Nefretin On Birinci Hali

400 52 6
                                    

Herkese selamlar! Yeni bölüme hoşgeldiniz. Son zamanlar biraz yorucu ve yıpratıcı olduğu için her hafta atamaya bilme ihtimalim var ancak vakit buldukça yazacağım, zaten finale de az kaldı... o yüzden kendimi buruk hissediyorum. Aslında sonbaharda yeni bir kurgu yayınlamayı düşünmüştüm fakat vazgeçtim.

Umarım bölümü seversiniz, lütfen yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin!!! Bölüm yazabilmek için morale ihtiyacım var ve onu bana verecek olan da sizlersiniz...

NEFRETİN ON BİRİNCİ HALİ

Liya Sidar.

Hiç değer görmemiş biri nasıl olurdu da değerli hissedebilirdi?

Bazı duyguları hayatımızda hiç olmazdı ancak yeri geldiğinde kendimizi o duygunun içinde yüzerken bulurduk. Tatmadığımız bir tadın, ne olduğunu bilmek değişikti. Ya da garipti.

Akel'in yüzüne bakarken tek düşünebildiğim söylediği kelimelerin bana iyi hissettirmesiydi.

Sızlayan burnumu çekerek yanmayı durdurmaya çalıştım. Kimsenin yaralarımı anlayamayacağını düşünürdüm hep. Akel'in içimi görebiliyor olması benim için hüngür hüngür ağlama sebebiydi.

"Teşekkür ederim." Kırık parçalarla dolmuş boğazımdan sadece bu sözcükler çıkabildi. Başımı öne eğerek sıska bedenime rağmen tombul olan ellerime baktım.

"Ciddiyim, Liya." dedi Akel. "Başına ne gelirse gelsin, beni ara. Seni hiçbir zaman yargılamam ya da kötü gözle bakmam." Sözleri ciddi ve güvenliydi ancak yıllar benden güvenimi çalmıştı. Lisedeki fısıltılar hâlâ kulağımında küpeydi. Sırf babam okulun içinde öğretmene bağırdı diye, herkes benimle dalga geçip babamın saygısız ve terbiyesiz olduğunu söylüyordu. Bende o adamın iğrenç bir pislik olduğunu biliyordum ama insanların gözlerine işlemiş acıma duygusu o kadar canımı yakmıştı ki.

Yüzümdeki morluklara Akel'in baktıkları gibi bakmamışlardı. Zavallı demişlerdi, ezik demişlerdi, komik duruyor demişlerdi.

İçimden bir gün onlarda büyüyecek demiştim ancak böyle kafa yapısına sahip insanların olgunlaşmayacağını anlamıştım. Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de o olurdu.

Acaba Akel'de bana acıyor olabilir miydi? Gözlerinin yeşiline bakmak için kafamı kaldırdım, acıma duygusunun nasıl bir yansıma bıraktığını bilirdim ve Akel'de bunu göremiyordum.

Yine de korkuyordum.

Güvenilir durduğu bir gün benimle dalga geçip acımayacağı anlamına gelmezdi.

Güvensiz bir ailede büyümenin sonuçları olurdu ve bende şu an onu çekiyordum. Yüzüme gülüp arkamdan nasıl fakir olduğumu söyleyen bir arkadaşım tozlu raflar ardından kendini belli etti. Ona güvenmiş içimi dökmüştüm, o kadar salaktım ki karşımda bana tavsiye verip beni desteklediği için onu bir arkadaş olarak görmüştüm. Fakat yarın okula gittiğim de onunla asla arkadaş olamayacağımı anlamıştım.

"Yine mi teşekkür edeceksin?" diye muzipçe sordu. Teşekkür etmekten başka nereleri cümleye dökeceğimden emin değildim.

"Hayır, sağol diyecektim." Yüzüne bakmak bedenime inanılmaz bir elektrik akımı gönderiyordu.

"Ah, tabi çok farklı."

"Öyle."

Ne diyeceğimizi bilemeyerek ikimizde birbirimize şapşal baktık. Gerilim artıkça ortamın daha çok huzursuzlaşacağını anlayınca bir adım attım.

Nefretin Dokuz Hali Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin