on bir, plan

112 11 20
                                        

Bol yağmurlu bir geceydi. Etrafta hiç ses yoktu.

Uzun geniş yolda giden araba haricinde de hareketlilik olmamıştı. Arkasından kovalayan polislere aldırış etmeden hızlanıyordu.

Küçük bir macera planlanmıştı.

Köşeyi döndüklerinde, sağdan çıkan başka bir araca öyle hızlı makas attılar ki arkalarındaki polisler küfür edip, fren yapan arabanın ardında kaldı.

Şehrin trafiğine karışıp güvenle yollarına devam ettiklerinde en son müstakil evlerin olduğu bölgeye giriş yaptılar. Araba yavaş yavaş ay ışığının altında ufacık bir eve yanaştı.

O sırada uyuyan Han Jisung, penceresinin yanına yanaşan hareketliliği fark edememişti. Çok temkinli bir uykudan zorlukla kalkıyordu. Son birkaç günde hayatı cehennem gibiydi.

Her şey ailesinin yanına gelmesiyle başlamıştı. Daha evine adım atar atmaz Hyunjin ile ilgili haberleri duyduğunda dönmeyi dahi düşünmüştü. Ancak Minho onu rahatlatıp keyfine bakmasını söylemişti.

Jisung ona güveniyordu ama bu sıralar yaşadıkları yüzünden, konuşurken rahatsız hissetmekten kendini alıkoyamıyordu.

Onunla arası zaten oldukça limoniyken üstüne ailesiyle kavgası hiç iyi değildi. Tartışmanın başlangıcı o güne kadar ki en berbat kavgalarını beraberinde getirmişti.

Modellik için başvurduğu ajansa ailesinin güvenmemesi sinirini bozuyordu. Arkadaşları da onu dolandırılabileceği ihtimaline karşı uyarmıştı belki ama Jisung buna inanmıyordu.

Okulunu yarıda bırakma düşüncesi ailesini deliye çevirmiş, bu fikir aklından çıkana kadar odasına kilitlemişlerdi. Daha önce anne ve babası ona hiç bu kadar kötü davranmamıştı.

Kavga bile etmemişlerdi ki.

Üzülüyordu Jisung bu yüzden. Fikrinden vazgeçse de söylemiyordu. Kafası karışıktı ve her şey üst üste gelmişti. Üstelik Minho'nun tuhaf davranışları yüzünden gücenmişti.

Ona karşı tuhaf bir zaafı vardı Jisung'un. Herkesle iyi anlaşırdı ama Minho başkaydı. Onun yanında olunca gülmeden duramazdınız, kaos hayatınızın parçası olurdu. Bu haliyle seviyordu onu Jisung.

Şimdi davranışlarına anlam veremiyordu.

İki üç kelimeyle bir müddet dönmeyeceğini açıklamaya çalışmıştı ona. Ailesiyle kavgasından bahsetmemişti fakat Minho'nun işi çözeceğinden de emindi. Sesinden bile anlıyordu artık iyi olup olmadığını.

Aslında arkadaşlarından birini ortaya atıp ailesiyle konuşturmayı düşünmüştü ancak işe yarayıp yaramayacağına dair şüpheleri vardı.

Kadere rıza gösterip çocuk gibi cezasının bitmesini beklerken öyle mutsuzdu ki, bu gece olacakları hayal edemezdi.

Şimdi gergin uykusundan uyuşukça kalkarken odasındaki cama birinin tak tak vurmasıyla yerinde sıçradı. Gözlerini ovuştura ovuştura zar zor ayağa kalkıp penceresinin tülünü çektiğinde gözleri kocaman olmuştu.

Minho evinin önünde duruyordu.

Yalnız da değildi. Şoför koltuğundan ona sırıtan Hyunjin el salladı. Ama Jisung en çok, ikilinin arasından kafasını çıkartan Felix'e şaşırdı. Onun ne işi vardı ki? Pencereyi açtığında hala olup bitene anlam veremiyordu.

Felix kalın ve boğuk sesiyle "Yardım lazım mı?" diye sorduğunda üçünün de suratında haylaz bir gülümseme belirdi.

"Felix? Burada ne arıyorsunuz?" dedi şaşkın şaşkın. Arabanın farları yüzünden gözleri acıyordu ama o an bunu umursamamıştı. Günlerden beri ilk kez keyiflendiğini hissetti.

werewolf & hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin