Önceki bölümde:
"Neyse sabah Tuğçe'ye söylersin ya da inşallah o zamana kadar şu şifre çözülür de bir an önce laboratuvara geçeriz. Can kardeşim hadi sen de gel yat gün aydınlanınca tekrar hep beraber kafa yorup bulmaya çalışırız. Çok yoruldun bugün . Nöbet tutmaya gerek yok. Ne olabilir en fazla sıkıştık kaldık burada."
En son Selim ile Emir'in konuşmalarını dinlerken yavaş yavaş uykuya daldım.
Gözlerimi açtığımda artık sabah olduğunu düşünürken etrafımdaki herkesin uyuması ve camdan gördüğüm karanlık ile halâ gece olduğunu ve günün aydınlanmadığını görüp yanımda bana sarılmış yatan arkadaşıma döndüm ve bende gözlerimi tekrar kapatıp uyumaya çalıştım. Tekrar gözlerimi açtığımda biraz daha uyumuş olacağım ki hava tam anlamıyla aydınlanmaya başlamıştı. Üzerimdeki Tuğçe'nin kolunu onu uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça üzerimden aldım ve karnının üzerine koyup aynı zamanda diğer tarafımda yatan Nazı da uyandırmadan yavaşça yerimde doğruldum.Oturup ayılmaya çalışırken karşımda masada oturan Emir'i gördüm anlaşılan o da tam olarak uyuyamamış olacak ki erkenden kalkmıştı. Kapıya baktığımda Can'ın da uyandığını gördüm. Ya da hiç uyumamıştı belki de. Dünkü sözlerinden sonra Emir'in yanına gitmek istemediğim için arkama yaslanıp gözlerimi kapattım ve dün neler yaşadığımızı başımıza bir gün içinde neler geldiğini düşündüm. Zaten gece de sürekli annemin ve babamın o halini görüp uyanmıştım. O yüzden daha fazla kendimi sıkmamak ve üzmemek için kalktım ve havanın soğuk olması ve özellikle sabah soğuğu olduğu için battaniyem ile beraber Can'ın yanına doğru yürümeye başladım.
"Günaydın herhalde hiç uyumadın gözlerin kan çanağına dönmüş. Hava da çok soğuk neden battaniyeni almadın?" battaniyemi ikimizin üzerine örtebileceğim şekilde yanına oturdum.
"Sana da günaydın. Evet hiç uyumadım baksana halimize içimden uyumak gelmedi.Biliyosun annem hamileydi dün merdivenden sürükleyerek indirdiler. Ne halde , durumu nasıl ? Hiç bilmiyorum"
Anlattıklarından sonra gözleri doldu başını yere eğdi. Yanına daha çok yaklaşıp sarıldım. Onunla beraber ben de ağlamaya başladım. Elimizden birşey gelmemesi ve artık burada durmaktan dolayı sinirlerimiz oldukça gergindi.Annesinin hamile olduğunu biliyordum. Ama kimseye söyleyemiyordu. Neden bilmiyorum ama ailelerimiz buraya yerleştikten sonra artık yalnızca çocuklarının biz olacağımızı ve başka çocuk sahibi olmanın yasak olduğunu söylemişler. Bunu da bana ben yedi yaşındayken Tuğçe ile Emir'i kıskanıp annem ile babama ben kardeş istiyorum diye ağladığımda anlatmışlardı. Bu yüzden kimse Can'ın annesi Semra teyzenin hamile olduğunu bilmiyordu. Sadece annem ile çok yakın olduklarından ve annemin kadın hastalıkları ve doğum doktoru olması sebebiyle gelip hamilelikten şüphelendiğini söylemişti . Çocuk sahibi olmanın yasak olduğu bu yerde haliyle hamilelik testi de alamayacağından bir umut anneme gelmiş ve annem de tesadüfen elinde bulunan testi vermiş ve hamileliği öğrenmiştik. Can da artık benim ağlamamla beraber doldurduğu gözlerini serbest bıraktı ve ağlamaya başladı. Kulağına yaklaşıp yavaşça
" sen canını sıkma sen annemi bilmiyor musun annem ne yapar eder Semra teyzenin yanında olur. Destek çıkar. Sen de ağlama ve bizi buradan bir an önce çıkarmaya bak. Eminim bir şeyler yememişsindir. Birşeyler getirmemi ister misin? Konserve gibi opsiyonel"sözlerim ile bana kafasını iki yana sallayıp gülümsemiş ,sıkıca sarılmış ve tekrardan kapıdaki şifreyi denemeye başlamıştı.
Yerimden kalkıp battaniyeyi onun omzuna tekrardan örttükten sonra yerimden kalktım ve Tuğçe'nin uyuyor olduğunu görerek mecburen masaya gidip oturdum. Masadaki konserveler den birini aldım ve yemeye başladım. Masada çıt çıkmıyordu. Ben konservemi yemeye devam ederken Emir'in bakışlarını üzerimde hissediyor ama dün ki kaba tepkisinden dolayı asla onunla konuşmuyordum. Yanımdaki sandalye çekildi ve Akın beni kolunun altına alıp elimdeki konserveden yemeye başladı. Onun bu hareketi üzerine dirseğimi karnına geçirdim ve salak arkadaşım gülmeye başladı. Onunla sürekli şakalaşırdık. Küçüklükten beri Tuğçe, ben , Akın ve Duru beraber oynardık. Hatta sürekli Akın bizimle oynadığı için Akın'ın annesi Ayten teyze maalesef çocuğunun gay olduğunu düşündüğünü söylerdi. Tabii daha sonra gelip bana Durudan hoşlandığını söylemişti. Ben de koştur koştur Ayten teyzenin yanına gidip gay değilmiş korkma bizim ki Durudan hoşlanıyor diyince kadının yüreği ferahlamıştı. Aklıma gelen anı üzerine yüzümdeki gülümsemeyle Akına döndüm ve sıkıca sarıldım saftirik arkadaşıma. Akından ayrıldığımda Emir Akın ile bana bakıyordu. Bu gözlerindeki ifade küçüklükten bu yana hiç değişmemişti. Biz ne zaman dördümüz beraber oturup oynasak hem bizi kıskanır hem de ben kız oyunları oynamam diyip yanımıza gelmezdi. Artık doyunca elimdeki konserveyi Akının önüne ittirdim ve ayağa kalkıp ne kadar istemese de elime bir konserve alıp Can'ın yanına gidip bıraktım ve Tuğçe'nin yanına ilerlemeye başladım.
YOU ARE READING
BEDEL
Teen FictionKendi ülkelerindeki savaştan sürgün edilip getirilen ailelere en iyi şekilde yaşamaları için her türlü imkan sağlanıyor. Peki karşılıksız mı? Karakterlerimizle çıkacağı bu yolda onlara ortak olmaya hazır mısınız?