Ne yapıyordum ben,hayatımı cehenneme çeviren,mutluluğumu elimden alan bir adam için neden korkuyordum bu kadar? Beni korkutan şey neydi? Bilmiyordum.Telefonu kapattıktan sonra hastaneye gelene kadar koşmuştum.Koşarken aklımda sadece Mark vardı.
Her zaman midemi bulandıran ama iyileşmemi sağlayan yerin kapısından içeriye girdiğimde adımlarımı direkt olarak girişteki masanın arkasında oturan kadına yöneltmiştim.
"Mark Lee"
"Neyi oluyorsunuz?"
Neyi oluyordum? Arkadaşı mıydım? Sanmıyorum. Arkadaşı ya da daha ilerisi olmak istediğimi sanmıyordum.Biz Markla sadece birer yabancıydık.Can yakan bir geçmişimiz varken onunla arkadaş olmam ne kadar doğruydu? Değildi.Doğru değildi ama lanet odasına girebilmem için bu yalanı söylemem gerekiyordu.
"Arkadaşıyım"
"200 numaralı oda,koridorun sonunda"
"Teşekkürler"
Düşündüğümden daha hızlı bir şekilde odasına girdiğimde uyuyordu.Sağ ayağı ve sol bileği sargıdaydı.Kaşının yanında,alnında ve dudağının kenarında yeni olduğu belli olan yaralar vardı.Onu o halde gördüğümde düşündüğüm tek şey ona bakacak biri var mıydı? Ailesi veya bir arkadaşı,onu tanımıyordum.
O uyurken bir süre onu izledim.Uyurken masum duran yüzü uyandığında benim için bir kabusa dönüşüyordu.Bu çok can yakıcıydı.Başka bir hayatta olsak Mark'a 10 yıldan fazla bir süre platonik kalacağıma bile emindim fakat bu hayatta olmazdı.Ben burada ne yapıyordum? Yüzünü bile görmek istemediğim ve geçmişte onun yüzünden ölmeyi dilediğim insanın yanında ne işim vardı?
Sorularımdan o kadar çok bıkmıştım ki ama en çokta bu soruları kafama koyan Mark Lee den bıkmıştım.Tanrı aşkına neden 3 sene sonra karşıma çıkıp her şeyi mahvedersin ki!...
(Mark pov)
Gözlerimi yavaşça araladığımda bulanık görüşümü netlemek için bir kaç kez göz kırpmıştım.Yutkunduğumda acıyan boğazım uzun süredir uyuduğumun kanıtıydı.Hastanede olduğumu anlamam pekte zor değildi.Etrafa bakındığımda beklediğim şey asla yattığım yatağa kafasını koyup uyuyan bir Haechan değildi.Ne zaman gelmişti ve kaç saattir buradaydı bilmiyordum ama benim için hastaneye gelmiş olması yüzüme aptal bir gülümseme vermişti.Aynı zamanda içimde bir burukluk belirmişti.Bu neydi şimdi,vicdan azabı mı?
Kafasını kollarına koyduğundan dolayı öne çıkmış dudakları ve uzun kirpikleri çok güzel duruyordu.Yüzündeki benler,yumuşak saçları ve her şeyiyle çok güzeldi Haechan.Mark 3 senedir her gün yaptığı gibi bir kere daha kendinden nefret etti.Bu güzel yüzün yanında kana bulanmış yüzünü de görmüştü Mark ve buna sebep olanın kendisi olması canını epey yakıyordu.
Mark Haechan'ın onu affetmesini elbette beklemiyordu.Onca şey yaşatıp üstüne 3 sene ortadan kaybolup birden karşısına çıkması garipti ama Mark sadece beklemişti.İyileşmeyi,toparlanmayı ve Haechan'ı korkutmamayı beklemişti.Geçmişiyle yüzleştiğinde hataları bir bir aklına dolduğunda yüzünü buruşturdu.Dolan gözleri ağlamak istediğini belli etse de ağlamamalıydı.
Uyuşan ellerini havaya kaldırmış,sıkıp bırakmıştı fakat acıyan sol bileği küçük bir inilti çıkarmasına sebep olmuştu.Sargıyı sonradan farkettiğinde bileğinin zedelenmiş olacağını düşündü.Haechan hareketliliği fark ettiğinde gözlerini açıp bir kaç saniye etrafa boş boş bakınmıştı.Karşısında Mark'ı görünce toparlanmış ve kendine gelmek amacıyla yerinden kalkıp gerinmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What the hell did I do? [Markhyuck]
Short StoryUp all night,on another red eye, I Wish we never learned to fly "Bu kurguda mide bulandırıcı şeyler var"