Karaktere Özel Bölüm.

116 9 28
                                    

Hava Lordu Sina Part-2

(Daha önce yazdığım Sina bölümünün devamıdır aşklar. Sanırım cidden en heyecanlı yerde bıraktım bölümü, o yüzden yazmaya devam. Okumayanları 3. bölüme davet ederim.)

       Bazı anlarda hayattan koptuğunuzu, ruhunuzun bedeninizden tam anlamıyla ayrıldığını hissederdiniz

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bazı anlarda hayattan koptuğunuzu, ruhunuzun bedeninizden tam anlamıyla ayrıldığını hissederdiniz. Ve bu anlar da istediğiniz tek şey ciddi anlamda ruhunuzun bedeninizden ayrılması olurdu. Ama ne var ki ayrılmazdı, hala aynı anda, aynı zamanda kalırdınız. Ve bunun farkındalığı canınızı yakardı. Şuan bende aynı durumdaydım.

Nereden bilebilirdim bu ağaca çıkarken o deli prensin beni buraya kadar takip edeceğini. Ve şuan beni tehdit edebileceğini. Ama sorun onda değildi, kesinlikle değildi. O Hava ishasının oğlu. Geleceğin Hava Lordu. Tabii ki de güçlerini kolaylıkla kullanarak ağaca çıkabilirdi. Ben hangi özgüvenle onu kışkırttıysam.

Ağaçta, belki affedip peşimi bırakır umuduyla başımı aşağıya eğip tatlı bir şekilde gülümsediğimde griye vurgun yeşil gözleri gözlerimde takılı kaldı. O an Konuşmak içimden geçmedi. Konuşursam ya daha çok kışkırtacaktım, ya da tedirginlikten ağlayacaktım. Bu deli züppe beni her an annemle beraber kovdurabilirdi. Hatta kovulmayla kalmaz anne ve babasına şikayet ettiği anda idam bile edilirdik.

Ona bakıp gülümsemeye devam ederken gülümsememin sinir bozucu, yapmacık ve hoş gözükmediğini ben bile hissetmiştim. Görmediğim halde. Ama o bana tepki vermeden bakmaya devam ediyordu. Gözlerime çok uzun bir süre baktığında rahatsız olup başımı hızla çevirdim. Gözümdeki yara izine baktığı şuan aklıma gelmişti. Bakmasını veya görmesini istemiyordum.

"Y/N beni duydun mu? Eğer tam şuanda inatçılığı bırakıp aşağıya inmezsen ben gelirim." Dediğinde ağaç dalında rahatsızca kıpırdanıp ayağa kalktım ve bu sefer çok daha yüksekteymiş gibi hissettim. O bana kaşlarını çatıp tedirginlikle baktığında ukalaca sırıttım. Kendimi ağaçtan atardım, ama onun isteklerini yerine getirmezdim.

"Son kararımı duymayı çok istiyorsan..." Deyip biraz düşünüyormuş gibi yaptım sonra bir anda. "İNMİYORUM." Diye çıkıştım. Yanıma gelmesi umurumda değildi, Ne yapacaktı? Aşağıya atacak hali olmadığına göre. Yani umarım.

"Peki sen nasıl istersen." Dediğinde gözlerim tekrar ona kaydı. O anda bulunduğum dal üstünde ayakta durduğumdan biraz sarsıldım, ama düşmedim. Sina ise bir şeyler mırıldanıyordu, bana söylendiğini bu ağaç dalından bile anlıyordum. Sonra bir anda bir hava akımı aşağıdan, bulunduğum dala doğru estiğinde. Tekrar sarsıldım, ve bu sefer ayakta yürüyüp ağacın gövdesine koala gibi sarıldım.

Gözlerim tedirginlik ve sinirle ondan ayrılmazken, havalandığını gördüm. Vay be! Koskoca prens Sina uçabiliyormuş, ama kendi kişisel işlerini benim annem yapsın. Pislik herif. Şimdi onu buraya kadar koşturup yorduğum için kendimle gurur duyuyordum. Fakat o uçabiliyordu... Etkileyiciydi. Aman neyse ne.

HGOİ TEPKİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin