1.Bölüm

605 38 6
                                    

Sizi tanımayan birine kendinizi istediğiniz gibi tanıtabilirsiniz. Yapmak istediğiniz şeyleri yapmış gibi gösterir, aslında özendiğiniz hayatı yaşıyormuş gibi anlatabilirsiniz.

Aslında çok güzel bir şey değil midir bu? İlk tanıştığın insan karşısında bembeyazsındır. Senin anlattıkların bi ressamın fırçasından çıkan minik darbeler gibidir; o darbeler birleştiğinde istediğiniz resmi çoktan çizmişsinizdir.

Ama ben dürüst olacağım. İstediğim ve yahut özendiğim hayatı değilde, kendi siyahlığmı gözler önüne süreceğim.

Adım Glory. 18 yaşındayım. İnsanların bana dokunmasından ve bakmasından nefret ederim. İnsanlara asla güvenmem. Yere düşsem bile beni kaldırmak üzere uzatılan eli geri çeviririm. Bunu benim seçimim değil; yaşamak zorunda olduğum hayatım yüzünden. Yaşadığım, yaşamakta bulunduğum,kimsenin ulaşamayacğaı yere saklamak istediğim; ama asla yapamayacağım hayatım.

Annem ve babam 1992 senesinde tanışıp, tanışmalarının üzerinden 3 ay geçmeden evlenmişler. Evlilikleri, babam tüm varlığını kaybedene kadar sorunsuz bir şekilde ilerliyormuş. Fakat daha sonra yaşanan zorluklar annemi bezdirip doğduğum gün beni terk edip gitmesiyle sonuçlanmış. Annemi hiç görmedim. Suratı, mimikleri, elleri nasıl bilmiyorum.

Babam annem bizi terk ettikten sonra küçük amcamın yanına taşınmış. Hem ekstra masraf çıkmasın, hem de babam olmadığı zaman yalnız kalmayayım diye. Az çok hatılıyorum ben 5 yaşına bastığımda kendine yeni bir iş bulup bir fabrikada çalışmaya başlamıştı. Ona verilen araçla aldığı ürünleri şehirler arası taşırdı. Yakın yerlere gittiğinde benide yanında götürür, yeni insanlarla tanıştırırdı.

10.yaş günümden 1 hafta önce babam yine şehir dışındayken amcamın aldığı telefon üzerine hayatımı dik tutan taşlardan birinin daha eksildiğini öğrenmiştim. Babam trafik kazası geçirip ölmüştü. Bana bakmak için gece gündüz çalışan babam yanımdan gitmişti. Hem de bana elvada demeden.

Bunun üzerine amcamla yaşamaya devam ettim. Amcam alkolik, binlerce borcu olan vurdum duymaz bir adamdı. Babamın vefatından bir iki sene sonra bana olan tüm acıması yerine nefrete bırakmış sanki babamın vefatı benim yüzümden olmuş gibi bir çok kez canıma kast etmeye kalkmıştı.

Çok ağlardım, çok kaçmaya kalkardım ama yapamazdım. Gidicek, kalıcak bir yerim olmamasıyla beraber yaşım küçüktü. Seneler boyunca bedenime indirilen her darbeye sessiz kaldım. Her gün babamın gelip beni kurtarması için dua ettim, yalardım Tanrı'ya. Ama Tanrı beni kurtarmadı. Tanrı beni amcam beni satmaya çalışan ana kadar kurtarmadı.

15 yaşındaydım o zamanlar. Liseye daha yeni başlamıştım. Okuldan çıktıktan sonra eve değil yan komşumuz olan Bayan Bennie'ye giderdim. Orada saatlerce oyalanır eve gidebildiğince geç gitmek isterdim. Yine bir gün saat 8 civarı Bayan Bennie'lerden çıkıp eve gitmek üzere yürüyordum. Evimizin önüne geldiğimde kapıda beni bekleyen amcamı gördüm. Her zaman olduğu gibi onunla göz göze geldiğimde buz kesilmiştim, ellerim terlemeye başlamıştı.

İçkili gözükmüyordu bunu ayakta durabildiği için anlamıştım. Geç kaldığım için beni azarlayacağını düşünmüştüm ama gülümseyerek eve girmemi söylemişti. Onun gülümsemesini en son babam ölmeden önce görmüştüm. Normalin aksine olan tavrı beni daha çok korkmuştu. Gülümsemesinden bile korkuyordum onun.

Eve adım attığımda elini yavaşça sırtıma koyup girmem için salonu işaret etmişti. Elleri bana değdiğinde birbirine kenetlediğim gözlerim salona girene kadar açılmamıştı. Henüz saçımdan tutup yerlerde sürüklenmediğime şaşırdığım için gözlerimi açtığımda çaprazımda oturan 30-35 yaşlarında bir adam gördüm.

Arkadaşı olduğunu söyleyip beni yanına oturtturmak istediğinde birkaç adım geri atıp başka bir koltuğa oturdum. Anormal davranışlarından bir şey olduğunu anlamıştım ama ne olduğunu çözmeye çalışıyordum hala.

Kulaklarım ''Bay George seni alıp evine götürücek'' cümlesini duyana kadar. Kafamı onlarca kez sağa sola sallayıp ''hayır'' dedim. Ayağa kalktığımda çoktan kolumdan tutmuştu. Sağ elimin altında duran masanın üzerinden aldığım vazoyu kendi boynuma getirdim. Tek düşündüğüm benimde babam gibi ölme sıramın geldiğiydi. Öz amcamın bana yaptıklarına ve yaptırmak istediği şeylere dayanacak gücüm kalmamıştı.

Çığlıklar üstüne çığlıklar attım. Kimse gelip beni kurtarmadı. Neler yaşadığımı bilen komşularım, her gece yalvaraya yakara dua ettiğim Tanrı'm, beni kurtarmadı. Kaçtım, üstümdeki kıyafetler darma duman; canımı kurtarmak için deli gibi koştum. Artık polise gitme gibi bir aptallık yapmayacaktım, onlarca sefer bu hataya düşmüştüm. Beni kurtarmamışlardı, onlarda buna göz yummuşlardı.

Sokaklarca koştum yardım isteyerek. Kimse bana ne olduğunu, neden koştuğumu sormadı. Belkide ayıpladılar beni, bir hata ettiğimi ve ondan kaçtığımı sandılar. Ana caddeye çıkabildiğimde de koşmaya devam ettim. Durma gibi bir şansım yoktu, arkamdan gelip gelmediklerini bilmediğim için hiç durmayı düşünmedim.

Taa ki üzerime gelen bir arabanın beni metrelerce ileriye savurmasına kadar.

Gözlerimi açtığımda başka bir eylatin hastanesindeydim. Kaza gününden üç gün sonra açmıştım gözlerimi, geçirdiğim üç gün boyunca komada kalmıştım. Oraya nasıl gittiğim, beni kimin götürdüğü, amcamın beni bulmaya gelip gelmediği hakkında en ufak fikrim yoktu. Halsizlikten net olarak açamadığım gözlerim hiç durmadan amcamı arıyor; onun gelip gelmediğini öğrenmek için her santime bakıyordu.

Amcam gelmemişti. Hemşireler 3 gündür bana ulaşan veya beni arayan kimse olmadığını söylediler. Üstelik hastane kayıtlarına adım Gabriel olarak değil, şuan kullandığım adım olan Glory olarak girilmişti. Beni getiren insanlar nedenini bilmediğim bir sebepten dolayı adımın Glory olduğunu söylemişlerdi ve bende bunu bozmamıştım.

Üstüne üstelik hemşireler eğer kimsem yoksa beni devletin koruma altına alabileceklerini söylediklerinde onlara hafızamı kaybettiğim yalanını söyledim. Belkide o kaza benim hayatımın dönüm noktasıydı, bunları söylerken dilediğim tek şey başka bir adla yeni bir hayata yeni biri olarak başlamaktı.

Öylede oldu. Hiçbir aile kaydında çıkmadığımdan dolayı kısa süre içinde çocuk esirgeme kurumuna gönderildim. Hayatımın ilk mucizesini oraya gittiğim 3.ayın içersinde melek gibi bir aile tarafından evlatlık alınarak yaşadım.

Tamamlanan işlemlerden sonra Glory Radnor olmuştum. Bay ve Bayan Rodner beni kurumdan alıp, amcamla yaşadığım eve 5 saat uzaklıktaki evlerine götürmek üzere gelmişlerdi.

O araba her ilerlediğinde, gözümün önünden evler şerit halinde hızlıca geçtiğimde geride bıraktığım kabusların pembe rüyalara dönüşmesi için dualar ettim.

Belkide haksızdım. Tanrı beni duyuyordu ve bugünü bekliyordu. Belkide Tanrı beni her zaman korumuştu.

Little TouchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin