Dağın arkasında kalan gün batımı manzarası ile dudaklarımda küçük bir gülümseme oluştu . Hafif serin esen rüzgar elbiselerimin uçlarını dalgalandırıyor, saçlarımı zarif bir çiçekmişcesine hareket ettiriyordu. Hayatımda huzurun tadını çıkardığım nadir anlardan biriydi; Onun yanında olmadığım tüm zamanları çıkarmak şartıyla.
Yanında nefes aldığım, benliğimi gösterebildiğim, yüzümdeki gülümsemenin solmasına izin vermeyen tek bir isim vardı : Herbert Boris Richardson. Richardson ailesi, imparatorluğun en güçlü dükalığından birisiydi. Boris ise dükalığın ikinci veliahtıydı. Yorucu eğitimlere, baskılara, ve yaşadığı savaş travmalarına rağmen her zaman koşarak yanıma gelir, beni neşelendirmek için her şeyi yapardı.
Aşkımızı saklı yaşamak zorundaydık... Çünkü ilişkimiz ortaya çıkarsa bu ikimiz için de acı sondan başka bir şey getirmezdi. Ben düşmüş aristokrat bir ailenin en küçük kızıydım. Ben Darla Annemarie McQueen. Babam Jason McQueen krallıkta çıkan isyanda rol oynadığı için halk önünde idam edildi. Ben, annem ve üç kız kardeşim soylu ünvanımızın ve bütün mal varlığımızın elimizden alınması şartı ile serbest bırakıldık. Ve sadece Darla olarak hikayem böylelikle başladı.
Boris ile 3 sene önce rastgele kesişen yollarımız, zaman ile farklı hislere evrildi. Önümdeki gün batımı manzarasının yerini onun yüzü alırken kalbime, tüm hissettiklerim bir yük gibi çöktü. Gözlerimi ağlamamak için sıksam da bu bir işe yaramadı. Bir tane, iki tane derken sayamadığım kadar gözyaşı kendini serbest bıraktı. Saniyeler öncesindeki huzur kendinden hiçbir iz bırakmayaraktan çaresizlik duygusuna kollarını açtı. 'Boris... neredesin?' Büyük bir umutsuzluğun pençesinde dört aydır haber alamadığım sevgilime seslendim... Ancak aldığım tek yanıt sessizlikti.
*****************************************'Annecim ben geldim.' Elimde annem için topladığım meyveleri doldurduğum sepeti masaya koyarken annemden cevap bekliyordum. 'Anne?' Yine cevap alamayınca kanımın damarımdan çekildiğini hissettim. Her zaman uyuduğu odanın kapısı ile bakışırken, adımlarım yere çivilenmiş bir şekilde duruyordum. O kapıdan içeriye geçtiğim anda karşıma çıkacak manzaradan o kadar korkuyordum ki saatlerce kapıya dehşet ile kitlendiğimi fark etmemişim bile.
Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ancak uzun bir zamanın sonunda küçük adımlar ile yavaşça kapıyı içeriye doğru itekledim. Sabah iş için çıkarken annemin bana veda eder gibi cümleler kurmasıydı belki de beni korkutan. Bir yerde okumuştum; insanlar bu dünyadan ne zaman göç edeceklerini hissederlerdi. Annem belki bana kendi ağzı ile söylemedi ancak alnıma koyduğu öpücük ve küçük tebessümü olacakların erken habercisi gibiydi.
Cılız bir ses ile anneme tekrar seslendim ama bu sefer cevap beklemiyordum. Gördüğüm sahne aylarca rüyalarıma girecek, nefesimi kesecekti. Annemin bembeyaz kesilmiş yatakta uzanan bedenini görünce anlamıştım asıl felaketimin başladığını.
Bu hayata tutunmamı sağlayan bir diğer isim... İsabelle Ann McQueen. Yıllar süren acısının ve hastalığının sonunda bugün sonsuz huzura ve ebediyete kavuşmuştu.
**************************************************Sizlere Boris için döktüğüm çaresizlik gözyaşından bahsetmiştim değil mi? Hayır. Asıl çaresizlik meğersem annenin soğuk bedenini hakkı ile evden çıkarıp gömememekmiş. Asıl çaresizlik bir anneye cenaze töreni bile düzenleyememekmiş. Düzenlese bile çağıracak kimsenin olmayacağını bilmekmiş.
En sevdiği ağaç olan söğüt ağacının yanında duran mezarına, her gün özen ile topladığım çiçekleri götürür, benim hissettiğim yalnızlığı hissetmemesi için uğraşırdım. Hayattayken onun için endişelenmekten başka elimden gelen bir şeyin olmamış olması içimde kendimin bile bilmediği bir öfkeyi büyütürdü. Beni tamamen yapayalnız bırakmasının üzerinden 28 gün geçmişti. Sabahları pastanedeki işime gider, akşam ise saatlerce mezarının başında beklerdim. Orada durduğum saatler boyunca annemin bana sarıldığını ve hüzünlü gözler ile beni izlediğini hissederdim. 'Tanrım... eğer cennet gerçekten varsa annemi de oraya al. Annemin bu hayatta yüzü gülmedi. Sürekli acı çekti ama artık mutluluğu hak ediyor. Tanrım... Annemin en azından orada huzurlu olmasını sağla.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Darla
Ficção GeralBen Darla Annemarie McQueen. Hayır. Ben artık sadece Darlayım. Ne bir soyismim var ne de bir ailem. Hayatımı mahveden o isyandan sonra derin bir kimseziliğe gömüldüm. Çevremde kimse kalmadı. Ben Darla. Her şeyini kaybetmiş, çaresezliğin için hayat...