"En üzüldüğüm şey gençlerin en güzel vakitlerini aptalca dertlerle geçirmekten yaşamaya fırsat bulamamalarıdır."
- Genç Werther'in Acıları -Neden mutlu şeylerin hep bir sonu olmak zorundaydı. Mutlu şeyler neden hep kısa sürerdi. Mutlu olmak neden bu kadar zordu ki?
Abimin ölümden dönmesinin üstünden daha bir hafta geçmeden şimdi de bu olanlar...
Mutfaktan içeri gittiğimde Berkay'ın ağzından köpükler çıkarak bayıldığını gördüm. Melike ve Melih, Berkay'ın etrafına toplanmıştı. Abim ise yerimden kalkamaya çalışıyordu ama canı acıdığı her girişimi başarısız oluyordu.
Kulağım çınlamaya başladı. Melike bana bağırıyordu. Hissediyordum ama duramıyordum. Elimdeki tepsi elimden kaydı. İçindeki yemekler etrafa saçıldı.
Böyle kriz durumlarını çok iyi yönetebileceğimi düşünürdüm. Ama şu an resmen transa geçmiştim. Uzuvlarım yok olmuştu sanki, hareket edemiyordum, düşünemiyordum...
Melih, Berkay'ı kucaklamıştı. Melike yanıma gelip sarstı. "Ayşe! AYŞE! Ayşe kendine gel!" dedikten sonra biraz olsu toparlandım.
Şimdi krizi yönetme zamanıydı. "Ee şey." diye söze başladım. "Melike sen abimle evde kal." dediğim zaman abim hemen itiraz etti.
"Hayır bende gelicem tabii ki!"
Abime baktım. "Abi daha iyileşmedin sen evde duracaksın." Melikeye tekrar döndüm. "Sen burada kal abimle. Bizde hastaneye gidelim."
Melike bir şey demedi, sadece başıyla beni onayladı. Bende ondan cevap beklemedim zaten. Hemen koşarak Melih'in peşine takıldım. Ben arabanın arka kısmına binince dizime Berkay'ı yatırdı ve kendisi şoför koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı.
Arabalara makas atarak ve kırmızı ışıkları yok sayarak son hızda hastaneye doğru gidiyorduk. Hızımızdan ve hastaneninde yakınlığından kaynaklı olarak çok kosa sürede acilden içeri girmiştik.
"SEDYE! SEDYE GETİRİN ÇABUK!" diye bağırdım otomatik kapıdan çektikten sonra. İki hemşire yanıma bir sedye ile geldi.
"Nesi var hastanın?"
"Bilmiyorum." dedim Berkay'ı sedyeye yatırırken. "Bir anda ağzından köpükler çıkmaya başladı sonra da bayıldı."
Hemşireden bir tanesi "Hakan Hocaya haber verin hemen! Müşahade odasına gelsin!" dedi ve sedyeyi bir kapıya doğru sürmeye başladı. Peşlerinden gittim tabii ki de.
Kapıdan içeri girerken beni durdurdu hemşirenin biri. "Sizi buraya alamam ve hastanın nesi oluyorsunuz acaba?"
"Ablasıyım."
"Anladım." dedi bakışları bir değişti gibi geldi. "Siz gidip hastanın girişini yapın biz burada onun için elimizden geleni yapacağız içiniz rahat olsun."
El mahkum başımı salladım ve kayıt yaptıracağım yeri aramaya başladım. Bulduğum zaman koşarak oraya gittim. "Buyurun nasıl yardımcı olabilirim?" dedi oradaki kadın.
"Ee şey. Biraz önce acilden kardeşimi getirdik. Ağzından köpükler çıkarken bayıldı bir anda. Hemşire gelip kaydını yaptırmam gerektiğini söyledi." diye durumu açıkladım.
"Anladım efendim. Hastanın kimliğini alabilir miyim?"
Hay ben böyle işin! Kimliği evde! O aceleyle almayı unuttum. "Şöyle ki bir anda böyle olunca o aceleyle evden çıktığım için kimliğini evde unuttum TC'sini söylesem yeterli olur mu acaba?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bozkurt Atış Poligonu
ActionBir hafta arayla anne ve babalarının ölümüyle yüzleşti o üç kardeş. Bütün evin yükü ortanca kıza kalmıştı. Peki kim miydi o kız? Ceren Ayşe Acar. Daha 15 yaşında önce babasının sonra da annesinin ölümüyle yüzleşemeden bir anda kendini evin annesi k...