2: "sokak lambası"

2.7K 121 59
                                    

herkesin sabrının bir sınırı vardı.

ve alaz soysalan, asi için bu sınırları gerçekten çok fazla zorluyordu. her gün asi'nin mesaisinin başladığı saatte geliyordu bara ve mesai saatleri bitene kadar da onunla tanık konuma programına dahil olması konusunda konuşmaya yelteniyordu. ikna etmek için takdire şayan bir çaba içerisindeydi. ama asi'nin iyi olduğu bir konu varsa o da insanları kolaylıkla görmezden gelebilmekti.

varlığı yokmuş gibi davranıldığında alaz soysalan'ın gözlerinde yanan delilik ateşini görmek de onun açısından biraz zevkliydi açıkçası.

alaz'a ne istediği sorulduğunda verdiği üç cevabı olduğunu keşfetmişti asi bu süreçte. seni, viski ve asi'nin hiç de hoşlanmadığı hayatını kurtaracağız nutuğu.

"ya hayatını kurtarmaktan, intikamın neyse onu almaktan bahsediyorum. sadece çıkıp yanıma gelmen yeterli asi." dedi kızın gözlerine bakabilmek, ilgisini çekmek için hafifçe eğilerek. "tolga'dan da kurtulmuş olursun." alaz kıza doğru neredeyse fısıldar bir şekilde konuşuyordu ama asi normal bir ses tonuyla cevap vermekte çekinmemişti.

"ondan kurtulmak istediğimi sana ne düşündürttü?" diye sormuştu oldukça doğal bir ifadeyle. sesinde merak yoktu ama içinde vardı. orada bir yerde duruyordu.

çocuğun yüzünde oluşan dumura uğramışlık ifadesi neredeyse asi'nin dik bakışlarını eritip güldürmek üzereydi. "çocuğa bakarken yüzünde öyle..." hemen bar tezgahının yanında beliren tolga'yla birlikte sözlerinin yönünü sanki önceki cümleler hiç kurulmamış gibi değiştirdi. "öyle mi nasıl tanıştınız?"

onun bu kurnazlığı ve hazırcevaplığı her seferinde giderek artıyordu sanki. kendisini her durumdan kurtarabileceğine inandığı zehir gibi çalışan bir kafası vardı. bakışlarından yaramaz bir çocuğun hinliği akıyordu.

onun sorusunu duyduğunda tolga hemen lafa atlamış ve kollarını rahat bir ifadeyle asi'ye dolamıştı. "bizden mi bahsediyordunuz canım?" diye sorduğu sırada asi, alaz'ın kendisini hiç de kurtaramayacağı bir duruma soktuğunun farkında olup olmadığını merak etmişti. tolga'nın onu saran kollarına karşılık olarak rahatsızlıkla kıpırdanmıştı olduğu yerde. ancak bunu keskin ela gözlerden başka fark eden olmadığını biliyordu.

asi, tolga'nın alaz'ı kendisine bir rakip olarak gördüğünden emin sayılırdı. onu her gördüğünde özellikle yaklaşıyordu kıza. bir şeyi kanıtlamak ister gibiydi hâl ve tavırları. her ne kadar belli etmemeye çalışıp onu güzel bir şekilde karşılasa da her gün gelip tam da bu bar tezgahının önünde oturup tek odağını asi'ye çevirmesi onu sinirlendiriyordu. asi bunun kendisine olan güvensizlikten değil de karşısındakine olan güvensizlikten kaynaklandığını anlayabiliyordu. yine de bölgesini işaretler gibi sırnaşıp durması sinirlerini bozuyordu işte.

"evet, canım." dedi asi de son kelimesini imayla bastırarak. "ilişkimiz hakkında merak ettikleri varmış. dostumuz olduğu için..." asi yanağını dişledi. alaz kaşlarını alayla havaya kaldırmıştı. "bunları bilmesi gerektiğini düşünüyormuş." çocuğun kollarını üzerinden çekti. "neden arkadaşına anlatmıyorsun? ben de bu sırada işimi yaparım." tolga gülümseyip sandalyeye otururken asi onun çocuğu saatlere varan bir süre boyunca mesken altında tutacağından emindi. alaz, "anlat anlat." dedi içkisini yudumlamadan önce. "ben de düşüncelerimi tasdiklemiş olayım." tolga'ya sahte bir gülümseme sundu. "ne kadar iyi bir çift olduğunuz konusunda."

"evet, evet." dedi tolga onu geçiştirerek. "nasıl tanıştığımızı mı sordun?" başını iki yana salladı. "ilk görüşte aşktı oğlum ya. gördüğüm ilk an mahvetti beni." alaz merakla gözlerini açmışken asi müşterilerle ilgilenmeye başlamıştı. "kıza az kalsın arabayla çarpıyordum." diye başladı anlatmaya.

serseri doğanlar kulübüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin