2. BÖLÜM: TETİKÇİ

5 1 2
                                    

Silahımı kavradım, neler oluyordu? Durduk yere birden gelen bu silah sesi ne neydi?
Sessizce kapımı açıp bakındım sesler kesilmiş gibiydi dememe kalmadan tekrar ateşlenen silahlar ile dişlerimin arasından bir küfür savurup yere çöktüm. Vurulduklarını belli eden acı dolu sesleri duyarken koridordan çıkıp çatışmanın olduğu yere koşturdum. Jarvis köşeye pusmuş elinde silahını tutuyor gizleniyordu, beni gördüğü an yanına çağırdığın da koşarak yanına pustum. "Tanrı aşkına neler oluyor? Birden neyin nesi bu Jarvis?" Korku gözlerinden anlaşılıyordu, Jarvis'in ne kadar sert, umursamaz bir yapısı varmış gibi dursa da aslında tam tersiydi. "Aramızdan birisi tetikçi veyatta aramıza sızmış olabilir bilmiyorum! Bir kaç adamımızı uykusunda ölmüş şekilde bulduk. Silahın da susturucu kullanmış fakat sonrasında çatışma başlattı." Sinirlerim kat ve kat yükselirken dişlerimi sıktım, "o herifin kafasını götüne sokacağım." Ayaklandığım an Jarvis beni tutunca yandan baktım. "Hayır onu kıstırmamız lazım buralarda, bize oyun oynanabilir theo, plansız hareket etmemeyi sen öğrettin?" Lanet olsun ki haklıydı. Sinirimle kalkışıyordum çoğu şeye ve ya ben yada başka biri yaralanıyordu. Ona kafa sallayıp beni takip etmesini işaret edip gizlice oradan ayrılıp bizden olanları bulmaya başladım. Herkes beni bekliyormus gibi saklandığı yerden çıktı, oradan biri; "lider! Aramızda bir tetikçi var evin her yerinde olabilir." Onu onaylarken tam aklımdakini söylemeye baslayacaktım ki aaron'nun vurulması ile anında siper alıp herkese dağılması gerektiğini bağırdım. Masayı tuttuğum gibi ters çevirip arkasına saklandım, hafiften doğrulup nişan pozisyonumu alırken etrafa bakındım yoktu yine sessizlik vardı. Bu canımı sıkarken daha fazla yerimde duramayıp turlama kararı aldım. Sessiz adımlarla bakınıyordum, arkam da bir nefes hissettiğimde hızlıca kolunu kavrayıp duvara yapıştırdım. "Acıdı! Theo bırak amına koyayım!" Jarvisi gördüğüm de direkt bıraktım. "Başka birisi sandım aptal, öyle gelinir mi arkamdan?" Onun toparlanmasını izleyip etrafa baktım, "ne yapayım? Diğer türlü bekleyeceksin sanki." Göz devirip ona sağa gitmesini işaret edip bende sola döndüm.

Yarım saatin sonunda bağırışmalar ile göz önüne gelen Jarvis ve onun kollarında sıkıca tutulmuş tetikçiyi gördüm. Kaşlarımı çatıp hızla yaklaşıp yüzüne sert yumruğumu geçirdim. "Siktiğimin şerefsizi! Ne sik olduğunu sanıyorsun lan sen." Bir tane daha vurmak istediğim de Jarvis durdurdu. "Daha sonraya sakla öfkeni, şimdi onu sorguya çekmemiz lazım. Yürü göt herif." İtekleyerek alt kata bodruma götürdüğün de arkasından indim. Raflar da duran kalın ipi alıp bir sandalye çektim ve adamı sert şekilde oraya oturtup arkadan elleri morarana kadar sıkarak bağladım, isterse eli kesilsin di umrumda değildi çünkü ekipte ölüm vardı. Ölüm benim hassas noktam dı hele ki benden biriyse. Jarvis'e onu sorguya çekmesini ve hemen geleceğimi söyledim o da onayladığında iki dakika çıkıp silah/bıçaklarımızın olduğu zulaya geldim. Oradan bir bıçak alarak geri sorgu odasına gittim ki Jarvis sandalyeye ters şekilde oturup adamın önüne geçeceği sırada yan şekilde yere düştüğün de elimle alnıma vurdum. "Tanrım.." hiç bişey olmamış gibi kalkıp göz göze geldiğimiz de yüzüne baktım. "Sorun yok! İyiyim ben, hava yapayım derken oldu ama sorun yok." Boğazını temizleyip adama döndüğün de ciddiyetle yüzüne bir yumruk indirdi. "Söyle, kim yaptırdı bunu sana?" Kollarımı önüm de birleştirip yanına geçerek adama baktım ama konusmamakta ısrarcıydı belli. Göz devirip arkasına geçerek bıçağı şah damarına yasladım. "ya sorusuna cevap verirsin yada seni kanınla yıkarım." Adam bir bıçağa bir bana baktıktan sonra histerik bir gülüş attı, "korktuğumu mu sanıyorsun? Buyur öldür beni o zaman ne siz ne de ben amacıma ulaşırım. Öldürsene!" Sinirime dokunurken jarvise baktım, bana sakin ol bakışları atarak adamın çenesini kavradı sertçe. "Hadi birader uzatmadan söyle kim kiraladı üç beş kuruşa?"  Jarvis'in bu dediği adamı bozmuştu çünkü sandalye de tepinmişti, dudaklarımın kenardan kıvrıldığını hissedince hemen geri düzelip adamın boğazına daha çok dayadım. "O elinizdeki dosyaların kime ait olduğu hakkında hiç bir bilginiz yok.." kaşlarım çatılırken yandan adama eğildim. "Gizli saklı konuşmayı kes de sadete gel piç kurusu."

"Hayır.. bilmiyorsunuz eğer söylersem beni öldürürler!"

"Onlar öldürmese bile ben seni öldüreceğim! Ve emin ol benim ellerimden ölmek daha onurlu gelecek sana, şimdi söyle on saniyen var."

Kulağının dibinde saymaya başladım ama ses soluk yoktu. Nasıl oldu anlamadım fakat tetikçi hızlı bir şekilde bıçağı tuttuğum elimi kavradı ardından arkaya doğru yüzüme kafa atarken burnumun acısıyla tıslayarak geriye çekildim. Bıçak onun elindeyken iplerini kesip ayaklanarak ona doğru atılan jarvis'in kolunu kestiğini gördüm. Bu benim artık sabrımın taşmasını sağlayan şeydi. Bir hamle ile kaçmaya çalışan tetikçiyi tuttuğum gibi yere yatırıp üstüne çöktüm. Bıçağı tutan elini kırdığım da acıyla haykırışı kulaklarımı çınlattı. Yakasını kavrayıp yüzüne ard ardına yumruklarımı geçirdim. "Seni öldürmekten beter edeceğim, ölmek için yalvaracaksın" altım da çırpınması beni gram üzerinden oynatmıyordu. İçeri ne ara bizimkiler gelmişti anlamamıştım ama beni çekmeye çalışıyorlardı, sinirle onları da iktirdim. "Theo yeter!" Jarvis kolunu tutarak bana bağırdığın da bakışlarım ona döndü, acı çektiği her halinden belliydi ama göstermemeye çalışıyordu. "Jarvis'in koluna müdahale edin gerekirse dikiş atın, şimdi!" Emrime uyanlar jarvisi tutup götürmeye çalıştı, onun gözleri bendeydi ama ben daha fazla bakmamak için önüme tetikçiye döndüm. Dostlarımı öldürmüştü ve benim için ailem den sonra hayatımda yeri ayrı olan kişiye zarar vermişti. Gözüm daha da kararırken oda da sadece ağzı yüzü dağılmış tetikçi ile kalırken keskin bakışlarımı ona gönderdim. Tetikçi ağzını konuşmak için açtığı an silahımı ağzının içine sokup ateşledim. Kanlar sıçrarken havaya küfür savurup ayağa kalktım. Ortadan yok etmesi için 5 kişiyi görevlendirip önce ekibim den can verenlere baktım sadece 3 kişiydi ama bu bile beni üzüyordu içten içe. Çoğu kişi darma duman olan yerleri topluyordu, sıkıntılı nefes verip jarvis'in yanına gittim odasına. Onun yatakta uzandığını görünce sandalye çekip baş ucuna oturdum. "İyi misin?" Biraz sessizliğin ardından, "iyiyim, bir bıçak darbesi beni kötü edemez biliyorsun." Dediğinde kafa salladım. Stresin başıma verdiği ağrı ile ovaladım. "Birden nasıl oldu bunlar anlayamadım, sen zarar gördün, üç kişi öldü. Yine yapamadım, tetikte olmam lazımdı herşeye karşı, sizi korumam lazımdı." Jarvis yataktan doğruluğun da ona baktım. "Theo, neden kendini bu şekilde kuruyorsun? Herkes gibi sende insansın, herseyi yapamazsın."

"Hayır Jarvis bu olaylar benim sorumsuzluğum yüzünden oldu bu konu yüzünden seninle tartışmayacağım. Ağrın vardır eminim dinlen ben gelirim yanına."

•••

Saat gecenin kaçıydı bilmiyordum ama benim nefes alış verişim den baska ses yoktu. Elimde tetikçinin bahsettiği dosyalar vardı tekrar ve tekrar okumuştum ama anlamsız şeylerden baska bişey bulamamıştım. Beynim dolup taşarken ellerimle yüzümü kapattım. Yine daralıyordum, tekrar eskisi gibi hissetmekten kaçamıyordum. Burnuma kan kokusu geliyordu ama orta da kan lekesi bile yoktu. Yanık kokusu burnuma doluyordu ama ortada yanacak bişey bile yoktu, doğru ya bu yanık kokusu benden geliyordu.

Koluma dokunan el ile başımı ağır ağır oraya çevirdiğim de kolu sargılı Jarvis'i gördüm. Gözüm koluna bir süre takılı kaldıktan sonra bakışlarımı kaçırdım. "Senin yüzünden olmadı adama atlayan benim." Kafa salladım iki yana, "boşver Jarvis.." iç çekerek dosyaları önüne yolladım. "bir sik bulamadım amına koyduğum dosyaların da. Hiç bir şey yok!" Jarvis dosyaları alıp incelemeye başladığın da fırsat olarak kafamı masaya yasladım biraz. Gözlerim onun yeşil gözlerin de gezinirken yorgun şekilde dosyaları incelemesini izliyordum. Kaşları çatılıydı, odaklanmıştı, ışığın altında parlıyordu ciddi bakan gözleri. Gözlerim yorgunluk ile kapanırken hareketlilik ile hızlıca geri doğruldum.

"Theo"

"Evet Jarvis ne buldun?"

"Buradaki isim, baban.."

Ölüm Timi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin