaçlı konuştuğum için tanıyordum.Bana programımı verdi ve beni burda görmekten mutlu olduğunu söyledi.Ben de burda olmaktan mutluydum...
Isınma başlayınca herkes aletlere geçti.Programımda ilk olarak koşu bandı yazıyordu ve koşu bantlarına yöneldim.
Koşu bandında yürümeye başladım ve birkaç dakika sonra yanımdaki koşu bandına geçti,müzik açtı ve yürümeye başladı.
Koşu bandında yürümeye devam ederken müziğin sessizliğini bozan o olmuştu, 'Mileydi değil mi?'
İsmimi zaten biliyordu, konuşma başlatmaya çalıştığı belliydi.Başımı sallayarak onayladım ve konuşmayı devam ettirmek amaçlı onun ismini sordum.'Ebrar Karakurt.Tanıştığıma memnun oldum Mile'
Ben de memnun olduğumu söyledikten sonra havadan sudan konuşmaya başladık.Sohbeti gerçekten zevkliydi ama benim koşu bandındaki sürem dolmuştu.Sohbeti sonlandırarak programımda sırada olan ağırlıklara geçtim.
Ağırlıklarda çalışmamı bitirdikten sonra dinlenmek için tribünlere geçtim.Tribünlerde otururken arkamdan bir anda biri 'BÖ' diye
bağırarak omuzlarımdan beni sarsınca küçük bi çığlık attım ve zıplayarak arkamı döndüm.Zehraydı.
Bağırarak güldü ve yanıma oturdu.'Yüz ifaden çok komiktii' diyerek gülüyordu.Biraz gülmeye devam ettikten sonra beni tanımak için birkaç soru sordu ve biraz sohbet ettikten sonra programına devam etmesi gerektiğini söyleyerek gitti.
Sanırım benim de devam etmem gerekiyordu.
I'm gonna live like tomorrow doesn't exist
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chandelier
FanfictionTesadüf müydü gözlerine bakmam yoksa istedim mi içten. Kalbim mi sevdi seni aklım mı istedi düşünmeden. Önemi yok ben istiyorum seni gerisini boşver.