Önceki bölümde:
Zaten neredeyse temizlemeyi bitirmiş oldukları laboratuvarı bırakıp içeri geçmek için benim arkamdan geliyorlardı.Ben beyleri çağırana kadar kızlar da yemekleri her iki kişiye bir konserve düşecek şekilde ısıtmışlardı. Can da aramıza katılıp yemeklerimizi yedikten sonra laboratuvara geçip hep beraber kalan pislikleri temizleyip pırıl pırıl yapmıştık. Başımıza ne geleceğini bilmiyorduk. Bu yüzden buradaki malzemelere ihtiyacımız olabilirdi. Hep beraber laboratuvarda ki kimyasal kokusundan rahatsız olduğumuz için diğer odaya geçip oturduk ve biraz dinlenmeye karar kıldık. Tam mayışmıştım ki yeniden hoparlörlerden ses geldi...
Hoparlörlerden gelen ses ile kapanmaya başlayan göz kapaklarımı tekrardan açtım. Ben de herkes gibi yerimde doğruldum ve hoparlörlerden tekrardan gelecek sesi beklemeye başladım. Yaklaşık beş dakikadır bekliyorduk ama hoparlörlerden açılma sesinden sonra tekrar herhangi bir ses gelmemişti.
"Yeter artık ! Ne yaptığınızı sanıyorsunuz. Sizi bekliyoruz kaç dakikadır ."
Emir'in bağırması ile hoparlörlerden kahkaha sesi gelmeye başladı.
"Hahahaha Emir sen her zaman böyleydin zaten. Ama unutma buradayken çok da bana karşı gelmek istemezsin. Sonuçta yemeğiniz az kaldı eğer beni karşınıza alırsanız birkaçınız buradan çıkamaz açlıktan soğuktan ölürsünüz. Hadi bakalım ben sizi tutmayayım. Ne de olsa çok işiniz var."
Bu sefer konuşan ses tanıdık bir sesti. Herkes birbirine bakıp anlamlandırmaya çalışırken Tuğçe gidip Emir'e sarılmış ve ağlamaya başlamıştı.
" Bu nasıl olur Emir. Yıllardır bizi bu adam büyütmedi mi şimdi böyle bir şeyi nasıl bize yapabiliyor. Biz ona yıllarca baba dedik. Gelmiş belki de birkacınız ölücek diyor."
Tuğçe hıçkırıklarının arasından konuşurken hepimiz hayrete düşmüş bir şekilde bakışıyorduk. Olduğum yerden kalkıp Tuğçe'nin yanına gittim bu sırada Selim de Emir'in yanına gidiyordu.
"Tamam kuşum. Kendine gel artık ne olduğunu bilmiyoruz . Böyle yaparak hiçbirimiz bir yere varamayız. Hadi gel elini yüzünü yıkayalım."
Tuğçe'nin koluna girip onunla beraber laboratuvarda bulununan tuvalete gittik ve elini yüzünü yıkamasına yardım edip klozetin üzerine oturttum . Kapıyı kapattıktan sonra "Tuğçe şu an ne yaşıyoruz neden yaşıyoruz bilmiyoruz. Ama ş öğrendiğimiz bir şey var ne kadar kabul etmek istesek de istemesek de maalesef baba dediğiniz adam az önce bizleri ölmekle tehdit etti. O yüzden toparlan ve bir an önce buradan çıkmaya bakalım. Hadi gel." Elinden tutup kaldırdım ve kapıyı açıp dışarı çıktık. Diğer bulunduğumuz odaya Tuğçeyle beraber Selim ile Emir'in yanına geçtik. Emir de duyduğu sözlerden dolayı oldukça üzgün oturduğu yere çökmüş yanında konuşan Selim'i umursamadan sadece yerde bir noktaya kilitlenmiş bakıyordu. Tuğçe yanına gidip sarılıp kulağına bir şeyler söylemeye başladı. Yaşadıkları şeyin kolay olmadığını bildiğim için onları biraz yalnız bırakıp diğer çocukların yanına geçtim.
"Onların babası yüzünden buradayız. İki gündür yaşattıkları yetmiyormuş gibi bir de adam bizi öldürmekle tehdit ediyo şaka gibi. Böyle işin içine s..."
Ege'nin Naz ve Güneş'e söylediği sözler beni hayrete düşürürken duymamış gibi davranarak gidip Naz'ın yanına oturdum.
"Eee nasılsın Asel o çok sevdiğin kankanın babası bizlere iki gündür ne yapıyor farkındasındır inşallah."
Ege'nin sözleri ile tekrardan şaşırdım." Sen ne söylediğini zannediyorsun. Sence o adam gerçekten baba olsaydı kendi çocuklarını da bizim yanımızda öldürmekle tehdit eder miydi? Onlar da böyle bir şey olacağını bilmiyorlardı. Bir daha saçma sapan konuşup gereksiz imalarda bulunma!" Sesimin biraz yüksek çıkmasıyla Emir'in ve Selim'in koşar adımalarla bize doğru geldiğini fark etmemle olası bir kavgayı önlemek adına hemen ayağa kalktım ve Emir'in önüne geçtim.
YOU ARE READING
BEDEL
Teen FictionKendi ülkelerindeki savaştan sürgün edilip getirilen ailelere en iyi şekilde yaşamaları için her türlü imkan sağlanıyor. Peki karşılıksız mı? Karakterlerimizle çıkacağı bu yolda onlara ortak olmaya hazır mısınız?