Kar Beyazı

556 39 172
                                    

Uyarılar: Fluff

Yatağında öylece uzanmış, boşluğa bakıyordu.

Tıpkı sabahtan beri yaptığı gibi.

Telefonu yanı başında duruyor, arayan olunca sadece adına bakıp sessize alıyordu.

Bugün kimseyi konuşmaya değer görmüyordu Faruk.

Duyduğu minik adım sesleriyle bakışlarını odanın kapısına çevirdi. Kedisi Mita bütün yayvanlığı ile salına salına gelip yatağa çıktı. Önce dibine kadar gelip minik patisiyle yanağını dürttü. Tepki alamayınca da koynuna kıvrılıp başını boynuna yasladı.

Onun yumuşak tüyleri tenini gıdıklarken iç çekti dertli bir şekilde.

Kendisini toplumdan soyutlamayı bırakalı yıllar olmuştu halbuki. Şimdi bünyesini aynı his, yabancılık hissi sarmış, onu bütün gün bu odaya mahkum etmişti.

Kimseyle konuşmak istemiyor, kimseyi görmeye tahammül edemiyordu. Odasından sadece yemek yemek ve Mita'nın mamasını koymak için çıkmıştı. Üzerinde hala dün gece uyumak için giydiği beyaz  sweatshirt ve siyah eşofman vardı.

Depresyon, yıllar sonra ona bir selam çakmış, tatil gününün içine etmişti.

Mita koynunda mırlarken cama baktı başını çevirmeden. Lapa lapa kar yağıyordu, İstanbul kar beyazıydı.

İzmir'de hiç kar yağmaz, yağsa bile tutmazdı. Bundan sebep, çocukken karda oynamanın zevkini hiç yaşamamıştı Faruk. Elleri donana kadar kar topu oynamamış, bembeyaz zeminde yuvarlanmamış, kardan adamları ise sadece çizgifilmlerde görmüştü.

Şimdi dışarısı bembeyazdı, ama onun çıkıp da eğlenecek hayat enerjisi yoktu.

Telefonunun ekranı yeni bir çağrı ile aydınlanınca tuttuğu nefesini verdi bıkkınlıkla. Mita'yı rahatsız etmemeye özen göstererek telefonu eline alıp ekrandaki isme baktı.

Belgin Arıyor...

Bütün bedeni sanki elektrik çarpmış gibi ürperirken hızlıca doğruldu yataktan.

Garibim Mita da beklemediği anda ters takla atıp sırt üstü düşmüş, olayları algılayamayınca öyle kalakalmıştı.

Telefonun ekranıyla birkaç saniye bakıştı Faruk. Açsa mıydı? Açmazsam ayıp olur diye geçirdi içinden, sanki sabahtan beri yedi sülalesini meşgule atmamış gibi.

Kapanmaya yakın son anda açıp kulağına götürdü telefonu. "Alo," Sesinin bıkkın çıkmamasına özen göstermişti.

"Faruk! Karı gördün mü, her yer bembeyaz!"

Genç kızın çocuksu sesi, hevesi, bıcır bıcır konuşması bile yetmişti Faruk'u gülümsetmeye.

"Gördüm..." Mita'nın sırt üstü ölü gibi yattığını görünce küçük bir panik atak geçirip tek eliyle avuçlamıştı kedinin bedenini. Kaldırıp kendisine çevirdiğinde hala hayatta olduğundan emin olup yatağın diğer ucuna adeta fırlattı yüzüne masum bakışlar atan hayvanı.

Belgin onun suskunluğunu umursamadan aynı hevesle konuşmaya devam etti. "Hadi dışarı çık, biraz dolaşalım!"

"Ne? Bu saatte mi?"

"Saat daha geceyarısı olmadı ki." Sesinde ufacık bir kırılganlık sezince pişmanlık sardı bedenini. Bir eliyle yüzünü ovuşturdu.

"Tamam... Çıkalım."

Hattın diğer ucundan bir kıkırtı duyuldu. "O zaman yarım saate kapındayım."

"Ben alırdım seni-" Telefonun kapandığını duyunca iç çekip gülümsedi. "Deli kız...

Alternatif FarBel hikayeleri 🌹✨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin