dos

1.5K 82 79
                                    

Değişecek misin söyle,
Değişebilecek misin söyle,
Zalim

---

Kapıyı birkaç kez tıklattıktan sonra beklemeye başladım. Bu sırada eve bakınmak için arkama döndüm. Ben yokken pek diye bir şey değiştirmemiş gibi görünüyordu, yalnızca dış kapıyı siyahtan laciverte boyamıştı.

Tam arkam dönük halde etrafta gözlerimi dolaştırırken kolumdan tutup içeri çekilmeme önüme döndüm hızla. İsmail sırtarak beni içeriye çekiyor, diğer koluyla da kapıyı kapatmaya çalışıyordu.

"Hoşbuldum ya, insan bir hoş geldin der!" diyerek sızlandığımda kıkırdayarak beni kollarının arasında sıkıştırdı güçlü kollarıyla.

"Sen yabancı mısın kızım, her zaman hoş geldin. Ayrıca niye önceden bana haber vermiyorsun eşek?" hafifçe beni azarladığında sırıttım. Onun bu atarlanmış halleri çok komiğime gidiyordu.

"Sen yabancı mısın lan, gerek var mı haber vermeme?" derken gülerek göz kırpıyordum ona. O ise ona laf attığımı fark ettiğinde saçlarımı karıştırıp göğsüne çarptırdı bedenimi.

Beni kolunun altında kendisiyle beraber salona ilerletirken omzumun üstünü baş parmağı ile okşuyordu. Uzun zaman olmuştu, İsmailin kolunun altında uyuyakalmayalı.

Salondan sesler gelirken kaşlarımı çattım. "Hop, eve kız mı attın sen?" dediğime kahkaha atsa da cevap vermeden salona ilerlemeye devam etti. Kolunun altından çıkmaya çalıştım, izin de vermedi.

"Bak kızlar var, ama sen hepsini tanıyorsun zaten. Bak soldaki Emre, yanında da Ferdi var." dediğinde ona çok komiksin der gibi ters ters bakıyordum. En sonunda onun gülüşlerine gıcık kaptığımda diğerlerine doğru döndüm.

"Hoşgeldin!" diyerek Emreden önce ayaklanan Ferdiye gülümseyerek yanına ilerledim.

"Hoşbulduum." sıkıca sarıldığımda Emre bana kollarını önünde bağlamış halde bakıyordu. "E kollarını aç da sarılayım salak." söylendiğimde istemese de başka çaresi kalmamıştı. Dalga geçiyordu gerizekalı. Gülerek iki yana açtığı kollarının arasına girdim.

Koltuklardan birine yayıldığım anda İsmail bana sorusunu daha doğrusu cevabını bildiği sorusunu yöneltti. "Burdasın lan değil mi artık?" başımı salladım hızla. Bu cevabımdan hepsi memnun olmuş olacak ki gülümsüyorlardı.

"Bir dakika, ben o postun altında birini gördüm." önce anlayamasam da sonra bahsettiği kişinin Kenan olduğunu anlayınca gözlerimi sıkıca yumdum. Sevgili, manita zımbırtıları..

"Kenan." diyerek göz kırptı Ferdi de soruyu soran Emreyi onaylayarak. Bense hala gözlerim sıkıca kapalı başıma gelecekleri bekliyordum.

"Evet, cevap bekliyoruz sevgili Alev. Isimleri de uyumluymuş ha, Kenan, Alev. Güzel beğendim." diyerek güldü İsmail de. Öyle birşey yok ki!

"Ya, yemin ederim bir şey yok aramızda. Sadece İtalyada çok yakındık, en yakın arkadaşımdı." İsmail bana sanki ona ihanet etmişim gibi bakıyordu şimdi de. "Hain, backstabber seni." diyerek kafasını diğer tarafa çevirdiğinde çaresiz, gülmeye başladım.

"Ya İsmail, sen benim birinci, ilk en en en en en yakın arkadaşımsın!" durumu düzeltmeye çalışırken daha da batırdığımı hissediyordum nedensizce. Aslında o da biliyordu, bendeki yerinin arkadaştan öte olduğunu. Herşeyimi, her yediğim boku ilk o bilirdi, bende onunkileri tabii.

"Tamam, sus."

"İnanalım mı? İsmail!" Emrenin İsmailden onay istemesine karşılık İsmaile baktım bende çaresizce. "İnanalım bakalım, ne çıkacak sonundan?" ima ile bana bakarken yüzümü ovuşturdum sinirle.

oyunbozan | mert hakan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin