asi'nin huzurlu olduğu çok sayılı yer vardı dünya üzerinde.
huzurdan kastı güvenli olması değildi elbette. asi kendini hiçbir zaman güvende hissedememişti ki. bulunduğu her yer ardına defalarca kez bakmasına, hiç değilse bir kere korkuyla bıçağına sarılmasına neden oluyordu.
güvende hissettiği bir yer yoktu ama nefes alabildiği bazı duraklar vardı.
izbe bir evdi o yer. betondan yapılma bir bahçesi vardı. eski püskü bir koltuk duvara dayanmış bir şekilde duruyordu. birkaç eşya yığılmıştı yanına. mavi bir kapısı vardı evin. iki göz odası, derme çatma bir banyosu... küf kokuyordu. ama garip bir şekilde asi burada normalde kaldığı eve nazaran daha rahat nefes alabiliyordu. o evde bir sürü oda vardı. tertemiz eşyalarla ve modern aletlerle dizayn edilmişti. yepyeniydi her şey. ama ev gibi hissettirmiyordu işte.
ev neresiydi ki zaten?
asi öyle bir yer olduğundan şüpheliydi.
sıcacık hissederek uyandığı bir sabah bile olmamıştı. içindeki o katı, bir türlü erimeyen buzlar engellerdi bunu. içtiği kahvenin kokusunu ciğerlerine kadar ulaşmaz boğazında acı bir tat bırakırdı. odasındaki aynadan nefret ederdi. mutfak dolaplarını doğru düzgün karıştırmamıştı bile. dolaptan bir elma alırken bile kendisini mahçup hissediyordu. eve yardıma gelen kadının önlerine bıraktığı sıcacık çorbalar bile ısıtamıyordu asi'nin içini. oysa evin tanımı bu olmalıydı ona göre. sıcak bir yuva, sarıp sarmalanıyormuşsun gibi hissettiren bir yer.
ara sıra cesur'la bu küf tutmuş eve geliyorlardı. cesur'un uyuşturucuları tuttuğu evlerden birisiydi burası. genellikle güvenlik sebebiyle çok fazla tercih etmiyordu ama el altında da tutmaya devam ediyordu her ihtimale karşı. kendi emekleriyle kurdukları ilk düzenli ve eve benzeyen yerdi burası çünkü. asi her şeyden önce asıl sebebinin bu olduğunu düşünüyordu. bütün bunlar bittiğinde gidecek bir yerleri olsun istiyordu muhtemelen cesur. asi'nin hiç bitmeyecek bir oyunun içinde olduklarını hatırlatmasından nefret ederdi. bunu itiraf etmezdi ama onun bu inançlı duygusal yanını görürdü asi.
sonuç olarak bu izbe evin kirli işlerde çok fazla kullanılmasına izin vermiyordu cesur. buna seviniyordu asi çünkü eğer aktif olarak kullanılan bir batak olsaydı burası da... o zaman kaçacak bir yeri olmazdı.
cehennemin dibi denilen ve asi'nin bildiği, tanıdığı birkaç sokak çocuğunun ev bellediği yere de yakındı bu rutubetli gecekondu. asi yaşadığı evde çocukların favorisi olan tarhana çorbasından yapamıyordu. tolga kokusundan hoşlanmadığından yakınıp duruyordu. sonra da benim için hiç yemek yapmıyorsun adlı konuşmaları başlıyordu. asi bu bencilce yapılmış tiratları dinlemektense buraya gelip yarı bozuk ocakta yemek pişirmeyi tercih ediyordu. dolaba da aldığı kaplarla haftalık yemekler dolduruyordu. böylece evin anahtarına sahip olan çocuklar gelip günlük olarak yemek ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlardı asi orada olmasa bile.
böylece kimse kimsenin kafasını açlıktan dolayı bir taşla yarmak zorunda kalmıyordu.
çocuklar küflü evde kalmayı tercih etmiyorlardı çünkü cesur onlara kendi evlerinde, cehennemin dibinde kalabilecekleri bir yer oluşturmuşlardı. gram gram, biriktire biriktire inşa etmişlerdi orayı da. uzun zamanlarını almıştı ama şimdi evim dedikleri yerde, rahat yataklarda uyuyabiliyorlardı. bu da asi'nin içini rahatlatıyordu.
onlar genç kızın yumuşak karnıydı. kendi çocukluğunu hatırlatıyorlardı ona. kim olduğunu. ve eğer bir hansel ile gretel masalının içinde kandırılmış olmasaydı ya da eğer o kara günlerden birinde kaçabilmiş olsaydı nasıl bir hayatı olacağının düşünü görüyordu sanki. bunu düşünmekten pek hoşlanmıyordu aslında. farklı bir hayat düşüncesi ona sahip olamayacaklarını hatırlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
serseri doğanlar kulübü
Fanfictionyaman'ın hiç kaçırılmadığı bir evrende asi ve cesur'un hikayesi.