•|Ruh Bedene Geri Döner mi¿

65 20 47
                                    

Merhaba ben Roza, eğer bu yazıyı okuyorsanız geçmişten geleceğe mesajımı aktarabilmişimdir. Burda kapana kısıldım. Nasıl mı? Gelin anlatayım.

ʕ'•ᴥ•'ʔ Beğenmeyi ve yorum yapmayı, hikâyeme destek olmayı unutmayın ฅ^•ﻌ•^ฅ

Saat 23.50

Küçük kasabanın üzeri kara bulutlarla kaplıydı, soğuk ürpertici bir hava hakimdi. Minik bir damla düştü yere, ve bir tane daha ardından düzinelercesi. Bulutlar öfkeliydi sanki kusuyorlardı nefretini. Kasaba sessizdi. Değen damlaların oluşturdu ses yankılanıyordu etrafta. Dışarda hiç bir canlı yok gibiydi. Gece avlanan canlılar dahi bugün uyumayı seçmişti.

Cennetin tasviri olan bu kasaba şuan cehennemi andırıyordu. Bu küçük kasabanın büyük mezarlığında minik bir canlı sağanak yağmura rağmen uçmaya çalışıyordu. O bir kelebekti. Kırmızı özel bir kelebek. Diğer türlerden çok farklıydı. Yağmurda ıslanmadan uçabiliyor, ne acı ne de açlık hissediyordu. Onun bir amacı vardı ve vakti gelmişti. Görevinini yerine getireceğinin heyecanı vardı üzerinde.

100 yıldır bu anı bekliyordu. Şimdi döngüyü başlatmanın zamanıydı. Uçtu tüm gücüyle, varmıştı artık mezarlığın ücra köşesine. O, ordaydı işte. Etrafı çiçeklerle kaplıydı. Kondu nazikçe siyah gülün yaprağına. Gülün siyah rengi akıyordu âdeta. Ardından kan kırmızı yaprakları belirdi. Kelebek görevini yapmıştı artık, siyahtı kanatları. Sıradan bir kelebekti. Yağmur damlaları narin kanatlarını incitiyor ıslatıyordu. Çiçeklerin altına sığındı. Uzun zamandır kasabada yaşayan insanlardan gizleniyordu kimse onu görmemişti, göremezdide. Şimdide yağmur damlalarından ötürü çiçeklerin altına gizlenmişti. Hayatta olmanın bu kadar acı verdiğini bilmiyordu. Görevini tamamlamadan önce ölüydü ama şimdi yaşıyordu. Tıpkı O' nun gibi.

Saat 00.00

Tenine değen damlalar acıtmıştı canını. Gözlerini kırpıştırdı. Göz kapakları yapışmıştı birbirine açmakta zorlanmıştı. Etrafına bakındı çiçekler ve sarmaşıklardan etrafını göremiyordu. Elini kaldırıp çiçekleri kenara çekmeye çalıştı. Kaldırmakta zorlandı kolunu, uzun zamandır hareket ettirmemişti sanki, her yeri ağrıyordu. Uflayıp puflayarak olduğu yerden doğruldu. Etrafını göremiyordu karanlıktı her yer. Yağmurdan ötürü çamur üzerine bulaşmıştı.

Ayağa kalkmaya çalıştı dengede kalamıyordu , yürümeyi unutmuş gibiydi. Yürümeye çalıştı ıslanmış çamura bulanmış elbisesinin eteği yürümesini zorlaştırıyordu.
Yağmurun şiddeti azalmıştı şimdi usul usul yağıyordu kasabaya. Kara bulutların öfkesi azalmıştı, bu ana tanıklık etmek mutlu etmişti onları. Dolunay göründü bulutların ardından. Cömertçe aydınlattı etrafı.
Artık etrafını görebiliyordu burası bir mezarlıktı. Bedenini bir endişe kapladı mezarlıkta ne işi vardı? Etrafına bakındı kocaman bir mezarlıktı. Az ilerde sokakları aydınlatan ışıkları görebiliyordu. Oraya gitmeye karar verdi. Gitmeden önce doğrulduğu yere baktı. Bir mezardı. Gömmüşmüydüler kendisini, ölmüş müydü? Mezarlığın üstü toprakla kaplı değildi,olsa çıkamazdı belkide. Mezarın üstü sarmaşıklarla kaplıydı.

Uzun zamandır burda yatıyor olmalıydı. Ama nasıl ve neden aklında onca soru vardı. Hafif bir esinti başlamıştı. Üşümesine sebep olmuştu. Elbisesinin eteği uçuşuyordu. Mavi rengi solup grileşen kıyafeti yer yer yırtılmış parçalanmıştı. Çürümüştü bazı kısımları. Korkmuştu. Bedeni soğuktan titriyordu. Kollarını birbirine doladı. Sağ elinin parmağı sol kolunda sert bir şeye değmişti. Elbisenin kolunu yukarı kaydırdı. Gördüğü manzara ile mezarlık, ufak bir çığlıkla yankılandı. Sol kolu dirsekten itibaren kemikti. Kemiklerini görebiliyordu. Bazı kısımlar deri ile kaplıydı olması gerektiği gibi ama bazı yerlerde o deri yoktu. İşaret parmağı ve serçe parmağını oluşturan kemik ve eklemlerini görebiliyordu bu inanılmazdı. Kendini toparladıktan sonra elini bedeninde gezdirdi. Sağ kaburgalarını hissedebiliyordu. Üzerinde ince bir zar vardı, deri yoktu. Yüzüne baktı sol yanağında kulağa yakın ufak bir yarık vardı. Arka dişlerine dokunabiliyordu.

ARAYIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin