Bir noktada birçok kişinin hiçbir şey yapmadan neden tüm ihtiyaclarının karşılandığı ve bu çıkarsız iyiliği hep merak etmişimdir ve maalesef bugünden itibaren gerçekler gün yüzüne çıkmaya başlıyor.
Ben Asel ismimi bal rengi olan gözlerimden alıyorum. 18 yaşındayım ve yaklaşık 7 yaşından beri çok güzel bir evde yaşıyorum . İstediğim her şey alınıyor benim ailem de dahil olmak üzere kimse işe gitmediği veya çalışmadığı halde hayatlarını devam ettirebileceklerinden daha fazlası olan bir para veriliyor.
Peki neden? Bunu babama sorduğumda zamanında çok çalıştıklarını ve çok para biriktirdiklerini söylüyorlardı. Tabii büyüdükçe böyle bir şeyin mümkün olamayacağını anlamak zor olmadı.
Sabah yine her zamanki gibi uyanıp elimi yüzümü yıkamak için odamda bulunan banyoya gidip suyu açtığım sırada annem "Aselim çabuk gelebilir misin? " diye beni çağırdığını duyup derhal odama gittiğimde annem ile babamın gözü yaşlı beni beklediğini görüp derhal yanlarına gittim ve ortalarına oturup ikisini de kollarımın altına aldım ve yerde olan bakışlarını bana çevirmelerini sağladım.
"Annecim uzun zamandır sürekli merak ettiğin, sorduğun biz bu paraları nereden kazanıyoruz diyordun ya işte sen yedi yaşındayken biz topraklarımızdan sürgün edilip buraya getirildik annecim. Bize seni"dediği sırada içeri üç tane adam girdi ve annem ile babam" hayır , kızımızı alamazsınız bırakın bizi! "diye feryat etmeye başladılar. Burada yaşayan aileleri bilirdim zaten 10 evden oluşan bir bölgede yaşıyorduk. Bu adamları daha önce görmedigime emindim ve şu an ne olduğunu anlayamıyordum. Sesler birbirine karışmaya , görüntüm giderek bulanıklaşmaya başladığında tek görebildiğim annem ile babamın adamlar tarafından sürüklenerek götürülmesiydi.
Gözümü açtığımda vücudumdaki uyuşuluk ile beraber nerede olduğumu anlamaya başlamıştım. Burası bulunduğumuz bölgede arkadaşlar ile beraber bizi eğitmek için gönderilen ekip ile kullandığımız eğitim için her türlü imkanımızı karşılayabileceğimiz ana eğitim merkezi dediğimiz yerdi .İçerisinde birden çok laboratuvar ve derslik bulunan okulumuz.
Yanıma baktığımda tüm arkadaşlarım ile beraber tek sıra halinde bizi yerlere bağladıklarını gördüm. Bizi bayıltıp ailelerimizden ayırıp neden hepimizi buraya getirdikleri hakkında bir fikrim olmaması ve şu an tüm arkadaşlarımın baygın, savunmasız ve anlaşılan bizleri getirirken yaşanan arbede sırasında şu an yanımda başını omzuma yaslamış Akın'ın başının kanıyor ve benim ellerimizi bağladıkları için hiçbir şey yapamıyor oluşum canımı sıkıyor ve kış ayında bizi kapattıkları bu derslikte hiçbir ısıtıcının olmamasıda büyük olasılıkla uzun süredir burada kalıyor olmamızdan dolayı artık ayak parmaklarımı hissetmememe ve vücudumun yavaş yavaş karıncalanıyor olması ise hipotermi geçirmek üzere olduğumu gösteriyordu.
Herkesin uyanmasını beklediğim yarım saatten sonra odada bulunan küçük pencereden havanın kararıyor oluşunu görmem artık ne kadar uyandığımı anlamasınlar diye ses çıkarmamak istesemde öncelikle hiç halim kalmadığı için Akının omuzumdaki başını omzunu kıpırdatarak uyandırmaya çalışmam ilk seferde sonuçsuz kaldı. Tekrar denediğimde yavaş yavaş kıpırdanmaya başlaması ile biraz kendine gelir gelmez bağıracağı sırada hemen sessizce uyardım ve susmasını sağlayıp etrafına bakması için işaret ettim. Ne dediğimi anlamış olacak ki hemen yanında yatan Duruyu ve yıllardır her şeyi beraber yaptığımız arkadaşlarımızı da aynı şekilde görünce panikle ayağı ile Duruya ulaşmaya çalıştı ve dokunabildiği kadarıyla yavaşca uyandırmayı başardı. Duru beni ve bana göre nispeten daha kötü durumda olan Akın'ı görünce o da Akın gibi bağıracağı sırada Akın'ın ikazı ile hemen sustu ve işaret ile o da yanındakini uyandırmaya başladı. Benim bagladıkları bulunduğum pozisyondan dolayı Durudan sonra olan arkadaşları göremiyordum ama bacak sayısana bakılırsa onumuz da buradaydık.
Artık açlıktan , susuzluktan ve soğuğun verdiği halsizlikten dolayı gözlerim yavaş yavaş kapanmaya başlamıştı. Etrafımdaki duyduğum fısıltılar ve saçlarımda hissettiğim eller ile tekrardan uyanmaya başladım.
"Emir uyanıyor galiba yavaş yavaş "diyen Akın'ın sesini sağ tarafımda hissediyordum ama ben bayılmadan önce sol tarafımdaydı. Kendilerini cözmeyi başarmışlardı anlaşılan. Gözlerimi açtığımda Emir tam karşımda korkulu ve bir o kadar da parlayan gözler ile bana bakıyordu. Kendime gelmeye başladığımı anladığında kalktı ve ikizi Tuğçe bu küçük yerde sırdaşım biricik arkadaşım yanıma geldi.Tam anlamıyla kendime geldiğimde hızlıca birbirimize sarıldık ve yaşadığımız şeylerden dolayı duygu boşalması yaşayıp ağlamaya başladık. Tam o sırada etrafımızdan gelen iç çekme seslerinden sadece bizim değil aslında hepimizin bu durumdan oldukça etkilendiğini birçoğumuzun ağlamasından anladım. Tuğçe ile birbirimizden ayrıldığımızda Duru'nun Akına odada bulduğu eşyalar ile pansuman yaptığını , Emirin en yakın arkadaşı Selim ile bir şeyler konuştuğunu Naz,Güneş, Ege ve Canın ise kendi aralarında sohbet ettiğini gördum. Tuğçe'ye başımı çevirip bakacağım sırada Emir ile göz göze geldik ve Emir kısık sesle "arkadaşlar lütfen herkes buraya gelsin bu durumu derhal konuşup bir şeyler düşünmeliyiz " dediği sırada aslında bizim tüm bu kendimizi sessiz konuşarak koruyabileceğimizi çürüten dersliğin hoparlöründen bir ses yankılandı.
Eveeet arkadaşlar umarım ilk bölümü beğenmissinizdir. Bunu benim anlayabilmem için lütfen yorum yapmayı ve yıldıza başmayı unutmayıııııınmnn.
Sizleri seviyorum ♥️
(Yeni bölüm yorum ve yıldız geldiğinde atılacak.)
YOU ARE READING
BEDEL
Teen FictionKendi ülkelerindeki savaştan sürgün edilip getirilen ailelere en iyi şekilde yaşamaları için her türlü imkan sağlanıyor. Peki karşılıksız mı? Karakterlerimizle çıkacağı bu yolda onlara ortak olmaya hazır mısınız?