FİNAL
-2 ay sonra-
''Annee lütfen!!'' dedim annem ve babağımın yatağında zıplarken ''sadece 1-2 saatliğine Laura'yla duracağım, lütfen, lütfen, lütfen annnnne!''
Annem, beni evlatlık edinen annemdi. Öz annemle görüşmeme rağmen onun isteği üzerine yanına taşınmamıştım. Kızgınlığım tamamen geçmişti öz anneme karşı ama hala kendimi ona beni evlat edilen anneme olduğum kadar yakın hissetmiyordum.
Anneme yalvarmamın sebebi Kai'nin beni bir yere çağırmış olmasıydı. Biliyorum göz göze yalan söyleyip Laura'yı da buna katıyordum ama başka şansım yoktu. Son olaylardan sonra çok korkmuştu ve hiçbir yere gitmeme izin vermiyordu, bu yüzden dışarı hiç çıkamıyor, Kai'yle yanlızca telefondan iletişim kurabiliyordum.
''Anne Laura'yla konuşabilirsin! Anne ama telefonum hep yanımda olucak. Sessizede almayacağım söz veriyoruuum!'' diye üsteliyordum durmadan. Hangi odaya girsin arkasından gidip yalvarmaya devam ediyordum. ''Telefonuna hep bakıcaksın ama'' dediğinde zıplayıp kocaman öpmüştüm annemi, ''teşekkür ederim, teşekkür ederim, seni seviyorum annnnnnnnne!''
Hemen odama gidip yeni yıkadığım saçlarıma maşa yapmaya başladım. Giyeceğim kıyafeti on dakika gibi bir sürede seçmeye çalıştıktan sonra beyaz bir elbisede karar kıldım. ''Nereye geliceğimi söylemeyecek misin artık'' diye mesaj yolladım Kai'ye. ''Saat 8'de kapının önünde ol, taksi seni alıp buraya getiricek'' dedi cevap olarak. Doğum günüm veya özel bir gün değildi. Şaşırmıştım o yüzden. ''Tamam'' dedikten sonra kapının önüne çıktım.
Taksi çok bekletmeden geçmişti. İçimde büyük bir heyecan vardı, nereye gittiğimi bilmediğim için göreceğim her şeye hazırlamaya çalışıyordum kendimi. Dakikada bir parfüm sıkıp, rujumu tazelemeyide ihmal etmiyordum.
Taksici ''geldik'' dediğinde kafamı camdan uzatıp baktım. ''Burası çok karanlık, emin misiniz burası olduğuna'' dedim. ''Evet hanımefendi'' dediğinde tereddütler içinde indim. Hava karanlıktı ve etrafımı tam olarak göremiyordum. Nerede olduğumu bilmiyordum ve Kai'yi göremiyordum.
''Ben geldim, hey!'' diye bağırdım yüksek sesle. Bağırmamın ardından önümde duran yaya yolundaki ışıklar tek tek yanmaya başladı. Yolun tamamına güller atılmıştı. Etrafıma baktım ve yolu takip ettim. Yolu yarıladığım sırada nerede olduğunu anlamıştım. O yolu tanımıştım. Peter Yetimhanesiydi burası. Seneler öncesinde olduğu gibi yine beyaz elbisemle o yolu yürüyordum.
Yolun sonuna geldiğimde ellerinde mumlarla çıkan bir sürü çocuk gördüm. Kim oldukları hakkında hiçbir fikrim yoktu ama onlarında Kai'ye yardım ettiği belliydi. ''Buradan devam et abla'' dedi aralarından biri. Yetimhanenin bahçesine giden yolu göstermişti. Saçlarını elimle karıştırdıktan sonra yürümeye devam ettim.
Seneler önce yetimhanede kalırken her zaman oturduğum bankın üzerinde bir buket çiçek vardı. Onları elimle alıp kokladıktan sonra ''yeter artık çık ortaya'' dedim. Gülüyordum, kendime engel olamıyordum. Her zaman beni izlediğini söylediği çalılıkların ordan kafasını çıkarttı. Çok şık görünüyordu, giyinmesine özen gösterdiği belliydi.
Gelip yanıma oturdu. Benimle beraber karşımızda duran ağaçlara bakmaya başladı. ''Merhaba ben Kai'' dedi bir anda elini uzatıp, ilk önce anlamadığım için tepkisiz kaldım. Daha sonra anlayıp ben de elimi uzattım. ''Şurdan hep sizi izliyorum'' dedikten sonra çalılığı işaret etti, ''sizinle tanışmak için geç kalmadım umarım.''
Kıkırdadıktan sonra kafamı kaldırdım. ''Ah hayır. Ne geç kalması, mükemmel bir zamanlama'' dedim. ''Aslını söylemek gerekirse, ben size..'' dedi ve cümleyi yarıda kesti. Oturduğu yerden ayağa kalkıp önümde eğildi. ''Aşığım. Evet aşığım. Hem de senelerdir. Ne dersiniz, hoşunuza gitmiştir umarım'' dedi ve kahkaha attım. ''Özür dilerim gülmek istememiştim. Ben beklemiyordum pardon'' derken gülmeye devam ediyordum. ''Hadi ama ya, her şeyi bozdun'' dedikten sonra tekrar ayağa kalktı.
''Tamam! Tamam dur. Bana bak'' dedim.
''Bakıyorum ne oldu'' dedi.
''Ben de.. Evet ben de..'' dedim utanarak.
''Sen de ne?'' dedi.
''Ben de size aşığım.'' dedim.
''Ne zamandan beri'' dedi.
''Belkide en başından beri'' dedim. ''Hadi gidelim.''
''Hayır dur'' dedi ve kolumdan tuttu ''yapmak istediğim son bir şey var''
Yavaş haraketlerle getirdiği suratını suratıma dayadı. İrkmemiştim, korkmamıştım. O benim dokunurken tereddüt etmediğim, bana dokunduğunda garipsemediğim, benim duvarlarımı aşabilen ilk insandı.
Hayatımın ilk öpücüğünü belkide hayatımı değiştiren o yerde, aşık olduğumu çok uzun zaman sonra anladığım adama verdim. Saniyeler geçtikte şiddeti artan öpüşmemiz beni iyi hissettirmişti. Kimseye açamayacağımı düşündüğüm tenimin onun elleri arasında kayıp gitmesi yaşadığım en güzel şeydi. Bu sefer vücudum korktuğum için değil, heyecanlandığım için titriyordu. Her zaman suratımda birleştirmek zorunda kalan ellerim ensesinin üzerinde geziyordu. Gözlerimi kapattığımda gördüğüm karanlık beni içine çekmiyor, Kai'ye sürüklüyordu.
Kavgalarla başlayan hikayemiz, küçük dokunuşlarla devam edip, sonu olmayan bir sona doğru yolculuğa çıktı biz farketmeden.
''Beni koruduğun için teşekkürler Kim Kai. Yanımda olduğun için teşekkürler.''
''Beni sevdiğin için teşekkürler Glory. Yanımda olduğun için teşekkürler.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Touch
FanfictionOnun korkuları mahkum olduğu kaderinin kaçınılmaz tarafıydı. Her gece istemsizce karıştığı karanlık, çığlıklarını fısıltı haline dönüştürmeye başlamıştı. Aciz bedenine inen darbeler karşı koymaya gücü yoktu, kalmamıştı. Korkuyordu. İnsanlar ona bak...