''İyi misin?'', ''Kendini nasıl hissediyorsun'' dedim elimi çektikten sonra. Yatağın başına diz çöktüm ve henüz açmadığı gözlerine baktım. ''Çok acıyor mu?''
Ard arda bir şeyler mırıldandı ama anlamadım, ''ne dediğini anlamıyorum'' derken suratımı kafasına yakınlaştırdım, ''bir daha söyle.''
Gözlerini açıp kafasını suratımın hizasına getirdi. Burnu burnuma o kadar yakındı ki kan dolaşımım hızlanmıştı. Bir anda kalbim sesli bir şekilde atmaya başladı. Net olarak açamadığı gözlerini dudaklarıma indirdi. Suratımın her milimi inceledi. Kirpiklerime kadar ürpermiştim. İlk kez, hayatım boyunca ilk kez yaşıyordum bunu. Bir insan bana ilk kez bu kadar yakında durmuştu, bir insanın gözlerinin içini ilk kez bu kadar net görebilmiştim.
Kafamı çektikten sonra hızlıca ayağa kalktım. ''Dinlensen iyi olucak.'' Dedikten sonra hızlıca çarptım kapıyı. Kapanan kapıya sırtımı dayadıktan sonra elimi kalbime götürdüm. Nefes alış verişlerimi düzenlemeye çalıştığım sırada annemin sesiyle korkup yerimden zıpladım.
''Ah korkuttun beni'' derken elim hala kalbimin üzerindeydi. ''Gizli bir şey mi yapıyordun, neden bu kadar korktun'' dedi havluyla ellerini kurularken. ''Yo'' dedim ve hızlıca merdivenlerden aşağı indim.
Kai odamda yatmaya devam ederken ben de salonda yapmam gereken ödevlere başlamıştım. Yazmam gereken bir kompozisyon vardı ama aklımı toplayamıyordum. Bem beyaz sayfaya ne zaman baksam sayfa değişip yerini Kai'nin suratına bakıyordu. O anı tekrarlarca kez anımsıyordum istemeden.
''Anne'' dedim aklımı çok kurcaladığı için, ''mesala bulaşık yıkıyorsun ve tabağın içinde birinin suratını görüyorsun, normal bir şey mi bu''. Gülümsedi ve ''duruma göre değişir'' dedi, ''ne durumu'' dediğimde Kai'yi merdivenlerin başında görüp duruksadım. ''Ah kalktın mı''
''Neden kendini korumadın'' derken annemin bizim için hazırladığı yemekleri yiyordum. ''Seni öyle görünce çok şaşırdım.'' Duraksadı ve elindeki çatalı tabağının yanına bıraktı. ''Lucas'ın senden hoşlandığından haberin var mıydı'' dedi. Ben de duraksadım. Bunu ona ya Lucas söylemişti ya da haraketlerinden anlamıştı. ''Aslında evet'' dedikten sonra devam ettim ''bugün sen gelmeden önce onu söylüyordu.'' Kafasını salladıktan sonra ''güzel'' dedi. ''Kendini sana kanıtlamak için yaptı demek''
''Hayır'' diye itiraz ettim. ''Bana kendini bu şekilde kanıtlamayacağını bilecek kadar tanıyor olması lazım beni, şiddetten nefret ettiğimi biliyor'' dedim. ''Beni dövmesi için ben onu tahrik ettim'' dediğinde şaşırmıştım, ''nasıl yani'' dedim ve anlatmaya başladı. ''4-5 kişi önümü kestiler. Seninle ne alakam olduğunu sordular. Ben de cevap vermeden yürüdüm. Nereye dediklerinde Glory'lerin evine gidiyorum dedim.'' Gözlerim sonuna kadar açılmıştı. ''Neden böyle bir şey dedin!'' derken sesim yükselmişti. ''Çünkü yemek yemek için size gidiyordum.''
Şapşal görünüyordu. Suratında bir sürü bant vardı, halsizdi. Bu duruma gelme sebebinin ben olduğunu bilmek çaresiz kılıyordu beni. Kızmak istemiştim son cümlesine ama kızamamıştım. Onun aksine içimde Lucas'a karşı nefret oluşmuştu. Onu gördüğüm ilk yerde suratına patlatmak istiyordum, ama bunun bir çözüm olmadığını en iyi ben biliyordum.
O akşam yatağa yattığımda uçsuz bucaksız düşüncelerin ortasında buldum kendimi. İçimden bir çok kez ''belkide o kadar kötü biri değildir'' dedim. Ama ardından okuldaki halini hatırlayıp kafamdaki düşüncelerimi dağıttım. Daha sonra tarafsız, ön yargısız düşünmek için kendimi zorladım. ''Ayrıca Glory, bugüne kadar yaptığın tek şey kötü karakterli insanlardan nefret edip onlara saydırmak oldu. Bir kez bile onlara yardım edip, onları düzeltmeye çalışmadın. Farkındasın değil mi?'' dedim kendi kendime.
İç sesim haklıydı. Hep şikayet eder dır dır ederdim ve onunla kalırdım. Amcama bile bir kez ''neden'' diyip, ''çözebiliriz bunları'' diyemeden susmayı tercih ettim. Belkide bu benim hatamdı. Belkide hataydı. Belki çözmek için şansım olabilirdi.
Amcam konusunda bunu yapmazdım ama Kai'de yapabilirdim. Kendimi yapabileceğime inandırdım. Ona ılımlı yaklaşırsam onunda ılımlı yaklaşacağını düşündüm. Belkide ümit ettim, bilemiyorum..
Bir sonraki sabah okula gitmek için evden çıktığımda kapının önünde bekleyen Lucas'ı gördüm. Görmeme rağmen görmemezlikten geldim aslında. ''Glory'' dedi birkaç kez, hiç bakmadan devam ettim yoluma. ''Açıklayabilirim'' dediğinde ona dönmüştüm. ''Bunun açıklanabilecek hiçbir tarafı yok Lucas''.
Tekrar ''Glory'' dedi. ''Benden uzak durman ikimiz içinde en iyisi. Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum.'' Dedim ve arkama bakmadan yürümeye devam ettim.
--
Sınıf öğretmenimiz derse girip bir duyuru yapacağını söylemişti. Hepimiz sessizce onu izlerken cebinden çıkardığı broşürü bize gösterdi. ''Artık yavaş yavaş üniversiteler hakkında bir fikriniz olması lazım. Bu yüzden haftasonu Hogan eyaletindeki Barret Üniversitesine bir geziye gideceğiz.''
Hogan eyaleti benim babam ve amcamla yaşadığım eyaletti. İsmini duyduğum zaman başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi olmuştum. ''Hayır'' dedim istemsizce. ''Oraya gidemezyiz.''
Sınıftaki herkes bana bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bakışlardan sıyrılalarak yerimden kalkıp hızla sınıfın dışına koşmuştum. ''Hayır gidemem. Hayır'' diyordum koridorda diz çökmüş otururken ''bu bir kabus''.
''Neden?'' diye sorduktan sonra önüme geçti Kai. Benden sonra oda çıkmıştı sınıftan. ''Neden gitmek istemiyorsun?'' Afallamıştım. Yine beynim allak bullak olmuştu. ''Kai'' dedim dolmak üzere olan gözlerimle ''yanımdan bir an bile ayrılmayacağına söz ver.'' Anlamadığı suratından belli oluyordu. ''Nasıl'' dedi ve olduğu yere otudu. ''Gezide.. gezide beni yalnız bırakamazsın'' dedim ve bende onun gibi güçsüzleşmiş bacaklarımı serbest bırakıp yere oturdum.
Biliyorum ona güvenmek delilikti. Ama başka şansım yoktu. Ne olursa olsun aralarında en çok onu tanıyordum, bir çok halini biliyordum. Ve o da beni. Kendimi ince bir ip üstünde yürüyormuş gibi hissediyordum. Ve Kai'de o ipti. Yolun karşısına geçmem için tek şansımdı, her ne kadar güvensiz olsamda ondan başka bir seçeneğim yoktu.
''Sana güvenebilir miyim?'' derken çekingendim. Ağır ağır kapattığı göz kapaklarını. Sağlam bir bakışla gözlerimin içine baktı. ''Seni koruyacağım. Söz veriyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little Touch
FanfictionOnun korkuları mahkum olduğu kaderinin kaçınılmaz tarafıydı. Her gece istemsizce karıştığı karanlık, çığlıklarını fısıltı haline dönüştürmeye başlamıştı. Aciz bedenine inen darbeler karşı koymaya gücü yoktu, kalmamıştı. Korkuyordu. İnsanlar ona bak...