ocho

901 66 129
                                    

Geri dön, geri dön

Ne olur geri dön

Uzanıp tutuver elimi bir gün

Utanır, diyemem, ne olur geri dön

---

Mert benimle iki gündür tek kelime etmemişti, göz temasından dahi kaçınmıştı.

İki gündür bende cidden ruhsal anlamda büyük bir çöküş yaşıyordum.

O günden sonra Barışla da hiç konuşmamıştım, ben konuşmak istememiştim yani.

Asla onunla ilgili hoşlantı gibi bir düşüncem yoktu, ama herkes tarafından öyle anlaşılmıştı.

En çok Mertin bana davranışları canımı yakmıştı, haklıydı.

Arkadaşça olduğunu düşündüğüm, -öyle olan- bir kahvenin nelere mal olduğunu düşündükçe ağlayasım geliyordu. Belki de ben onu sadece arkadaş olarak gördüğüm için bu kahveyi o anlamada anlamak hiç aklıma gelmemişti.

Yataktan çıkmıyor, sadece yemek yemek ya da ihtiyaçlarımı gidermek için kalkıyordum.

Yayınlarda genelde muhabirliği ya da sunuculuğu tercih etmemeye çalışıyor, yüzümü göstermemeye çabalıyordum.

Gerçekten kötüydüm çünkü.

Kötü olmamın sebebi de Mertle böyle olmamızdı. Bunu beklememiştim, beni bu kadar etkileyeceğini hiç düşünmemiştim. Ama ben bağlanmıştım hiç farkında olmadan, fazlasıyla.

Mertin eksikliğini hep yanımda olsa bile hissedecektim çünkü gerçekten onun zihninde ona yakın olmadığımı biliyordum.

Saat dokuza yaklaşıyordu, aşağı indim biraz bacaklarımı hareket ettirmek için. Inmişken yüzüme de bakmak istedim antredeki aynadan. Ne kadar berbat halde olduğumu görmek için bakmak istedim.

Çökmüş göz altları, ten renginden dolayı pek de belli olmayan ağlamaktan kızarmış burun ve yanaklar, yara olmuş dudaklar.

Küçükken, yani aşık olmadığım zamanlar, böyle kızları görünce ne gerek var bir adam için kendini harap etmeye derdim. Yaşamayınca bilmiyormuş demek ki insan. Adım gibi emindim ki, o zaman şimdiki beni görseydim yine aynı şeyi derdim; ne gerek vardı kendini bu kadar üzmeye, bir adam için.

Şimdi bana Mert Hakan için üzülmek kötü bir şey gibi gelmiyordu ama ona erişemeyeceğimi bilmek kötü bir şey gibi geliyordu.

Hatta sırf onun için bile üzüldüğümü bilmek de bazen mutlu ediyordu beni, üzüleceksem sadece ona üzülebilirim diyordum. 

Kulaklıklarım sağ elimde, iki gündür hiç açmadığım telefonum da sol elimde verandaya doğru gittim. Çıplak ayaklarımla mermerden tahta zemine geçince ayaklarımın ısındığını hissettim. Verandanın en köşesindeki salıncağa ilerledim. Kulaklıklarımı takıp bulduğum ilk ve sanırım normalde dinlediğime göre en neşesiz, depresif, yorgun şarkıyı seçip kulaklarımı müziğe bıraktım, Sezen Aksu çalıyordu. Gözlerimi yumdum, uyumaya çalıştım.

-

Mert'ten

Ben eksiktim. 

Vücut parçalarım her anlamda tam ve sağlıklı olsa da ben eksiktim. Ruhsal anlamda.

Bunu üç ay önceye kadar anlayamayacak bir adam olsam da bana bunu fark ettiren bir kadın vardı. Ve şimdi o kadın eksikti bende. Yanımdaki varlığı ile bile bana bunu hissettirmeyi beceren kadın, şimdi yanımda değildi.

oyunbozan | mert hakan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin