1. BÖLÜM: TEK KURŞUN

16 2 0
                                    

Ben theo, ölüm timi'nin kurucusu ve lideriyim ayrıca keskin nişancıyım. Her birimiz yıllarca eğitimler aldık kolay olmayan. Gittiğimiz bir kötü sonuçlanan görevde vücudumun sol tarafı yanmıştı şimdi o izlerle yaşıyordum ama vücudum da tek bunlar yoktu, bıçak izleri, dikiş izleri.. vücudum izlerlerle doluydu.
Her birimiz eğitimimizi hiç bir acı hissetmeyecek şekilde tamamlamıştık çünkü bizim için acı; zayıflık, zayıflık ise ölümdü. Herkes bilirdi burada en ufak hatasının ölüm ile sonuçlanacağını, kurallar sıkı ve affetmezdi bende öyle affetmezdim.

Bugün görev vardı farklı bir orduyu indirecektik. Hepimiz giyinip kuşanmış maskelerimizi takmıştık. Özel tasarım iskelet maskemi takıp silahlarımın, bıçaklarımın en ince ayrıntısına kadar kontrol edip yerleştirdim. Kurşun geçirmez yelekten tut bombalara kadar kuşalıydık. Sol tarafım da 40 sağ tarafım da 40 asker diziliydi ve ben onların açtığı orta yolda kapısı açık helikoptere yürüyordum. Boynumu çıtlattım bu bir tik olmuştu artık her göreve giderken sürekli yapıyordum. Büyük helikopterin önünde durup askerlere döndüm soğuk bakışlarım ile, her birinin gözünde bana karşı olan korku ve çekingenliği görebiliyordum, olması gereken de buydu. Genzimi temizleyip "Rahat!" diye bağırdığım an herkes silahını öne alıp rahat hale geçtiğinde ellerimi cebime yerleştirdim. "Her görev öncesi dediğim gibi; ölmeyin eğer ölürseniz sizi diriltir birde kendi ellerim ile öldürürüm, anlaşıldı mı!" Hep bir ağızdan, "anlaşıldı efendim!" diye bağırdıklarında tek tek göz gezdirip arkamı dönüp helikoptere binip en başa giderek ayakta dikilmeye başladım, herkes gelip yerini almaya başlamıştı. Son olarak içeri Jarvis gitmişti ama dans ederek.. nefes vererek kafamı yere eğip kaldırarak ona sorgulayan bakışlar attım. "Jarvis ne yapıyorsun?" Jarvis benim sol kolumdu, onunla aram da güçlü bağ vardı yıllardır. "Ölümle dans ediyorum? Zaten ölümle oynamaya gidiyoruz azcık canlanın! Tamam ölüm Timi olabiliriz fakat bu kadar da kasmaya gerek yok." Güldüğünü maskesin de sadece görünen yeşil gözlerinden anlayabiliyordum. Göz devirdim ama kimse görmedi maske altından sırıttığımı, kimse görmemişti bu zamana kadar güldüğümü.

Bütün ayarlamalar yapılıp kalkışa geçmiştik kimseden çıt çıkmıyordu çıkamazdı da ben varken. Herkes de ayrı ayrı kendini yansıtan maskeler vardı fakat kıyafetler standarttı. Üzerinde logomuz bulunan rozetlerden silahlara kadar aynıydı hepimiz. Aklımda orada olabilecek herşey geçiyordu. Bombalanabilirdik, onlar daha kalabalık olabilirdi fakat biz 81 kişi hele ki tüm dünyanın korktuğu tim olarak rahat alırdık ama tek sorun! Düşmanımızı bu sefer tanımıyor oluşumuz du. Normalde göreve gitmeden 1 hafta önce düşmanın kimliğine kadar bulup organize ederdik. Şuan herkes eğitimlerine, ünvanına, silahlarına güveniyordu. İniş yapmadan önce tim'e döndüm. "Mantıksız hareket etmeyin, sözümden çıkmayın düşmanı tanımıyoruz. Gözünüzü dört açın heryerde gözünüz olucak yoksa o gözlerinizi sökerim."

Helikopter kapısı açıldı, kırmızı ışık yandı, herkes ayaklandı ve aşağı sarkıtılan iplerden aşağı indi ilk ben olacak şekilde. Hepimiz yerdeyik etrafda ölüm sessizliği hakimdi ve bu canımı sıkıyordu. Herkese susturucu takma emri verip silahlarımıza taktıktan sonra ileri emrim ile üsse yavaştan sızmaya başladık. İçerisi zifiri karanlıktı hepimiz tepemizde ki gece görüşünü indirip silahlarımızı sıkı sıkı kavradık. Hala ses soluk yoktu bu en yakın zaman da kopacak fırtınanın habercisiydi. Gözlerim etrafda didik didik gezinirken kulağıma gelen bip sesi ile adımlarım kesilirken arkamı döndüm, içimizden birinin onların hazırladığı tuzağa basmıştı.. sinirle nefesimi verdim, "siktiğimin salağı, dağılın çabuk!" Sesim yankılanırken Jarvis peşimde olacak şekilde sağ tarafa koşturdum. Sessizlik artık bozulmuş heryerde silahlar yankılanıyordu. Jarvise diğer tarafı işaret edip karşıya koştum. Yan tarafımdan bana atılan adamı çevik bir şekilde ters çevirip kafasına tek el ateş ederek beynini dağıttım. Tekmeyle uzaklaştırırken diğer taraftan da düşmanların geldiğini görünce siktir çekerek dişlerimin arasından tısladım. "Gelin amına koyayım gelin" söylenerek silahımı kaldırıp gelenlerin hepsini tek tek kurşuna dizdim ki o an arkadan boğazıma sarılan kol ile nefesimi tutup silahımı aşağıdan adama doğrultup gözümü bile kırpmadan vurdum. Şuanlık etrafım boş olurken kulağımdaki kulaklığa dokundum. "Jarvis durum ne?"
Nefes nefese sesler, silah sesleri kulağımda çınladı. "Orospu çocuklarımın hepsi burada! Ulaşamıyoruz hedefe" oraya doğru koşmaya başladım, "diğer aptallar ne yapıyor!"

Ölüm Timi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin