prolougeYakut Koleji, ülkenin zirve liselerinden biridir. Öyledir ki başka şehirlerden zengin ailelerin çocukları bu okula gönderilir. Bu okuldan mezun olanların hiçbirinin kötü bir üniversiteye gitme ihtimali yoktur. Tabi, okulun katı kuralları ve disiplininden dolayı bu okuldan mezun olmak o kadarda kolay bir şey değildir. Eğitim sisteminden tut disiplinine kadar her şey çok katıdır ve öğrenciler en küçük hatalarında okuldan atılma tehdidiyle karşı karşıya kalırlar.
Öğrencilerden konu açılmak gerekirse, okulda iki farklı tür öğrenci bulunur. Zengin kökenli ve burslu öğrenciler, okulda farklı bir muamele görmez. Zengin öğrencilerin aileleri her ne kadar okula bağış yapsa da bu öğrencilere özel bir yaklaşım asla bulunmamaktadır. Ayrıca öğrencilerin arasında bile zengin ve fakir ayrımı gibi bir şey söz konusu değildir. Her okulda olduğu gibi ufak sorunlar olsa da aradaki statü ayrımından dolayı kaynaklı şeyler değildir.
Kolejin kendine ayrı bir ilkokulu, ortaokulu ve lisesi vardır. Öğrenciler ilkokuldan başlayarak disipline edilir ve liseye kadar bütün ihtiyaçların karşılanması sağlanır. Ortaokul ve Lise yurtları ayrıdır, haliyle İlkokul ve Ortaokul binası Lise binasından küçüktür. İlkokul ve Ortaokulda pek burslu öğrenci imkanı olmasa da Lisede bunun için bir sürü imkan sunulur. O yüzden haliyle kalabalıktır.
Yakut Kolejin eskilerden bu yana çoğu devlet adamında ve ünlü insanlarda emeği olduğundan dolayı, bazı aileler yıllardır bu okula çocuklarını gönderirler. Beyazıt, Altınok veya Gönültaş gibi ülkedeki yüzyıldır ünlü firmalara sahip olup zengin ailelerde nesillerdir bu yerde eğitim görür.
Zengin ailelerden bahsedilmişken, Değirmenci isminden bahsetmemek ayıp olur. Kendileri zamanında Osmanlı Padişahına hizmet vermiş bir fırıncıdır. Yüzyıldır ülkenin en zengin şirketlerinden biridir. Zamanla büyüyüp kendi fabrikalarından un mamulleri için malzemeler çıkartıp ülkenin dört bir yanına fırınları koymuş, kendi şirketlerini açıp fırıncılıktan çok farklı bir seviyeye çıkartmışlardır. Şirketleriyle birlikte yurtdışına da ünlerini Türkiye Fırını olarak salmışlardır.
Bir yandan ise Değirmenci'lerden sonra, hatta daha yeni sayılabilecek bir aile vardı. Altınbaş Holding, giyim sektöründe çığır açan yeni bir firmaydı. Çokta yeni sayılmasa da başka şirketlerin arasında öyle kalıyordu, her ne kadar açılmasından 50 yıl kadar geçse dahi... Önce şirketler birliğinde sadece ufak yan bir şirketken sonradan sıradaki kişinin yönetime geçmesi ile tekrardan kurulup bugüne gelmişlerdi. Onlarda birkaç nesildir bu koleje çocuklarını yollamaktaydı.
Çokta rakip firmalar değillerdi, ve böyle bir sürü aileden çocuklar sayılabilirdi. Kimilerinin ailesi şirket sahibi olmasa da önemli bir milletvekili veya yurtdışında nam salmış bilim adamının akrabası çıkabiliyordu. Ama genel olarak zengin ailelerde şirketler ve holdingler yaygındı.
Değirmenci Holding'in Kurucu ailesinden ve Başkanı'nın en büyük kızı olan Aslı Değirmenci, ortaokuldan beri burada eğitim görmekteydi. Zengin olduğu halde pekte sıkı bir tutum beklenmemesi gerektiğini düşünen kişilerin aksine Aslı başından beri derslerine, okuluna ve disiplinine özen gösteren biriydi. İlkokulda evden eğitim gören bir çocuğun bu kadar kolay okul ortamına adapte olabilmesi alışagelmedik olsa bile bu kız, başından beri zirvedeydi.
Öte yandan Altınbaş Ailesinden Kerem Altınbaş, ilkokuldan beri bu okuldaydı. Kendisi öğretmenlerine karşı olan tutumu ve karakteri ile öne çıksa da, dersler ve aktiviteler konusunda ondan iyi kimse yoktu. Tabi, ortaokulda okula gelen Aslı ile zirvedeki yeri mahvolmuştu. Kendisi kolayca birinciliği kazanırken, artık kendine bir rakip gelmişti. Bu rekabet, okula çabucak yayılmıştı. Öyle ki bu çocukların alay konusu olması da çok uzun sürmemişti.
Kolejin Aslı ile Kerem'i olarak tanınan bu ikili, liseye geçtiklerinde ise daha farklı şeylerle karşılaşacaklardı. Birbirlerine olan hırsları bir şekilde başka duygulara evrilecek, yetişkinliğe atılan adımlarda çeşit çeşit şeyler yaşanacaktı. Birbirlerini sadece rakip olarak gören bu basit yaklaşımları, zamanla değişecek ve bütün basitlikler bir karmaşaya yol açacaktı.
"Aslı ile Kerem Hikayesinde, ikisinin de sonda yanarak öldüğünü biliyor muydun?"
"Öyle. Önce Kerem yanarak ölüyor, sonra da Aslı peşinden kül oluyor."
"Bu, bir yandan bizim, elinde sonunda birbirimizi yakacağımızı göstermiyor mu?"
"Belki öyle, belki böyle. Ama şöyle ki ben sonunda yanmak olsa bile zirvede kalacağım."
"Öyle mi diyorsun?"
"Evet."
"Bu sonunda beni de yakmak demek olsa bile mi?"
"Evet."
-
Aslı Değirmenci
Kerem Altınbaş
Başak Soylu & Fatih Gökmen
evett daha önce yazdığım hayran kurgulardan farklı olarak böyle bir düz kurguya atıldım eğer ki hatalarım varsa affola
tam bir academic rivals to lovers kurgusuyla karşınızdayım çok fazla kurguda rahatsız olabileceğiniz psikolojik rahatsızlıklar bulunabilir eğer ki bunlardan etkileniyorsanız okumaktan kaçınmanızı öneririm
sürekli hastaneden git gel yaptığım bir dönemde yayınlamak ne kadar akıl karı bilmiyorum fakat elimden geldiğince sık sık bölüm atmaya çalışacağım tabi okunmaya başlarsa...
başlangıçta pek bir okunma geleceğini sanmam ama ben yine de yayınlamaya özen göstereceğim panoya sabitlediğim linkten kurgu için hazırladığım playliste ulaşabilirsiniz ayrıca kurguyu okudukça uyduğunu düşündüğünüz şarkıları söylerseniz bende seve seve playliste eklerim <3 umarım beğenirsinizz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kırık çatılar
Teen Fiction"Beni yenmenin imkanı yok. Bunu düşündüğün anda, zaten yenildiğini kabullenmelisin." "Kimseyi yendiğin falan yok Aslı. Kendini kandırdığın bu küçük oyunda sana sadece eşlik ediyorum." "Peki, bu oyunda bile ikinci kalabilmeyi nasıl beceriyorsun?" Ker...