❅ 22. bölüm

308 66 27
                                    

Mehro, Like You're God

YİRMİ İKİNCİ BÖLÜM
💎

Sebastian aşırı yorgun olmalıydı herhalde çünkü yanından kalkmama kıpırdanmamıştı, odada gezinmeme de. Onu şu an yataktan atıp geri koyabilirdim ve asla uyanmazdı. Seslenmeyi denemiştim çünkü.

Bir uyanan Knox'tu. Onlara tam olarak evimde kalabileceklerini söylememiştim ama benzer bir şey ima etmiştim. Mutfakta şefin ona özel hazırladımlarıyla kahvaltı ediyordu. Beni gördüğünde bir süre bakıştık, ardından ağrı kesicim olup olmadığını sordu. Onayladığımda ona Elina'nın ihtiyacı olacağını çünkü bir şampanya şişesinin tamamını ve iki bira devirdiğini söyledi. Bunu neden yaptığını sorarcasına ona baktığımda konuşmamak için olduğunu söyledi. Onunla konuşmamak için elindekiyle oyalanıyormuş gibi yaptığı her sefer içmişti de demek. O zaman neden orada olduğunu soramıyordum bile. İstiyordu çünkü. Bir de sanırım sıkı bir anne olunca kaçış noktalarını değerlendirmek keyifli geliyordu.

Maximilian ve Sadie aynı odada uyuyordu. Elina tekti. Leonid de öyle. Knox'un nerede yattığını öğrenmek amacıyla odalara baktım. En sonunda, odayı buldum. Bir an bilinçsiz Elina'yla kalmış olabileceğini düşünmüştüm ama onun yerine, başka bir odada kalmıştı. Oda toparlanmıştı ama yatağı biraz dağınıktı, buradan anlamıştım.

Bir de... Yerde, dolabın önünde, bir poşetin üstünde krampon vardı. Gerçi Knox bunları kapının orada çıkarmıştı.

Dolabı açtığımda, benimki gibi dizilmiş kıyafetleri gördüm. Sebastian'a aitti. Bana daha önce, kıyafetlerinin birazını evime getirdiğini söylemişti. Gerçekten getirmişti. Dünkü forması bir poşetin içindeydi, dolabın dibindeydi. Sanırım onu yıkayacak vakit bulamamıştı.

Onu ve ayakkabılarını aldım. Temizlerken Noah'ya telefon açtım. Akşamki partiyi haber verdim. Ardından, partiler için organizasyon şirketinin numarasını sordum. Onunla da konuştum. Bir günde yapabilecekleri en iyi şeyi değil, uzun zamandır planlanıyormuş gibi yapılacak bir parti istemiştim. Kaç kişiye para ödemem gerektiği önemli değildi. Batırdığını hissediyordum ve para bunu toparlamam yardımcı olacaksa hiçbir önemi yoktu.

Öncelikle, Sebastian'dan hala nefret ediyordum. Ama değişik bir nefret biçimiydi. Aynı zamanda onunla sevgiliydim. Onu üzmeyi planlamadan üzmüştüm, bu hoşuma gitmemişti, telafi etmek istiyordum. Bunda sözünü tutmuş olmasının etkisi de vardı. Dünkü yüz ifadesinden canının yandığını görmüştüm. O halde elini kullanarak saatlerce koşturması beni etkilemişti.

Sonra, düşünmekten kaçındıklarım vardı. Miles ve Sebastian'ın kardeş olması gibi. Ailelerinin cani olması gibi. Bu içimde ağrıya sebep oluyordu.

Bir de Darla vardı. Sebastian'ın annesi yüzünden olmuştu. O kadınla yüz yüze geldiğim an onu öldürebileceğimi hissediyordum. Sakince bakar, birden boğazına atılırdım ve en yakındaki sivri cismi beynine saplardım. Bu korkunç sonuçlara yol açardı. O yüzden, bu konuda ne yapacağımı bilmiyordum.

Son olarak, Julia Graham'ın duruşması bugündü. Kızlara evi emanet ettikten sonra oraya gidecektim. Graham kardeşlerin duruşmadan eminim ki haberleri vardı ama yokmuş gibi davranıyorlardı. Bir kez ağızlarından üzüldüklerini ya da taktıklarını duymamıştım. Miles'ın babası Dominic ve Wayne Graham adeta karakolda ve mahkemede yatıyordu. Bu durumun tamamı, beşlide olumlu yönde evrilmeye yol açmıştı.

Ayrıca, Wayne Graham'ı bekleyen başka bir şey daha vardı. O adamdaki hırsı yazın işlerini sardığında keşfetmiştim. Julia hapise falan girerse, sıkıntısını oğullarından ve işinden çıkaracaktı. Knox ve Maximilian konusunda ne yapacağımı bilmiyordum gerçi. Onlara... Onları korumalı mıydım? Şu ana kadar kendileri halletmişti. Gerçi elimdeki videolara bakılırsa halletmeleri katlanmaktan geçiyordu. Onlara üzülüyor muydum bilmiyordum ama bu konuda rahat olmadığım kesindi.

ELDENCORD TANRILARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin