Herkese selamlar!
Yeni bir bölümle karşınızdaydım.
Yazarken fark ediyordum ki, gittikçe daha fazla
kelime oluşuyor. O yüzden daha çok heyecanlanıyorum.
Okurken ki tepkilerinizi çok merak ediyorum umarım sizi tatmin eden bir bölüm olur.Paragraf aralarına yorum yapmayı unutmayın!
Oylarınızı da bekliyorum.İyi Okumalar!
NEFRETİN DÖRDÜNCÜ HALİ
Liya Sidar.Bir varmış, bir yokmuş...
Masallardaki büyük ağızlı koca kurtun tuzağına düşen bir ürkek tavşan varmış. Kendini karanlık olmayan bir zindanın içinde acıyla yaşarken bulmuş. Etrafındaki herkes yaşamına devam ederken, kalabalık ortasındaki ürkek beyaz tavşanı kimse fark etmemiş.
Tavşan sonunda avlanmış. Katledilmiş.
Yaşayarak geçirmesi gereken günleri ona sürekli hayatını mahvedeceğini gösteren bir kurtla yaşamış. Ama tavşan belki mutlu olurum demiş fakat ölmeden önce son mutluluğu bile olmamış.
Kendimi bir şeyle bağdaştırsam bu kesinlikle ürkek tavşanın büyüsüz masalı olurdu.
Hikayenin güçlü savaşçısı olmak isterdim ama ne yazık ki ben bu hikayenin prensesi bile değildim.
Belki 21 yıllık hayatım boyunca bu evde çok savaş vermiştim, buna rağmen bir savaşçı olamamıştım.
Soğuk güçsüz kemiklerime vuruyordu, gözlerim panikle bir şahin gibi etrafı taradı. Akel, çitin üzerinden buldozer gibi atlayıp son hızla koşmaya başladı. "Dur, lan! Nereye gidiyorsun?"
Telaşla onun aksine daha yavaş bir şekilde koşmaya çalıştım. "Akel, bekle!"
Soğuktan nefesim bıçak gibi kesilirken etrafıma baka baka sokağın içerisinde Akel'in peşinde koşuşturdum. "Bekle lan şerefsiz." Akel'in önünde siyah kapşonlu birisi son hızla koşarken yolun sonu caddeydi. Akel, adam ya da kadına çok yaklaşmıştı. Olduğum yerde durup soluklanmaya başladım. Akel'in adamı ya da kadını yakalamasına çok az kalmışken siyahlara bürünmüş insan kendini caddenin ortasına attı.
"Akel!" Çığlığım sokağın içinde çınlarken Akel'in son anda durmasıyla son hızda bir araba da arkasını toza dumana katarak uzaklaştı. Karşıda kalan kişi düştüğü yerden kalkıp yoluna devam etti fakat sürekli geçen arabalar yüzünden Akel, karşıya geçemedi. "İyi misin?" diye bağırdım. Endişeli gözlerle ona doğru adımlarken yumruğunu duvara geçirdi.
"Çıldıracağım! Şerefsizi son anda ellerimden kaçırdım."
Öfkelenmiş bir insandan geri durmalıydınız. Öfkenin dinatimi hassastı, bazen tek bir hareket bile bombanın pilini çekmeye yeterdi.
Kafasını duvara yaslayıp birkaç saniye derin nefesler alıp verdi ve sonunda olduğu yerden ayrılarak yanıma doğru geldi. "Herif bize bu kadar yakınken kaçırdık. Sikeceğim böyle işi."
Ağzı bozuktu.
Bunu öğrenmiş oldum.
Sokakta hiç konuşmadan yan yana yavaş adımlarla yürüdük. Kızarmış parmak boğumlarına takıldı, gözlerim. Hafif kızarmış ve kan toplamıştı. "Eve gidince eline merhem sür." Sesimle beraber kafasını eğerek bana baktı. Ondan küçüktüm ve bunu bana baya fark ettiriyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/364395138-288-k835205.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Dokuz Hali
Teen Fiction❝Bu güçlü bir kadının başrol olduğu bir roman değildi. Üzüntüsüyle bütünleşip kendini dış dünyadan koparmış ve o dünyaya geri girmeye çalışırken sürekli yalpalayan güçsüz ve sessiz kızın romanıydı. ❞ Liya Sidar, Lakos'da okuyan bir psikoloji öğrenc...