veintidòs

472 59 84
                                    

Hepinizi çokça özlediğim için çokça yorumlar da bekliyorumm🤍

İyi okumalar🫶🏻
__________________________________

"Oğlum kafayı sıyıracağım, gözlerimin önünde içti ya." hastane koridorunda dört dolanırken İrfana sitemle söylediklerimden sonra bana baktı çaresizce.

"Lan ben ne bileyim, biliyorsundur diye düşünmüştüm. Kardeşimin bu kadsr salak olmadığını düşünmüştüm amına koyayım. Bir tek Alev yapar zaten bunu. Şaraba alerjisi olduğunu bildiği halde koca bir şişeyi bir tek Alev diker kafaya." dedikleriyle biraz daha sakinlesem de ofladım.

Bir şey olacak diye ödüm kopuyordu resmen.

Gözlerimin önünde şaraba alerjisi olduğunu bilmesine rağmen içmesine izin vermiştim. Ben nasıl bilmezdim böylesine önemli bir bilgiyi?

Gecenin bir yarısında biz bir şeyleri açıklığa kavuşturmaya çalışırken her dakika her sözünden sonra yudumladığı şarabına rahatlıkla bakmıştım alerjisi olduğunu bilmeden.

Hem de içimde beni affetmesinin huzuru, daha fazla onsuzluğa dayanmamın gerekli olmadığının rahatlığı vardı.

Bir ara yere düşürüp kırdığı şişe bir yerlerini kesmiş mi diye düşünüp delirirken yanına gitmeye bile korkmuştum bana kızacağından ötürü. Ki zaten yanına yaklaştırtmamıştı. Kesiği de yoktu.

Yaklaşık on beş yirmi dakika daha bakıştığımızı, konuştuğumuz hatırlıyordum.  Yarı sarhoş yarı ayık ama ne dediğini bilirken beni affettiğini söylediği sırada aniden hemen soluna doğru düşen kafası ile sertçe yutkunmuştum.

Boynunda beliren kızarıklıklar, yer yer kabarmalar ile herhangi bir alerji olduğuna kanaat getirmiştim. Ama aklıma şaraba alerjisi olabileceği hiç mi hiç gelmemişti.

Onun bayılmış olduğu gerçeği beynimi zonklatırken nedenini düşünmeye çalışarak bir çırpıda kucaklamıştım hafif bedenini. Neredeyse uçarak hastaneye geldiğimde hemen İrfanla Gözdeye haber vermiştim.

Hemen en son ne yediğini ya da içtiğini soran ikilinin benden şarap kelimesini duymasıyla nefeslerinin kesilmesi bir olmuştu.

Yüreğim ağzımda bir gece geçirmiştim hastanede resmen.

Fazla kızmadan kızmayı da aklıma kazıdım bu sırada.

Sinirle solurken perde açıldı. Acilin ortasındaki bir yatağa almışlardı, serum ve bilmediğim birkaç iğne yapmışlardı. Duyduğum tıkır tıkır sesle hızlıca arkamı dönüp İrfan, Gözde, İsmail gibi onun yattığı yatağa doğru döndüm.

Hemşire bizim olduğumuz tarafa doğru helirken İrfanın yanına yaklaşıp kadına baktım beklentiyle. Şu an onun ağzından çıkacak birkaç iyi kelimeye muhtaçtım resmen.

"Durumu stabil, midesini yıkadık, serum ve iğne etki etmeye başlıyor. Yarım saat sonra uyanmasını bekliyoruz." dediğinde bir nebze de olsa rahatlamıştı içim.

Derin bir nefes alarak İrfana baktım. O da aynı benim gibi rahatlamış, üstünden bir yük kalkmış halde Gözdenin yanına ilerlerken bende koltuklardan birine çöktüm.

Yüreğimdeki yük biraz daha hafiflese de korkum hiç azalmamıştı. Susmayan sesler sanki bir koro olmuş, bana kötü senaryoları okuyup duruyorlardı.

-

Dualarımı dilimden düşürmeden iki saattir bekliyordum sabırla. Bu saniyeye kadar. Doktorun yakasına yapışmak istiyordum.

Yarım saat dediği süre dört katına çıkmıştı. Ve benim beynimdeki sesler susmak bilmiyordu hâlâ.

Yatağın ucunda oturmuş, bembeyaz, delirtme garantisi veren hastane duvarını izliyordum.

İrfan beş defa, Gözde de sayamadığım kadar çok kez almaya çalışmıştı beni. Gidememiştim.

Kendimi suçlamaya başlamıştım artık. Eğer ben göz kulak olsaydım, ya da yeter bu kadar deseydim olmayacaktı bunlar belki de.

Çaresizce burnumdan solurken içimi çektim ağlamaklı bir sesle. Titrek nefes alış verişim odada yankılanan nabız ölçen cihaz haricindeki tek sesti.

-

"Mert?"

"Mert?"

"Mert."

"Mert!"

"Nefes almıyorsun be sen!" kulağımda yankılanan tanıdık, özlemimin sahibinin sesiyle gözlerim aralandı sırtımı dayadığım duvardan kaldırırken.

"Uyanmışsın!" heyecanla ayaklanıp onun yanına giderken o bana hala derin derin nefeslerle bakıyordu.

Salak salak gülümseyişimin arasından istemsizce bir mutluluk nidası kaçıverdi. O buna gülerken bende yanına yaklaştım hemen. Göz temasını kesmeden yanında durup ellerimle yüzünü kavradım.

Avuçlarım arasındaki yüzünün her bir milimini öpmek için yanıp tutuşsam da sonraya bıraktım bu isteğimi doya doya yapabilmek için.

"Otursana." dedi gözlerindeki yorgunluğun üzerine adeta bir perde çekip yerine parıl parıl parlayan yıldızlar yerleştirerek.

"Çok korktum, seni gözümün önündeyken kaybettim sandım. Alev, çok korktum.." dediklerimi gülümseyerek dinlerken elini kaldırıp işaret parmağında nabız ölçen alet olan eliyle elimi sardı.

"Buradayım, sende buradasın."

"Buradayım, hiç gitmeyeceğim." dedim alnına yaklaşıp sıkı bir öpücük kondururken. Eğildiğim yerden doğrulup ona yukardan bakmaya devam ettiğim sırada bana baktı gülümseyerek.

"Yanıma yatsana." ona tereddütle baktığım sırada sorun yok anlamında başını iki yana sallayıp gelmemi işaret etti. Onu ikiletmeden yanına yaklaşıp bana açtığı alana uzandım.

Yatakta yavaş hareketlerle bana doğru yan döndüğü sırada benim zaten ona dönük olan bedenime sardı kolunu hafifçe.

Kokusu burnuma yeniden buram buram dolarken gülümsedim. Simsiyah gözlerine bakarken elini kaldırıp yanağıma koydu. Baş parmağıyla yeni çıkmaya başlayan sakallarımın üzerinden okşadı yanağımı.

Uzun bir süre usanmadan dakikalarca birbirimizi izledik. Arada bir kapanan, saniyesinde geri açılan göz kapakları onu zorluyordu.

"Yorgunsun, uyu yavrum." başta başını iki yana reddederek sallasa da sondaki seslenişim ile gözleri parıldayarak gülümsedi.

"Mert.." gözleri kapalıyken gülüyordu. En sevdiğim şeyi yapıyordu. Bende gülümsedim heyecanımı bastıramadan.

"Söyle güzelim." saçlarıma geçirdi elini, parmaklarıyla taradı her bir saç telimi. Şakaklarıma kadar okşadığı için mayışarak onu izlemeye devam ettim.

"Affet güzelim, affet." dedim aklıma doluşanlarla. Gözlerini araladı. Gülümseyerek bana baktı.

"Seni ben çoktan affetmişim ki, affetmeseydim burada olmazdın zaten." dedi bana biraz daha sokularak. Dudaklarım yukarı kıvrılırken bende ona yaklaştım.

Yüzlerimiz arasında milimetreler kalmışken vişne dudakları dudaklarıma değdi. Yavaşça dudaklarıma sürtünüp altı üstten ayıran dudakları burnuma değdi. Tüy kadar hafif öpücüğünü bana bahşettiğinde dudaklarıma denk gelen çenesine bir buse kondurdum.

Gülümseyerek aşağı indi, dudaklarını dudaklarıma bastırdı sıkıca.

Sanki beni öperken gülüyordu.

Kalbi gülüyordu.
_________________________________

Bu bolumu yazmam o kadar uzun surdu ki
Tebrik ediyorum kendimi

Bu arada beklettigim icin ozurler diliyorum🙏

Sınır 50🫶🏻







oyunbozan | mert hakan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin