sirket yemegi nasil olue bilemedim ama yazabilmisimdir umaro
(sanki kurgudaki tek mantiksizlik sirket yemegi yazmayi bilmememmis gibi)
-
Şirket yemeklerinin öyle çok da abartılacak bir tarafı yok. Dominik görse 'bununla nasıl doyuyorsun be' diyeceği minimal porsyonlar ve hayli lüks mekanlarda gerçekleşen anlaşma öncesi kaynaşma gibi düşünün.
İşte aynen böyle bir yemek için üstümdeki siyah takımın nefesimi kesen kravatını söküp atmak istesem de babamın iş yaptığı insanlara verdiği değerler sebebi ile özenmemi istiyor. Ben de el mecbur beni almaya gelen arabaya binerek gideceğimiz mekanın yollarını izliyorum. Kendi evimde kaldığım için babam ayrı bir rotadan farklı bir araba ile geliyor ve benim bu yemeğe katılmamdaki tek sebep Edin.
Aramızda anlamsız bir şeyler var. Beni kıskanıyor ve arzuluyor, bunlar yeni değil ama beklentisi ne onu çözemiyorum. Bana ilgi mi duyuyor yatağına mı atmak istiyor sorusu güncel olarak tek odağım çünkü ben her şeyden bağımsız olarak bu adamdan liseli bir ergenmişçesine hoşlanıyorum.
Benim aksime zengin bir ailede dünyaya gelmedi, yaşı 15'e varırken sayısız ülke gezmiş değildi.
Fakat saygı görmesini öğrendi. Paradan önemli şeyler var. Bunu ağzında altın kaşıkla doğmuş şımarık veletin teki olarak söylediğimin farkındayım ama saygıyı satın alamazsınız. Çabalamanız lazım ve bazen çabalamak da yetmez.
Edin'in ise kumaşında var.
Daha önce birkaç kere daha geldiğimiz tanıdık mekanın önünde duran araba ve açılan kapım ile ilk adımımı dışarı atıyor ve kısa sürede babamların oturduğu masaya geliyorum. Mekan tamamen boş ve bu toplantı (?) için tutulmuş.
Ben benim için ayırılan sandalyeye oturuyorum ve gözlerim tedbirli bir yavaşlıkla insanları tarıyor. Tanıdık isimler bir bir gözlerimden geçerken sonunda aradığım yeşiller ile buluşuyorum. Üstünde bir takım elbise falan yok bu arada. Rahat ama şık görünüyor. Çekici bir tarafı var.
Gözlerimizin birleşmesi ile çekinmeden gülümsüyor ve ben güzelliğine dalmamak adına son çırpınışlarımı yaşarken bana göz kırpıyor. Benimle oynuyor ve beni anlıyor.
Ben de ona gülümsüyorum ve selam vermek adına ufak bir baş hamlesi yapıyorum. Birkaç dakika sonra eksik birkaç kişi daha geliyor ve dünya üzerindeki en sıkıcı ve kasıntı akşam yemeklerinden birisi başlıyor.
Çevremi dinlemeye özen gösterip kendimi yemeğime gömerken ismimin anılışı ile kaldırıyorum başımı. "Tabii ki ben ve Edin'den sonra yetki Dusan'da. Biliyorsunuz, şirkette hissedar." Babamın gülerek ve gururla benden bahsedişi ile kendimden emin, geniş bir gülümsemeyi muhattabı olan Bayan Dajana'ya sunuyorum. Bakışlar üstümde ve dik durduğumdan eminim.
Bana gelen konu çok da uzamadan kapanıyor ve tatlılarımızı da yedikten sonra haftaya sözleşmeleri imzalamak için Bayan Dajana ile babam ve Edin el sıkışıyor. Geri kalanlar da seviyeli şekilde ayrıldıktan sonra babam "Eve dönüyorum, Edin Dusan iyi akşamlar." Diyerek koşarcasına gidiyor yanımızdan. "Bırakayım mı seni ?" Diyor Edin. Şoförüm ile geldiğimi adı kadar iyi biliyor. Adı kadar iyi bildiği bir gerçek de kabul edeceğim.
"Olur, ceketimi alayım." Diyorum ve birkaç dakika sonra valenın getirdiği arabasına biniyoruz. Başta her şey sessiz ilerliyor fakat daha sonra sessizliği yan tarafımdaki kumral bozuyor.
"Sevmiyorsun şirket yemeklerini." Diyor, bu tespiti yapmak için sherlock falan olmaya gerek yok ama yine de hoşuma gidiyor. Yola odaklı olduğunu bilmeme rağmen kafamı olumlu anlamda sallıyor ve konuşuyorum. "Evet, boş bir prosedür gibi hissettiriyor. Teklifimizi kabul ettiklerini zaten biliyorduk." Diyorum kollarımı göğsümde çaprazlarken. Kırmızı ışıkta duruyoruz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy's company
Fanfiction'Edin'in ise kumaşında var.' Dusan Tadic, babasının yeni ortağı boşnak iş adamı Edin Dzeko'ya çok fena tutulmuştu. !age gap, !slowburn, !esnaf dominik au