6.

4 2 1
                                    

"Belirsizlik bir ölçüde umudu barındırır. "
-A.D.

Bakışlarındaki yoğunlukla ezilirken az önce kendime sorduğum soru da yanıtlanmış oldu. Sanki o ana kadar nefesimi tutmuştum da o benim adımı söylediğinde içim rahatlamıştı. Sanki gitmem gereken yer zaten onun yanıydı.. Kafamdaki düşüncelerle diğerlerinin yanına katılırken beynimin içinde tonlarca soru vardı. Adımı biliyordu, garip olan benden sonraki kimsenin adını bilmiyor oluşuydu parmaklarıyla rastgele seçişiyle toplamıştı kalanları. Diğer bir soruysa neden beni seçtiğiydi. İlk tercihi neden bendim? Ne farkım vardı onca insandan? Bunu düşünen tek ben değildim belli ki, ortamdaki herkesin bakışları odada yankılanan ismimle bana dönmüştü. Lucas , eran , ve akının da..
Hatta gözlerim birkaç saniye akınınkiyle buluştuğunda onun sorgulayan yoğun bakışları altında ezilmiştim. Barının benim ismimi neden bildiğini merek adıyor olmalıydı. Belki de barının beni seçmesinin sebebinin ona bir tehdit oluşturacağını falan düşünüyordu . Ortamda herkes seçilene kadar da akının gözleri sık sık üzerimde gezinmişti. Onun bana bakması sorun değildi ama bana her bakışından sonra ensemden soğuk bir ürperti geçiyor kulaklarım su şırıltılarıyla doluyor gibi hissediyordum. Ve tahmin edersiniz ki şu an burada olmamın sebebi de bir suydu. Sara beni o suya itmeseydi belki de şu an burada olmayacaktım. Akının gözleriyle tekrar buluşan gözlerim o yumuşak ama korkutucu bakışların içine çekildi. Yumuşak karnımı biliyormuşçasına beni oradan vurdu.. Sanki suya düştüğüm günü tekrar yaşıyormuşum gibi akciğerlerim oksijensizlikle kıvrandı. Nefesim boğazımda asılı kaldı bedenim sarsıldı. Korku bedenimi esir altına alırken yerimde kıvrandım. Konuşamadan öylece onun gözlerinde boğularak kıvrandım. Nihayet gözlerini üzerimden aldığında sanki son nefesimmiş gibi derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım. Ve bu saçma şölen de kısa süre sonra son buldu.

Kura seçer gibi insan seçme merasimlerinin ardından herkes kendi gurubuyla toplanıp farklı kapılardan dışarıya çıkarıldı. Birkaç düzine insanla beraber saraydan çıkıp bahçede beklemeye koyulduğumda gözlerim arkamdaki saraya takıldı. Buraya geldiğimden beri buradaydım bir odaya kapatılmış bir prenses gibi kaldığım birkaç hafta da olsa başka bir yere gitme düşüncesi içimi huzursuz ediyordu.  Gözlerim saraydan etrafa kayıp çevreyi not eder gibi beynime not almaya başladığında birden arkamda hissettiğim sıcaklıkla ürperdim. Kim olduğunu tahmin etmek zor değildi. Barındı.. Barın arkamda içimi yakan varlığıyla nefesimi tutturduğu birkaç saniyenin ardından çevremde dolanıp ortamızda yer aldı.
Ortamızda yer almasıyla da etrafımızda sanki çizilmiş gibi kusursuz bir çember alevlendi. Ateşin yakıcı sıcaklığıyla şaşırırken hala alışamadığım 'büyü'nün varlığı da beynimin gerçeklik algısını zorladı. Alevler yükseldi yükseldi ve etrafı göremeyeceğimiz bir boyuta ulaştıktan sonra hızla azalıp sönerken tuttuğumu bile fark etmediğim nefesimi verdim.  Aynı insan topluluğu hala aynı konumda çevremdeydi. Artık barın aramızda yoktu gözlerimi etrafta gezdirdiğimde değişen konumla afalladım. IŞINLANABİLİYOR MUYDUK! Hadi be! Yalnız kabul etmeliyim çok havalıydı. Bir ateş çemberiyle düzinelerce insanı buraya taşımıştı.

Gözlerim etrafta gezindiğinde bedenim şaşkınlıkla sarsıldı. Devasa bir bina yanardağın tepesine kurulmuş gibiydi. Binaya uzanan dolambaçlı patikanın etrafı uçuruma ve uçurumda altımızda fokurdayan lavlara açılıyordu. Korkuyla yutkunurken ateşin sunduğu loş ışıkta grubun peşine takılıp patikada yol almaya başladım. Aşağı bakmaya korkuyordum. Biri itse ve lavların içine düşsek ne olurdu? Düşünsenize çocuğunuz var ve dışarıda oynaması için salamıyorsunuz çünkü yaşadığınız yerin etrafı lavlarla çevrili! Ah gerçekten korkunç bir yerdi. O an diğer krallıkları da merak ettim. Acaba onlar nasıldı? Burası gibi dünyada cehennemi yaşatan bir görüntüleri var mıydı mesela? Belki çok güleceksiniz ama şu an kafamda zakkumun 'sen ateşten korkarsın kaç kurtar' sözleri yankılanıyor...

Nihayet aman düşmeyelim takılmayalım diyerek geçirdiğimiz patika yolculuğu bittiğinde sarayın görkemli kapısı bizi karşılamıştı. Önünde dikilip devasa kapıya bakarken kapı ardına kadar açılıp bizi saraya davet ettiğinde içeri girdik. İçerisi de dışarısı gibi ürkütücüydü. Siyahın hakim olduğu loş aydınlatmalarla devasa bir yapı. Önümüzde şu filmlerde erkeğin geniş uzun merdivenlerden büyülü bakışlarla kadını izlediği o merdivenlerden vardı. Kıvrılarak üst katlara ilerliyor , geniş sonu gözükmeyen koridorlara açılıyordu. Nereye gideceğimizi bilmeyerek etrafta göz gezdirip ayakta dikildiğimiz birkaç dakikanın sonunda önümüzde tuhaf bir canlı belirdi. Önde kalanlardan korku dolu tiz çığlıklar yükselirken anlamaya çalışan bakışlarla karşımdaki bu uzun kulaklı cüceye benzer soluk yeşil tenli canlıya bakıyordum. "ah korkmayın korkmayın , ben zeze bir goblinim size odalarınızı göstermek için görevlendirildim!" ince rahatsız edici sesiyle sevimli ama bir o kadar da garip bir canlıydı. Onun peşinden ilerlerken her kapıda aramızdan biri ayrılıyordu. Zeze tek tek odaları gösterip bizleri yerleştirerek ilerlemeye devam ederken yanımdaki son kişiyi de odasına zezeyle uğurlayıp devam ettim. Neden en sona beni bırakmıştı ki? Ah seni aptal yaratık !  Benimle beraber  gelen insanlar iki kata dağıtılmıştı şansa bakın ki ben 3. kattaydım. Tek başıma! Zeze nihayet bir odanın önünde durduğunda bu zamana kadar herkese yaptığı gibi önümde hafifçe eğilerek eliyle içeriyi işaret etti. Ona teşekkür edip odaya bir adım atarken zezenin tiz sesi beni yerimde sabitledi. "çok şanslısınız efendim. Güzel olduğunuz kadar özel de olmalısınız . Hükümdarımız sizi özellikle buraya almamı istedi. Ah bunu söylemem gerekiyordu." şaşkınlıkla arkamı döndüğümde zeze garip parmaklarını ağzının üzerinde tutuyordu. Gözlerini kocaman açmıştı belli ki söylememesi gereken bir şeyi ağzından kaçırmıştı. Ona yaklaşıp eğildim. "barın mı istedi benim burada -burada derken boş koridoru göstermiştim- tek başıma kalmamı?" zeze bana bakıp ağzını eliyle kapatmaya devam etti. Kafamı yan tarafa eğerek üstten üstten sorgulayıcı bakışlarımı gönderdiğimde "evet efendim, burası saygın konukların ağırlandığı kat sizi özellikle buraya yerleştirmem söylendi. Ama lütfen kimseye bundan size bahsettiğimi söylemeyin yoksa cezalandırılırım." kafasını korkuyla iki yana sallayıp telaşla cümlesini bitirdiğinde onun gibi önünde nezaketle eğildim. "teşekkür ederim zeze gerisini kendim halledebilirim. Tepkimle afallayıp bir süre karşımda dursa da şaşkın bakışlarla yanımdan ayrıldığında bende odaya girmiştim.
Büyük yatak odanın tam ortasına yerleştirilmişti yan tarafındaki camdan ay ışığı odaya süzülüyordu. Yatağın karşı tarafındaki şömine kendi kendine yanıyor gibi odayı ısıtıyor ışığıyla odaya loş bir hava yayılıyordu. Komidinler çalışma masasıyla oda karanlık ama güzeldi. Odanın içindeki iki küçük kapıdan biri içi giysilerle dolu bir giyinme odasına diğeriyse geniş bir banyoya açılıyordu. Bir misafir için oldukça iddialı bir odaydı. Acaba diğerlerinin odaları da böyle miydi ? Sahi barın neden beni diğerlerinden ayırmıştı ? Bu iki oluyordu ilk o salonda ismimi söylemesi beni seçmesi şimdi de bu oda. Ne farkım vardı diğerlerinden neden ayırıyordu beni? İçimdeki garip hisle yatağa oturdum. Diğerlerinden ayırması beni hem rahatsız edip içime kurt düşmesine sebep olmuştu hem de garip bir karıncalanmaya sebep olup özel hissettirmişti.
Kendimi geniş yatakta daha rahat bir pozisyonla uykuya bırakırken bir yandan da bunları düşünüyordum..

Kendimi geniş yatakta daha rahat bir pozisyonla uykuya bırakırken bir yandan da bunları düşünüyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-sarenin odası -

-sarenin odası -

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


-Ateş krallığı-

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ORENDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin