Çaresizlik

1 1 0
                                    

Evin içindeki odalara tek tek girip çıktım ama yoktu. Teyzem evde yoktu. Galiba bu gece nişanlısı Kevin'da kalacaktı, bazen bunu yapardı. Hava kararmıştı ama ben karanlıktan korkmuyordum. Küçükken annem ve teyzem hep yaptıkları ayinleri gece vakti yaparlardı ve bende izlerdim. Bir kibrit yardımı ile bir mum yaktım ve mumun ışığı ile odamı buldum ve kıyafetlerimi değiştirip beyaz dizime kadar gelen geceliğimi giydim ardından yatağımın içine girip yorganı üstüme çekip bir nefes verdim.

Bu gün gerçekten yoğun geçmişti. Özellikle de rahiple olan garip buluşmamız, ve onun ellerini nereye koyduğu gerçekten garipti. Daha önce bir kaç erkekle bazı tür ilişkiler yaşamıştım ama bu tamamen farklıydı. Beni heyecanlandıran türdendi, yasaktı. Hem ondan uzak durmak istiyor hem de ona çekiliyordum. Onun bir rahip olduğu düşünülünce bu kulağa imkansız geliyor ama belki de bana cazip gelen şey buydu, imkansızlık. Tam mumu üfleyip söndürecekken odamdaki pencerenin açıldı. Odanın içerisine dolan serin serinti ile ürperdim ve kollarımı birbirine doladım. Pencerenin açılmasıyla birlikte odamdaki kağıtlar ordan oraya uçuştu ve saçlarım rüzgarın etkisiyle savrulup darmadağın oldu. İçimi bir panik kapladı. Kafamı çevirip pencereye baktığımda dehşete düştüm.

Sabah ölen kadındı bu. Yorgunluktan halüsinasyon görüp görmediğimi anlamak için gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım ama o hala ordaydı. Odamın penceresi yatağımın tam arkasında olduğu için yüzlerimiz çok yakındı. Kadının yüzünü inceledim, her ayrıntısını fark edebiliyordum. Çok iğrenç görünüyordu, simsiyah saçları ıslak, cildi ve yüzü pisti, daha bugün, öldüğü gün giydiği elbisesi üstündeydi ve kan içindeydi. Kadın ölmemiş miydi? Hayır, bu imkansız, boğazının kesik olduğuna bizzat şahit oldum. Kadın ağzını açıp iğrenç hareketler yapıyordu, ağzından kan akıyordu ve her ağzını açıp kapadığında ağzından kan damlacıkları fışkırıyordu bir kaç damla beyaz kıyafetime damlamıştı. Bu hareketine karşılık iğrendim ve yüzümü buruşturdum kadın ani bir hareketle öne doğru atladı ve elini pencereden uzattı ve boğazıma yapıştı.

"A-a-acı ç-çekerek öleceks-i-in."

O an korkudan olabildiğince yüksek sesle çığlık attım. Kadın yatakta üstüme çıktı ve ağzını açarak bir hayvan edası ile bağırmaya çalıştı, boğazı onu zorluyordu ve bu yüzden boğuk iniltiler çıkarıyordu. Ben çığlık atınca kadın boğazıma daha sıkı bir şekilde yapıştı ve nefes almak oldukça zorlaştı. Ağzından damlayan kan damlaları yüzüme düştü. Aniden teyzemin bana acil durumlarda kullanmam için öğrettiği koruma büyüsünü aklıma geldi ve hızlıca söyledim.

"Vola anima per aeterna."

İşe yaramıyordu, bu sefer ellerimden gelen bir enerji imajine ettim ve ellerimi kadının yüzüne yapıştırıp büyüyü tekrar söyledim.

"Vola anima per aeterna."

Ve kadın yok oldu. Gerçekten büyü işe yaramıştı. Uzun zamandır ilk kez büyü yapıyordum ve bu büyüyü bilmem hayatımı kurtarmıştı. Bu neydi? Korkudan tir tir titriyordum. Elim kadının sıktığı boğazıma gitti, eliminle dokunduğum yerler acıyordu. Geçirdiğim şoktan ötürü ağlamaya başladım ve ellerimle yüzümü kapattım, ağlama krizim giderek yükseliyordu ve deli gibi etrafa bakıyordum. Rüzgardan dolayı sönen mum yüzünden bir ışık kaynağım bile yoktu. Karanlıktaydım. Ve bir gazla evden çıktım, o evde kalmak istemiyordum. Evim ormanın içinde olduğu için ormandan geçmek zorundaydım.

Ormanın içinde köyün merkezine doğru koşmaya başladım. Ayaklarımda ayakkabı bile yoktu ve ağlıyordum, iğrenç bir durumdaydım. Ayaklarım ve elbisem çamur olmuştu ama bu benim umrumda değildi. Sadece kendimi güvende hissedeceğim bir yer istiyordum. Bu saatte köyde açık olabilecek tek bir yer aklıma geldi;

Kilise.

Bu düşünce yüzünden kendime kızdım, ama çaresizdim! Boşluktaydım, o boşluğu dolduracak herhangi bir şeye ihtiyaç duyuyordum.

Kiliseye geldiğimde beyaz binanın en tepesindeki haça baktım ve gözlerimi kısıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Kapıya doğru yöneldim. kapıyı kendime doğru çektim ve rahatlıkla bir nefes verdim. Kapı kilitlenmemişti. İçeri girdim ve kürsüye doğru yürümeye başladım, sabah kadar, en azından teyzem yeniden eve gelene kadar burada uyuyabilirdim.

Kürsüye doğru geldiğimde yerde
oturan bir silüet gördüm, iyice yaklaştım. Bir insan ile bir gün içinde 2. kez karşılaşmak kaderin bir oyunu muydu? Yoksa bir uyarı mı? Bu kişinin Rahip Augustus olduğunu bugün giydiği elbiselerinden vücudundan ve saçlarının şeklinden anladım. Onu fazla incelemiştim. Yerde dizlerini çökmüş ellerini birbirine birleştirmiş bir şekilde dua ediyordu. Ellerinin arasında bir haç vardı. Bu saatte dua ediyor olmasına mı yoksa benim gelmiş olduğumu fark etmemesine mi şaşırsam bilemedim. Ve ona seslenmeye karar verdim.

"Rahip?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Rahibin GünahıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin