Herkese selamlar! Buraya bölüm atarken bile o kadar buruk hissediyorum ki... bu son seferimiz olabilir diye düşünmek istemiyorum ve wattyin açılacağını umut ediyorum. Engel geldiğinden beri bir çok kişi elinden geleni yapıyor ve sonunda sesimizi duydular, her şeyin netleşmesine az kaldı. Wattyin tamamen kapanmayacağını düşünüyorum ama eğer öyle bir şey olursa kitaplarımı devam ettireceğimi söylemek istiyorum. Ne olursa olsun kitabımı bitireceğim. Her duruma karşı neler olacağını zaten sosyal medya hesaplarımdan paylaşıyorum. Takip ederek haberdar olabilirsiniz bebekler.
Bu bölüm bence bazı şeylerin başlangıcı oldu öyle hissediyorum... N9H biraz dram olsa bile bu seri rom-com tarzından çerezlik olduğu için N9H'de çok uzun sürmeyecek. Bunu da söylemek istiyorum.
Yorumlarınızı ve oylarınızı merakla bekliyor olacağım, eğer burası tamamen giderse en çok bunu özleyeceğim o yüzden lütfen unutmayın...
LİYA VE AKEL....
NEFRETİN SEKİZİNCİ HALİ
Liya Sidar.
Ateşin yakıcı hissini kavrulduktan sonra hissederdiniz. Tenime inen darbelerin bir sonu olmuyordu.
Beyaz ışığa doğru bakarken tek düşünebildiğim artık nefes alamadığımdı. Bana oksijen olan her şey artık zehirden farksızdı. Ebedi ışığa varmayı ilk defa bu kadar çok istiyordum. Göğsüm gitarın telleri gibi ritmikçe hareket ederken kulağıma sesler boğuk geliyordu. Yavaş bir çekimin içinde sıkışık kaldığım için hiçbir görüntü net değildi. Saatler su gibi akıp gitmişti ama ben hâlâ suyun başında duruyordum.
Yattığım hastane yatağı saatlerin sonunda artık aşırı rahatsız edici gelmeye başlamıştı. Hasta ve bitkin bedenim aldığı darbelerin sonucunda dayanamamıştı. Yüzümün sol tarafı hâlâ sızlarken akan gözyaşlarımı yuttum. Yeryüzüne inen acılar bir sınav gibi gelse de ben hep o sınavlardan kalıyordum. Bir mumun tekrar alevlenip yandığını gibi yanamıyordum. Olumsuzluk üzerime yapışan bir lekeyken onu çıkarmanın tek yolu lekeden kurtulmaktı fakat ben lekemden kurtulmaktan bir adım uzakta bile değildim. Leke gittikçe büyürken benliğimi bir uçurumun kenarında buluyordum. Ayağım, acılarımın dinmesinden bir adım ötedeyken yalpalayan adımlarım okyanusun dibini göremiyordu.
"Abla, hadi aşağıya gidin." Tanalp'in sesi kulaklarımda olsa da kapalı gözlerim onu görmemek için direniyordu.
"Liya, uyanmadan olmaz." Ablamın canlılıktan bir uzak bitkinliği sesine eklenmişti.
"Annemi alıp biraz gidin ve kafanızı toplayın. Liya, zaten üzgün bir de sizi böyle görürse daha çok üzülür." Tanalp'in dediklerinden sonra ablamdan bir ses gelmedi ama sandalyenin çıkardığı iç gıdıklayan sesinden ayağa kalktığını hissettim. Birkaç saniye sonra odanın kapısı açılıp kapatıldı. Tuttuğum ama veremediğim nefesim beni bunaltıyordu ama kimsenin uyandığımı fark etmesini istemiyordum. Dün gece eve geldikten sonra yaşanan olayların sadece sesleri kapalı zihnimde yankı oluştururken içine görüntüler eklemek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefretin Dokuz Hali
Novela Juvenil❝Bu güçlü bir kadının başrol olduğu bir roman değildi. Üzüntüsüyle bütünleşip kendini dış dünyadan koparmış ve o dünyaya geri girmeye çalışırken sürekli yalpalayan güçsüz ve sessiz kızın romanıydı. ❞ Liya Sidar, Lakos'da okuyan bir psikoloji öğrenc...