Parti

106 18 89
                                    

Liam gözüne gelen spot ışıklarından ötürü acı çekmekle meşgulken Julia yanına geldi ve sırtını sıvazladı. Liam başını eğdiği için Julia'a başını eğdi ve buruk bir gülümsemeyle "Teşekkür ederim. Benimle ilgilendiğin için." Dedi ve utanarak yanağına bir öpücük kondurdu. Liam neye uğradığını şaşırmış bir şekilde elini yanağına götürdü. Yüzü kızarmaya başlamıştı. Aklına buraya gelmeden önceki şeyi hatırladı. Kızın ona yaklaşmasını, saçlarına dokunuşunu, yakasını düzeltişini, yemyeşil gözlerini, saçlarını, yanaklarını, pembe dudaklarını, fındık burnunu. Gülümsemeden edemedi. Kendini topladı ve Julia ile arkadaşlarının yanına gitti.
Sohbet tatlı, atmosfer sıcak ve yumuşacıktı. Liam nazikçe Julia'nın arkasından gruba yaklaştı ve gülümseyerek "Selam kızlar" dedi.
Kızlar Liam'ı baştan aşağı incelerken aralarından birisi dudaklarını ısırarak "Selam yakışıklı" dedi. Liam ne diyeceğini bilemeden sadece kekeledi. Ellerini cebinden çıkarıp sağ elini ensesine koydu. Rahatlamak için ensesini okşuyordu ve kelimeleri toparlamaya çalışıyordu. Utanarak gülümsedi ve "Teşekkür ederim" dedi.
Zaman, Liam'ın sandığının aksine gayet güzel geçiyordu.

Müzik, yiyecekler, dans, eğlence derken zaman kavramı unutulmuştu. Herkes çok eğlenirken beklenmedik bir şekilde elektrikler kesildi. Müzik durmuş, havada sadece insanların "Aaa" sesleri birbirine karışıp aralarda kurulan "anlamlı" cümleleri anlaşılmaz kılıyordu. Bu kadar gürültülü ortamda kimse kimseyi duyamıyor, bu karanlıkta göz gözü görmüyordu. Julia etrafında bir şeyler görmeye çalışıyor, korkuyla ellerini bir o yana bir bu yana deli gibi sallarken korkuyla "Liam?" Diye Liam'a sesleniyordu. Hiç beklemediği bir anda bir el kolunu sıkıca kavrayınca Julia korkudan çığlığı tam basacakken başka bir el de ağzını kapattı.

Julia çırpınıyor, onu tutan ve onun ağzını kapatan ellerden kurtulmaya çalışıyordu. Bir çift sarı daire(?)sanki ruhunun derinliklerine doğru bakıyordu.
El, kızı daha sıkı tuttu ve bir ses duyuldu. "Şşşt. Benim, Liam"
Kız, nefesini tutmuş sarı şeyden gözünü ayırmadan "Liam sarı bir şey bana bakıyor sanki" dedi. Korkudan sesi titriyor, nefesi düzensiz çıkıyor, eli ayağı boşalıyor, sırtından soğuk terler boşanıyordu. Liam güldü ve "Sana bakan benim sakin ol" dedi. Julia bunun bir şaka olduğunu düşündü ve düzensiz nefesinin yanı sıra kontrolsüz sesiyle bağırarak "Şakanın sırası değil!" Dedi. Kasları hala kopacak gibi gergin, hala tir tir titriyordu. Sesi ve nefesiyle beraber titreyen elini bir şey sıkıca tuttu. Julia ilk başta bunun Liam'ın eli olduğunu düşünerek rahatladı ama eli tutarken sivri, uzun bir şeye elledi. Anlam veremediği bu şeyden korkmuştu ki bağırmaya başladı "Tanrım sivri bir şeye dokundum. Liam elinde ne var!?"
Işıklar tekrar geldiğinde önce gözleri ışığa alışamadığı için gözlerini kapattı ama alışması uzun sürmedi. Tuttuğu ele baktı, başından beri Liam'ın elini tuttuğunu anlayınca kafası karıştı. Neler olduğu hakkında en ufak bir fikirleri yokken girdikleri şoktan onları, otomatik olarak çalan müziğin sesini bile yarıp kulaklara ulaşan bir anons sesi zıplatarak çıkardı. "Ufak bir elektrik kesintisi yaşadık ama her şey yolunda. Millet! Keyfinize bakın"

Anonsun bitmesiyle statik sesi duyuldu ve insan gürültüleriyle beraber müzik de yükselmeye başladı. Gürültü bir anlık Liam'a korkunç derecede yüksek gelmişti. Liam etrafına korkuyla bakınırken, az önce sanki hiçbir şey olmamış gibi davranan insanları sorguladı. Nasıl başarıyorlardı? Galiba bunu yapabilecek en son kişi bile değildi Liam.

"Julia sen burada bekle ben hemen döneceğim" dedi ve Julia'nın cevap vermesini bile beklemeden koşarak uzaklaştı.

Sonuna kadar açık tahta, koyu renkli, şık desenli kapının pervazından kafasını içeri uzatmış kameralara bakan personele seslendi. "Pardon bakar mısın?" Adam korkuyla arkasına döndü ve "Ne oldu delikanlı?"
Liam nefes nefese laf anlatmaya çalışıyordu ama nefesini kontrol altına alamadığı için tıkanıyordu. "Acaba...Trafo...Nerede..?" Liam derin nefes alış verişleri arasında büyükçe bir yutkundu. "Trafoyu mu arıyorsun? Ne yapacaksın ki trafoyu? Hem personel bile değilsin. Ayrıca olsan bile dışarda inanılmaz rüzgar var. Çıkma dışarıya" dedi ama Liam adamı dinlemedi ve büyükçe bir yutkunup daha yüksek ve dramatik bir sesle "Sadece trafonun yerini söyle" dedi adamı ikna etmek için gözlerini parlattı. Adam Liam'ın sapsarı parlayan gözlerini görünce dilini yuttu. Kekeleyerek ve yavaş hareketlerle yukarıyı işaret ederek "ç-çatıda..." Dedi.
Liam harfleri yutarak teşekkür etti ve koşarak birkaç saniye içinde gözden kayboldu.

Merdivenleri çıkmakla uğraşmamak için kurt güçlerinden faydalanıp yukarıya zıpladı. Karanlık, bulutsuz ve dolunay gecesinde deli gibi esen, her şeyi ve herkesi döven rüzgara rağmen trafoya bakmaya başladı. Başını biraz çevirdiğinde çalışmakta olan yedek jeneratörü gördü.
Eğer yedek jeneratör çalışıyorsa neden anonsta söylenmedi?
Liam trafoya tekrar, bu sefer daha dikkatli baktığında trafoya birisi tarafından zarar verildiğini anladı.

Julia, Liam'ın yaptığı onca ikaza rağmen bu rüzgarda dışarı çıkmış, kolunu gözlerine siper ederek rüzgarda yürümeye çalışıyordu. Başına bir şey gelecek korkusuyla onu geri getirmeye çalışan arkadaşları ise, Julia onları dinlemediği için peşinden gitmek zorunda kalmışlardı.

"Julia bekle!" Rüzgarda Julia hiçbirinin sesini duymadı. "Liam!" Diye bağırmakla meşguldü.
(...)
Korkunç rüzgar dineli biraz oluyordu. Hava tekrar ısınmış, insanları ceketlerini çıkarmaya zorluyordu. Liam üzerindeki siyah, son derece şık ve pürüzsüz ceketi çıkardı. Yelek giymekten nefret ederdi. Beyaz gömleği ve siyah, kumaş pantolonla dışarda, sıcağa meydan okuyordu. Sonunda dayanamayıp beyaz gömleğinin parlak, gümüş ve göz kamaştıran kare şeklinde düğmesini açıp kollarını sıvadı. Arkaya doğru taradığı saçları dağılmış, yüzünü kapatıyordu. Mekanın ışıkları yüzünün yarısını aydınlatırken saçlarını daha da sarı, gözlerini de açık mavi gösteriyordu. Işık, saçlarının arasından girip yüzüne ulaşıyor ve ısıtıyordu. Partinin bitmek üzere olmasından ötürü yaklaşık elli insan dışarda, binanın önünde ya toplu taşıma aracı bekliyor ya da Liam ve Julia gibi ailelerinin almalarını bekliyorlardı.

Gelen giden olmayınca Julia arkadaşlarıyla duygusal bir vedalaşma yapıp Liam'la eve yürümeye koyuldu...

Liam Dunbar |The Lonely WolfHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin