Önceki bölümde:
Tuğçe Selim'in sorusu ile tebessüm edip konuşmaya başlayacakken yanlarından gelen sesle başlarını o tarafa çevirdiler.
Ney doğru mu?
"Sabah yaşanan olaylar hakkında değerlendirme yapıyorduk. Önemli bir şey yok."
Tuğçe cevap veremeyince Selim kendini çabucak toparlayıp cevabını verdi. Hava yavaş yavaş kararmaya başlayınca artık buradan bugün de çıkamayacaklarını anlayıp kalan yemeklerini ısıtmaya başladılar.
"Asel, Emir kalkın hadi bir şeyler atıştırın sizde. Bu kalan son yemeğimiz. Artık çıkana kadar bir şey yiyemeyeceğiz. Hadi gelin."
Asel Tuğçe'nin sesi ile tek gözünü açıp etrafa baktı ve ne ara uyuduğunu hatırlamaya çalıştı.
"Ben ne zaman uyudum. Hiç hatırlamıyorum. Nasıl geldim buraya. En son Can ile konuşuyorduk."
"Ben getirdim seni. Can şifreyi çözmeye çalışırken sen çocuğun omzunda uyuya kalıp rahatsız etmişsin. Ben de seni aldım getirip yerine yatırdım."
Emir'in söyledikleri ile oldukça şaşırmıştım. Çünkü Can bana rahatsız olduğuna dair bir şey söylememiş. Hareketleriyle de bunu asla beli etmemişti.
"Hadi hadi. Uyuşuk uyuşuk davranmayın. Bak yemek biterse aç kalırsınız ona göre."
Tuğçe son sözlerini de söyledikten sonra kalkıp gitmişti. Ben de arkasından kalktım ve elimi yüzümü yıkamak için laboratuvara gittim. Can'a selam verecekken bundan da rahatsız olabileceğini düşünüp direkt tuvalete girdim ve olası bir kazayı önlemek için kapıyı da kilitledim. Ellerimi yıkadıktan sonra artık iyileşmeye başlamış olan elimdeki sargıyı çıkarıp sadece yara bandı yapıştırdım ve tuvaletten çıktım. Tam ben tuvaletten çıkarken Can da içeriye geçiyordu ki beni fark edip beklemeye başladı. Yavaş adımlarla yanına gittim.
"Günaydın uyanmışsın ."
Sözleri ile tebessüm ettim." Evet. Kusura bakma seni de rahatsız etmişim. Omzunda uyuya kalmışım. Keşke uyandırsaydın ben kalkar geçerdim içeri."
Can konuşacağı sırada odaya giren Selim ile durdu.
"Arkadaşlar eğer biraz daha geç kalırsanız gerçekten aç kalabilirsiniz . Kötü haber anlaşılan bu gece de burada kalacağız."
Selim'in hem konuşup hem başını Can'a doğru eğmesiyle Can başını sağa sola salladı. İkimiz de beklemediğimiz haber karşısında oldukça mutlu olduk.
"Hayır Selim yanılıyorsun çünkü maksimum bir iki saat sonunda özgürlüğümüze kavuşabileceğiz. Eğer bir aksilik olmazsa."
Can'ın söyledikleri ile Selim koştur koştur içeri girmiş ve herkese müjdeli haberi vermişti. Biz de arkasından yüzümüzdeki tebessüm ile içeri girdik.
"Can duyduklarımız doğru mu kardeşim bir kere de senin ağzından duyalım."
"Evet Ardacım eğer bir aksilik çıkmazsa doğru."
Haberin doğrulanması ile herkes bir kere daha mutlu bir nefes verdi ve kalan yemeklerini yemeye devam ettiler. Biz de Can ile bize ayırdıkları birazını yemiş oldukları konserveyi alarak yemeye başladık. Biz yemeye devam ederken önüme bir konserve bırakıldı.
"Ben doydum beraber küçücük şeyi yemeniz ikinizin de karnını doyurmaz bunu biriniz diğerini biriniz yesin. "
Artık Emir'in yardımlarını istemediğim için Can'ın önünde olan konserveyi önüme çekip Emir'in verdiğini de onun önüne ittim. Tekrardan elime aldığım konserveyi yemeye başladım bu sefer de. Yemeklerimizi yedikten sonra Can tekrar laboratuvara geçti. Artık hepimiz Can'ın söylediklerine karşın bir an önce kapıyı açmasını bekliyor ve gittikçe sabırsızlanıyorduk. Sabırsızlandığım için ne kadar rahatsızlık vermekten hoşnut olmasamda dayanamadım ve laboratuvara ben de geçtim.
YOU ARE READING
BEDEL
JugendliteraturKendi ülkelerindeki savaştan sürgün edilip getirilen ailelere en iyi şekilde yaşamaları için her türlü imkan sağlanıyor. Peki karşılıksız mı? Karakterlerimizle çıkacağı bu yolda onlara ortak olmaya hazır mısınız?