Boramir bu sabah erken uyanmıştı; hatta neredeyse gözüne uyku girmemişti. Gemide okuduğu kitaplardaki canavarların bazılarını, eğitimcileri, eğitim sahasını ve eğitilen canavarları görecekti.
Simay genellikle Erik ve Boramir'den önce aşağıya inerdi. Boramir bugün çok heyecanlı olduğundan yeni aldığı kıyafetleri giyip erkenden hazırlanmıştı ve aşağıya inmişti.
Simay da uyanmıştı. Beyaz bir elbise giydi, Boramir'in aldığı şapkayı da taktı ve merdivenlerden aşağıya indi. Karşısında Boramir'i görünce şaşırdı. "Erkencisin Boramir," dedi. Boramir, "Her zamanki halim," dedi ve güldü. Simay normalde Boramir'in hiç heyecanlandığını görmemişti. Boramir'i böyle görünce o da gülümsedi. İkili sohbet etmeye devam ettiler.
Bir süre sonra hazırlanıp gelen Erik, aşağıdan sohbet sesleri duyunca sessizce merdivenden ikiliyi görebilecek kadar aşağıya indi. İkisinin çok iyi anlaştığını ve sohbet ettiğini görünce mutlu oldu, öksürüp merdivenden aşağıya indi. Erik, Simay ve Boramir biraz daha sohbet etti. Hizmetçilerin tatil günü olduğundan Erik, "Hazırsanız dışarı çıkalım. Bugün kahvaltıyı dışarıda yapalım, hizmetçilerin tatil günü," dedi. Boramir sevinmişti, ama Simay ondan daha çok sevinçliydi çünkü nerede yiyeceklerini biliyordu pahalı bir restorandı olmasına rağmen çok güzel yemekleri olan bir yerdi.
Herkes evden çıktı. Erik, şehirde varlıklı aileler arasında olduğu için adamları vardı. Her yere adamlarıyla gidiyordu. Adamlarının bazıları krallık askerleriydi; kral varlıklı ailelere birkaç adam sağlıyordu, geri kalana askerleri Erik'in önceden tanıdığı veya savaşçı kişilerden olma insanlardı. Erik, Simay ve Boramir'le beraber toplam yirmi sekiz kişi yola koyuldu. Erik, Simay ve Boramir at arabalarıyla, diğerleri atlarla gidiyordu. Sarayın yakınında beş büyük lokanta vardı. Erik'in gelini yani Simay'ın annesinin çocukluk arkadaşının lokantası olan Zümrüt Lokantası'nın yanında durdular.
Erik, askerlerine dışarıda kaldıkları bekleme alanında kalmalarını söyledi. Erik, kılıcını, hançerini ve depolama yüzüğünü askerlerine verdi ve Boramir'le Simay'a da vermelerini söyledi. Çünkü büyük yerlerde lokantayı korumakla yükümlü olan krallık askerleri harici kimse savaş aletleriyle giremezdi. Çoğu eşya yüzüklere koyulabildiği için onları da vermeleri gerekiyordu.
Boramir ve diğerleri lokantaya girdiler. Askerler herkesin üstünü aradıktan sonra yukarı kata çıktılar. Erik önceden pencere kenarından bir yer ayırtmıştı. Pencereler büyülü olduğundan dışarıdan kolay kolay hiçbir şey içeriye giremezdi; güvenliydi. Boramir, Simay ve Erik masaya oturdular. Yanlarına garson geldi ve "Siparişlerinizi alabilir miyim Erik Maykılsın?" dedi. Erik, "Bize elinizdeki en iyi taze Timsah Geyiği peyniri ve yoğurdu getir. Çocuklara içecek olarak süt de getir. Karpuz ve reçelden birkaç çeşit, üç haşlanmış tavus kuşu yumurtası getir. Bende içecek olarak özel bitki çayınızdan istiyorum," dedi ve hizmetçi siparişleri aldı. Siparişleri yazdığı kağıdı havada üç aşağı, üç yukarı salladı ve kağıt yanarak yok oldu. Kağıt, bardaki barmenin masasında belirdi ve aşçıların hazırlaması için barmen içeri uzattı.
Boramir çok şaşırmamıştı, istihbarat haberleşmelerinde de aynısı kullanılıyordu; mesafesi en fazla bir şehirden diğerine kadardı. Boramir, siparişteki Timsah Geyiklerini adalara görev yapmaya gittikleri zaman görmüştü. Bedenleri timsahlar gibi sertti, avlanma alanlarında arada gözükse de yerleşim yerlerine uzak yerlerde çok bulunabiliyordu ve Timsah Geyiği çiftlikleri de vardı.
Kahvaltılarını yarıladıkları sırada yanlarına Erik'le rekabet içinde sandığı ama Erikin rekabet olarak yanına yaklaşamayan sadece görünüş olarak güzel gemiler yapan Genç Thomas gelmişti. Thomas, yirmi dokuz yaşında, 1.70 boylarında, seksen beş kilo, yakışıklı sayılabilen, kendini bilmez birisiydi. Hiç kimse onun saygısız ve egolu tavırlarını sevmiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/371446573-288-k813572.jpg)
YOU ARE READING
Kara Korsan EFSANESİ
Science FictionBir gün bir garip gezgin grubu gemiyle keşif yaparken, havanın karardığı ve dalgaların arttığı bir yere doğru istemeden çekildiler. Geriye dönmek isteseler de fırtınadan dolayı önlerini göremezlerdi. Bir vakit sonra gün ışığını gördüler ve oraya doğ...