Sakin bir Cumartesi

19 3 0
                                    

Onca zamandan sonra olaysız geçen tek cumartesi denebilirdi. Bunun şerefine Liam ve Julia bir yerlere gitmeye karar verdiler. Liam her ne kadar kafeye veya bir parka gitmek istese de Julia'nın şiddetli isteği üzerine lunaparka gitmeye karar verdiler. Liam, koltukta öylece oturarak televizyona dalmış Theo'ya baktı ve "Hey, normalde sana sormayacaktım ama orda öyle oturduğunu görünce sorayım dedim. Bizimle lunaparka gelmek ister misin?" Dedi gülümseyerek. Theo suratını buruşturdu ve "Çocuk musunuz siz ne lunaparkı?" Dedi homurdanarak. Liam suratını astı ve "Sen de amma karamsarsın. İyi tamam gelme. En güzel peluşları biz kazanırız. Ayrıca oradan çıkıp paintball'a gidecektik ama" yağmurda kalmış yavru köpek ifadesini takındı ve "yeterli kişi yok..." Diye tamamladı. Theo, bütün bundan etkilenmemiş bakışlarıyla Liam'a boş boş baktıktan sonra "Ciddi misin? Sence bir tane aptal peluşa ve gereksiz bir paintball'a kanıp sizinle mi geleceğimi sanıyorsunuz?" Dedi yüzündeki ifadeyi değiştirmeden. Julia hemen araya girdi ve üzerindeki gömleği çıkardı. Üstünde sadece crop, altında mini şortla biraz sükse yaptı ve "Ben böyle geliyorum" dedi cezbedici bakışlarla. Theo kızı süzerken gülümsedi ve "Üzerime düzgün bir şeyler takayım" dedi ve ayağa kalktı. Gözlerini Julia'dan ayırmadan odaya doğru gitti.

Liam, Theo'nun kapıyı kapattığından emin olur olmaz öfkeyle Julia'ya döndü ve "N'apıyorsun lan sen? Giy şu gömleği!" Diye çıkıştı. Julia omuz silkti ve "Sanane ya! İstediğimi giyerim." Diye karşılık verdi. Liam bu lafın altında ezilmeyecekti ve aynı şekilde "Senin derdin ne?" Diye aynı şekilde çıkıştı ve ses tonunu yükselterek "Giy şu gömleği!" Diye bağırdı homurdanarak. Julia göz devirdi ve "Giymicem. Ayrıca bana ne karışıyorsun ya. 17 yaşındayım ben de!" Dedi bağırarak.

İkisi tartışmaya devam ederken Theo bir anda yanlarına geldi ve gülerek "Benim için kavga etmenize gerek yok. İkinize de yeterim" dedi. Liam öfkeli gözlerle Theo'ya döndü ve "Kapa çeneni!" Dedi homurdanarak. Theo aşağılayıcı bir gülümsemeyle Liam'a baktıktan sonra Julia'ya doğru ilerledi ve kolunu kızın omzuna attı. Aşağılayıcı gülümsemesi yüzünden silinmeden "Kız gelmemi istiyor." Dedi. Liam'ın yüzü öfkeden kızarmıştı. Theo güldü ve "Hey sakin ol patlayacaksın şimdi" dedi kahkahayla. Liam bu dediğini duymazdan gelmeye çalışırken "Aman çok komik" diye homurdandı.

Julia, gergin ortamı sakinleştirmek üzere araya girdi ve "Beyler, beyler. Sakin olun. Bugün cumartesi ve biz biraz gidip eğleneceğiz...Geceye kadar." Dedi. Son cümlesinde, sesine yansıyacak kadar gülümsemişti. Theo omuz silkti ve "Duydun zilin sesini hızlı ve öfkeli. Hadi gidip eğlenelim." Dedi ve güldü. Hızlı ve öfkeli mi? Evet hızlıyım ama öfkeli? Hayır...

Lunaparka geldiklerinde güneş tepelerindeydi ve her yeri cayır cayır yakıyordu. Julia, Liam'ın zoruyla giydiği gömleği nefretle çıkartıp çantaya tıktı. Liam şaşkınlıkla Julia'yı izlerken gözü bir anda Theo'ya kaydı. Kızı inceliyordu. Liam omzuna sertçe vurdu ve "Çek o gözlerini kardeşimin üstünden!" Diye tısladı. Julia şaşırarak güldü ve "Vay Liam, daha önce hiç kimseye karşı beni bu kadar sahiplenmemiştin!" Dedi. Liam gözlerini Theo'dan ayırmadan "Seni sahiplendiğimden değil. Bu herife uyuz oluyorum ondan" diye tekrar tısladı. Julia gülümsedi ve "Sana da böyle baksa öyle mi yapacaksın?" Dedi gülerek. Liam'ın yanakları kızardı ve öfke patlayarak Julia'ya "Ben gay değilim!" Diye bağırdı.

Birkaç oyuncağa bindikten sonra Liam'ın da keyfi yerine gelmişti. Güzel geçen birkaç saati geride bırakmışlardı. Liam karnının guruldadığını hissedince eliyle sıkıca tuttu ve "Hey millet, başka acıkan var mı? Çünkü ben çok acıktım" dedi yüzünü buruşturup. Theo da karnında guruldama hissedince "Aferin sana. Sen diyene kadar fark etmemiştim. Şimdi seni yemek olarak yiyeceğim" dedi sinirle. Liam gülümsedi ve "Sen beni sindiremezsin" dedi. İkisinin tatlı ama sert atışması arasında Julia gülmekten kırılıyordu. Kıkırdayarak "iki bebek gezdiriyorum resmen" diye mırıldandı. Bunu duyan Liam ve Theo aynı anda "Sensin bebek!" Deyince Julia daha da gülmeye başladı.

"Tamam bebişler. Alın bakalım yemek." Dedi gülerek ve tepsiyi masaya bırakınca Liam yemeğe daldı. Daha önce yemek görmemiş biri gibi yemek yemesi Julia'yı epey şaşırtmıştı. Gülümsedi ve "Evdeyken tabağına dokunmazdın noldu da bir anda böyle yemeye başladın?" Dedi ve kıkırdadı. Liam ağzındaki lokmayla "xlfusvmcırıçabgu" dedi ama hiçbir şey anlaşılmıyordu. Ağzındaki lokmayı aceleyle yuttu ve "Çok açım ne yapabilirim?" Dedi ve yemeye devam etti. Julia Liam'ı tuttu ve "Boğulacaksın" dedi kıkırdayarak. Liam yemeğini bıraktı ve ellerini silerek arkasına yaslandı.
"Ee, buradan sonra nereye?" Dedi Theo'ya garip garip bakarken. Julia mutlulukla bağırdı ve "Paintball!" Dedi gülerek. Liam da, Julia'nın bu enerjisine gülümsedi ve "Tamam o zaman paintball." Dedi kıkırdayarak.

Saat akşam altı olmuştu. Hala geçirecek bir bu kadar daha saat vardı. Theo arabayı otoparka yavaşça yanaştırdı ve indiler.

Herkes giymesi gerekenleri giyip alması gereken silahları almışlardı. Theo, takım olmak amacıyla Julia'nın yanına gidince Liam onu durdurdu ve "Başka takıma ahbap" dedi ve geri itti. Theo sadece gülümseyerek alt dudağını emdi ve başka takıma geçti. 

Eğlencenin dibine vurmuş olacaklardı ki zamanın nasıl geçtiğini anlamadılar bile. Hava kararıp güneş tamamen battığında oyun moderatörü, karanlıktan ötürü yeni bir stil denemek istedi. Ormanın arenada kalan kısımlarına birkaç ışık ve kulübe yerleştirdiler.

Moderatör herkesi ana toplanma yerine topladı ve dörtlü guruplar halindeki beş farklı ekibe dönerek "Hava karardığı için yeni bir stile geçiyoruz. Her kuleye iki gözcü yerleştirdik. Bu gözcüler aynı zamanda keskin nişancılar. Hem onlara yakalanmayacak hem de yerdeki düşmanlarınızı avlamaya çalışacaksınız. Bazı saklanma ve pusu yerleri ayarladık. Oyun başında söylenen kuralları çiğnememek ve alan dışına çıkmamak şartıyla istediğinizi yapabilirsiniz." Diye nutuk attı. Liam aklına kuralları getirdi.

-Herhangi birine saldırmak
-Verilen silahı, verilen malzemeler haricinde başka malzemelerle kullanmak
-Hile yapmak
-Moderatöre saldırıda bulunmak
-Takım dışından biriyle takım olmak
-Kendi takımını tehlikeye atmak, satmak
-Oyun alanının dışına çıkmak
-Bütün maç boyunca bir yerde saklanıp beklemek
-Atak yapmadan sadece kaçmak
YASAKTIR.

Liam yüzünü buruşturdu ve "Aman ne güzel" diye homurdandı. Karşı takımdaki Theo Liam'a seslendi ve gülerek "bol şans küçük beta!" Diye bağırdı. küçük beta... Bunu duyan herkes Liam'a garip garip bakarken Liam ne yapacağını bilemeden kaskını taktı ve "Dalga geçiyor" diye utanarak konuştu. Yüzü kızarmıştı.
Theo tekrardan gülümsedi ve "Sinirlerine hakim ol!" Diye bağırdı. Liam dişlerini sıkarak ve sessizce "Ne yapıyorsun lan sen!" Diye homurdanarak fısıldadı, bir yandan da kulağını işaret etti. Aynı fısıltıyla Theo'ya "Dinle beni gerzek. Eğer bir daha yaparsan herkesin içinde seni kıyma gibi kıyarım!" Diye homurdandı. Theo gülümsedi ve Liam'ın aksine bağırarak "Tamam!" Dedi. Belliydi ki Liam ile uğraşıyordu. Liam dişlerini sıktı ve gıcırdattı. "Seni pislik" dedi içinden.

Olan biten her şeyi şaşkınlık ve kafa karışıklığıyla izleyen moderatör en sonunda boğazını temizledi ve "Evet takımlar, hazırsanız sizi arenaya alalım" dedi gülümseyerek.

Hareketsiz bir başlangıçtı. Sayaç on dakikayı geçmişti bile. Liam, Julia ve iki yabancı bir yere saklanmış strateji geliştirirken vurulma sesleri artmaya başladı. Liam bir an için odaklandı ve birkaç on metre çevreyi dinlemeye başladı. En ufak yaprak çıtırdamasını bile duyuyordu. Fısıldadı ve "Buraya doğru gelenler var" dedi. Julia bunun üzerine etrafına bakındı ve "Kaç kişiler?" Dedi. Liam biraz daha dinledi ve "Bir takım" diye fısıldadı.

Çatırdayan yapraklar ezilerek toza dönüşüyor ve esen rüzgarın etkisiyle havaya karışıyordu. Liam doğru an için biraz daha bekledi. Beklerken elinde tuttuğu silahı daha da sıkı kavradı.

Çatırdama...
Çatırdama...
Çatırdama...
Bir tane daha çatırdama...

Ve Liam kendini düşman takımın önüne attı ama gördüğü şey karşısında donakaldı...

Liam Dunbar |The Lonely WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin