Bölüm - 2

10 2 0
                                    

Yolculuk en az üç saat sürmüştü. Bu süre boyunca ön koltuktaki iki adam hiç konuşmamış, yol boyunca dışarıyı izlemişti. Malum benim de ağzımda bir kumaş olduğu için istesem de konuşamıyordum.

Araba durduğunda geldiğimizi anlamıştım. Öndeki adamlar arabadan indiler fakat beni almadılar. Uzun bir bekleyişin ardından ayak sesleri duydum. Doğru düşünüyorsam tam olarak dört kişi geliyordu.

Bir kadın kapımı açtı. Bu kadın saçları ve makyajıyla Winx'deki Stella'yı andırıyordu. Tıpkı Stella gibi sarı uzun saçları vardı. Boy olarak uzun bir kadın değildi. En fazla bir altmış olabilirdi.

"Hemen kızı çözün." dediği anda iki adam bana doğru yaklaşıp ayağımdaki bağı çözdü.

Bu kadın yetkili birine benziyordu, sorularımı ona sorabilirdim.

En sonunda adam ağızımdaki kumaşı çıkardığında rahatlamış hissettim. Ağzımdan istemsizce oh sesi çıktı. Karşımdaki Stella'ya benzeyen kadın beni hızlıca süzdü. Zaten yeterince dolgun olan dudaklarını daha da dolgunlaştırdı ve kafasını aşağı yukarı salladı. Sanki yüzünde beğenme ifadesi var gibiydi.

"Hadi gel." dediğinde arabadan çıktım ve etrafıma bakmak istedim.

Şu an ormandaydık. Bir tesise geleceğimi biliyordum ancak bu kadar büyük olacağını tahmin etmemiştim. Neredeyse bizim örgütümüzün tesisinden daha büyüktü. On beş katlı olduğuna bakılırsa içeride en az iki yüz elli oda bulunması gerekiyordu.

Stella beni içeriye götürmek yerine bahçede gezdiriyordu. Bana kalırsa sorularımı sormak için en doğru an buydu.

"Stel-" kendimi hemen durdurdum ve düzelttim. "Yani şey-" Tekrar kendimi durdurmak zorunda kaldım. Bu kadının adını bilmediğim için nasıl seslenmem gerektiğini bilmiyordum.

"Deniz diyebilirsin." dediğinde kafamı salladım.

"Neden buradayım?" dediğimde katı yüzünde biraz da olsa gülümseme yakalayabilmiştim. Kafasını aşağı eğdi ve tebessümüne devam etti.

"Bunu açıklamak bana düşmez." diye konuyu kestirip attı. Yolumuza devam ederken benim aklımda hala sorular vardı ve bu sorularımı sormaya niyetliydim.

"Peki kime düşer?" diye sorduğumda bu kez hiç cevap vermedi. Sadece önüne bakarak devam etmeyi seçti. Benim sinirlerim iyice tepeme geldiğinde artık sessiz kalamayacak durumdaydım.

"Bana bak artık Derin midir Deniz midir bilmiyorum ama..." dediğimde yüzü tamamen değişmişti. Benim böyle konuşmamı beklemiyor gibiydi.

Hızla cümlemi devam ettirdim. "...beni hem buraya getiriyorsunuz, size zorluk falan da çıkarmıyorum bu arada. İstesem çıkarırım hiç şüpheniz olmasın. Hem de bir açıklama yapmaktan acizsiniz. Ya bir kendinize gelsenize. Ağabeyim burada olduğumu öğrenecek ve beni almaya gelecek. Kime bulaştığınızın farkında değilsiniz." dediğimde Deniz iki kolumdan nazikçe tuttu ve sıcak bir gülümsemeyle cevap verdi.

"Bak ben de işimi yapmaya çalışıyorum." dediğinde sinirlerim daha da tepeme binmişti. Ellerimi saçlarımın arasına soktum ve gökyüzüne bir bakış attıktan sonra tekrar konuşmaya devam ettim.

"Ya bir kes sesini artık. Ne işinden bahsediyorsun. İstersem hepinizi satın alırım, tek bir sözümle..." Bu cümleyi devam ettiremezdim. Şu an karşımdaki kendini beğenmiş kadına "Tek bir sözümle hepiniz ölürsünüz." demek istiyordum ancak kimliğimi açık edemezdim.

Meraklı bir şekilde bana bakarken beklediğim soruyu sordu. "Tek bir sözünle ne olur? Yoksa bizi kovdurtur musun? Ah çok üzülürüm yapma ama öyle." diye dalga geçtiğinde beni gaza getirip ağzımdan laf almaya çalıştığını anlamıştım.

SAF KÖTÜLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin