"Tarih boyunca erkeğin, kadını koruduğu söylendi. Sahi, erkek kadını kime karşı korudu?"
- Nazım Hikmet -Öncelikle klasik bir soru sorayım.
'Hayat giden için mi zordur yoksa geride kalan için mi?'
Bu sorunun cevabı giden için farklı geride kalan farklıdır. Bunu çok iyi biliyorum.
Ama ben geride kalan tarafım. Ne yazık ki...
Onsuz nefes bile alamazken; onu gitmek için teşvik eden ve gidişini ağlamamak için direnerek izleyen o çocuktum. Ben Baran Ateş'tim.
Çocukluğu binbir zorlukla dolu olan şansız ama hayatının ilk ve tek aşkını bulacak kadar da şanslı olan o kişiyim.
Çocukluğum aynı Safir gibi geçmişti. Aile içi şiddet, istismar ve başka bir sürü zorlukla geçmişti hayatımdaki ilk 7 sene...
O 7 senede hayatım o kadar kötü geçmişti ki hayata dair bütün umutlarımı yitirmiş sadece nefes alan geçen dakikalardan zevk almayan biri olmuştum. 7 yaşındaki bir çocuğa göre çok içine kapanık ve karamsardım.
Zaten öyle bir hayatın içinde nasılda enerjik ve pozitif biri olabilirdim ki?
Sonra hayat bana ondan hiç beklemeyeceğim bir sürpriz yaptı. Gittiğim yetimhanede biriyle karşılaştırdı beni.
İsmi gibi safir rengi gözleriyle etrafa tanıdık bir korku ve endişe ile bakan o kızı çıkardı karşıma...
O mavinin en güzel tonu olan gözlerindeki bütün duygular aynıydı. Derinliklerinde şiddet ve istismardan saklanmaya çalışan o umut, neşe, enerji taşıyan o kızı hissediyordum. Çıkmak kendini göstermek istiyordu ama yaşadığı hayat ona izin vermiyordu. Onu çok çok çok iyi anlıyordum.
İlk geldiği zamanlar kimse ile konuşmayı geç göz göze bile gelmiyordu. Onunla konuşmak ve tanışmak için çok zaman kollamıştım ama ne yazık ki uzun sayılabilecek bir süre boyunca o anı bulamamıştım.
Sonunda bulduğumda ise konuşturmakta zorlanmıştım ama onu da bir şekilde başarmış ve ismini öğrenmiştim. Sonrası ise çorap söküğü gibi gelmişti.
Kısa süre içinde arkadaş olmuştuk. Çok iyi anlaşıyorduk. Benim başka arkadaşlarım vardı ama onun tek arkadaşı bendim. Bunu bildiğimden onu yalnız bırakmamak için özel bir çaba sarf ediyordum.
O günler çok güzeldi. Beraber oturup boş geçirdiğimiz zamanlar diğer arkadaşlarla geçirip oyun oynadığım zamanlardan daha güzeldi benim için.
Ben gitar çalardım. En büyük hobim, zevkim, her şeyimdi benim gitar. Kendim olabildiğim, içimdeki o umut dolu küçük Baran'ı dışara çıkabildiğim anların hepsinde gitar çalıyordum.
Bu yüzden belki beraber çalarız ve daha çok vakit geçirmek için bir bahanemiz olur diye onu piyano çalmaya ikna etmiştim.
Safir'i ikna etmekten çok müdire anneyi ikna etmekte zorlanmıştım ama bir şekilde onu da başarmıştım ve Safir'inde bir hobi edinmesini sağlamıştım. Bu başarıyla hayatımın sonuna kadar böbürlenebilirdim sanırım.
Yetimhanede geçen 10 sene Safir sayende dopdolu geçmişti. Ta ki onu evlat edinmeye gelen aileye kadar...
Safir, bu haberi getirdiğinde onun adına çok sevinmiştim ama bir yandan da kahrolmuştum. Onsuz yaşamayı unutmuştum ki ben. Nasıl onsuz yaşayacaktım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözyaşı Perisi
Teen FictionFarklı yerlerde ve ailelerde yaşayan iki çocuk ama yaşadıkları şeyler aynı; aile içi şiddet hem fiziksel hem psikolojik... Bu durumu fark eden komşuların yetkililere bildirilmesiyle devlet himayesine giren o iki çocuk bir tesadüf eseri aynı yetimhan...