Sürü

9 2 0
                                    

"iyi misin?" Julia gülümseyerek sordu. Liam, tüm organları yer değiştirmiş gibi midesi bulanarak ve iğrenerek "İyiyim." Diye fısıldadı.
Theo bir elini Liam'ın omzuna attı ve gülümseyerek "Etkilendim." Dedi. Liam hızlı ve iflah olmaz nefeslerle yutkundu ve "Üzerime bir şeyler verir misin?" Dedi. Titriyordu. Elleri, sesi...Her yeri titriyordu. Sırtından akan soğuk terler bütün vücudunu ıslatmış, alnındaki terler ise saçlarını sırılsıklam yapmıştı.

Julia rastgele bir dolaptan bir havlu aldı ve tir tir titreyen Liam'ı güzelce sardı.

Theo, gözlerini Liam'ın bacak arasından ayırmadan "kapat şunu" dedi başıyla işaret ederek.
"Kusura bakma." Diye mırıldandı havluyla bacak arasını örterken.
Julia buruk gülümsemesiyle Liam'ın saçlarını şefkatle okşarken "iyi misin?" Diye sordu.
Liam titreyen vücuduyla oturduğu yerden doğrulmaya çalışırken "İyiyim." Dedi ama vücudu hiç de öyle olmadığını resmen bağırıyordu.

Metal, gri boyalı kapaklı dolapların oluşturduğu holün hemen ortasında duran banklardan destek alarak doğruldu. Julia, izlediği gösteriden pek bir etkilenmiş duruyordu. Gözlerindeki parlama ve yüzündeki hayranlık ifadesiyle Liam'a kocaman sarıldı ve "Demek güçlerini kaybetmiyordun!" Liam'ı omuzlarından itti ve gülümseyerek "Sen evrimleşiyordun!" Diye tamamladı bağırarak.

Akşam'ın serinliği Liam'a olan biten her şeyi unutturmuştu. Kendisini usulca esen meltemin kollarına bırakmış zihnini boşaltıyordu. Tenine değdikçe meltem, tüyleri diken diken oluyor ve tatlı bir üşümeyle sarsılıyordu. Hemen tepesinde duran, bütün verandayı aydınlatan floresan lambanın altındayken gözlerini kapattı ve etrafı karardı.

Oradaydı...Beacon Hills'te. Avcıların, doğaüstü olanları öldürmek için acımasızca ateşledikleri kurşunlar, kah şerif karakolunu, kah aileleri dağıtmıştı. Tozu dumana katan kargaşa, yerde acı içinde yatan memurlar veyahut "kurtadam" olan çocuklarla katlanarak artıyordu. Hiçbir avcının umrunda olmamıştı kim öldü, kim kaldı. Kendilerini korumak adına gözlerini karartmış sürü ve onları korumaya çalışan bir grup yetişkin... Liam korku içinde etrafına baktı. Ailesi aklına geldiğinde kendine acımadan küfürler yağdırdı. Onun bu sorumsuzluğu bir ailenin yok oluşuyla sonlanmıştı.

Toz duman arasından göz gözü görmeyerek yürümeye başladı. Ateşlenen kurşunlarla parçalanan camlar ayağının altında ezilirken çıkardığı sesler silah sesleri altında boğulup kayboluyordu. Toz duman arasından yükselen seslere eşlik eden aydınlık her seferinde Liam'ı ölümüne korkutuyordu.

Liam, el yordamıyla yolunu bulmaya çalıştı. Kapıyı bulduğunda kendini korkuyla dışarı attı ve var gücüyle evine koşmaya başladı. Kulakları sağır eden silah sesleri uzaklaşmış, boğuklaşmıştı. Arkasına bakmadan koşmaya devam etti Liam. Kalbi güm güm atıyordu. Sanki her an göğüs kafesinden çıkacakmış gibiydi. Evine yaklaştığında kulaklarını boğan silah seslerini duydu. Her saniye artan gürültüyle, korkusu da artıyordu. Avcılar tarafından korkunç katliamlar yapmak üzere ateşlenen katil mermiler camları, duvarları veya arabaları parçalayarak geçiyordu.

Yalnızca bir çığlık, silah sesleri altında boğulabilirdi lakin onlarca çığlığı silah sesi bile boğamazdı. Yalnızca ailesinin değil, başka insanların da çığlıkları gökyüzüne yükseliyordu. Ateş edilince alev alan LPG'li araçlar, görüş alanını daha da kapatıyordu. Liam koşarak evin içine girdi.

Nefes almasını zorlaştıran havada ve görüşünü bozan siste ailesini aradı. Burnu, ta öteden kan kokusu alınca kendinden geçti. Bütün gücüyle merdivenleri çıktı ve odaya daldı. Gördüğü şey aklını başından almıştı. Kanla boyanmış halı, ayaklarının altında uzanıyordu. Sis, görüş açısını ne kadar bozarsa bozsun ailesini seçebiliyordu.
Liam, vücudunun ağırlaştığını hissetti. Dizlerinin bağı çözülüyor, bacakları titriyordu. Bacakları, vücudunu taşıyamayıncaya kadar öylece baktı önünde yatan ailesine. Yere, dizlerinin üstüne düşünce ağlamasını daha fazla tutamadı. Dizlerinin üstünde sürünerek annesinin yanına geldi ve başını kucağına aldı. Yanaklarını okşarken dumandan ve isten simsiyah olmuş yüzünü, Liam'ın gözyaşları ıslatıyordu. Liam çok istedi, annesi son gücüyle açsın gözlerini, bir şey desin. Ama duyduğu tek ses silah sesi ve çığlıklardı.

Liam Dunbar |The Lonely WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin